T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

AK Parti "mutsuzlar korosu"na adam mı topluyor?"

Her provokasyon kokan eylemden sonra neden "kalabalıklar" "laiklik isteriz/Türkiye laiktir laik kalacaktır" sloganına sarılıyor?

Bu soru çok önemlidir. Bu sorunun cevabını bulmadığımız sürece olanın arkasına takılmaktan başka bir şey elimizden gelmiyor/gelmeyecek.

Provokatif eylemler daima "din"adına yapılıyor. Din adına yapıldığı söylenen eylemleri protesto eden kalabalıklar da daima "laik ses" olarak cevap veriyor. Ne anlamamız gerekiyor bundan?

Dindar çevreler kitlesel olarak provoke edilemiyor. Ne demek istiyorum? Ne demek istediğimi söyle açıklayayım. Osmanlı döneminde "mutsuzlar korosu" memnuniyetsizliğini "şeriat elden gidiyor" diye ortaya koyuyordu. Çünkü o dönemde memnuniyetsizliği ideal bir form içinde dile getirmek şeriat elden gidiyor söyleminde gerçekleşebilirdi. Üst değer şeriattı. Ekmek istiyoruz diye ortaya çıkan bir adamın arkasına üç kişi takılmayacakken ve esas memnuniyetsizliği, ekmeğin aslanın ağzından kör bağırsağına kadar inmesiyken, ekmek istiyoruz söylemi kitlesel bir gösteriye dönüşmemiştir Türkiye'de.

Açım diyerek eylem yapan adama, kendisi bizzat açlık çeken halktan destek çıkmaz. Çünkü açlık sınırındakilerin eylem yapacak güçleri ve yarın endişeleri yoktur. Açlık sınırındaki insanlar bugün ve bu anda yaşar. Sadece ve hemen şimdi karınlarını doyurmayı düşünürler. Eylemlerin lokomotif görevini yapanlar, yarın endişesini taşıyan orta sınıflardır. Daha doğrusu dün kendini üst orta sınıfta görürken bu gün alt orta sınıfa doğru düşmekte olduğunu fark edenler/zannedenler tarafından yapılır eylemler.

Çünkü zenginler kendilerine dün satın almak isterler. Ne demek dün satın almak? Şudur: Adam hırdavatçı dükkanında çırak iken bugün holding patronu olmuştur. Yarını garanti altındadır; (paranın miktarına bakıp o öyle sanmaktadır) ama her an geçmişini hatırlatıp da bugününü imha edecek birinin çıkma riski vardır. Onun için parasıyla kendisine bir geçmiş kurmak ister. Gerekirse bitpazarından başkalarının dedelerinin resmi satın alınıp, "paşa dedemiz" olarak duvara asılır.

Fakirler bugünde yaşar. Bu gün o kadar uzundur ki! Darlık içinde geçen 24 saat ile varlık içinde geçen 24 saat asla birbirine eşit değildir çünkü. Yarın umudu yoktur. Ya da birden zengin olma hayalleri vardır. Ve bu hayaller ekran tarafından her an beslenir. Çünkü artık paranın nasıl kazanıldığının ehemmiyeti yoktur. Önemli olan paranın miktarıdır. Rol model olarak mafya dizileri, hayali zorlamayı gerektirmeyecek "sahicilikte" her akşam camın bu tarafındakine eşlik etmektedir. Kendisi yapamasa bile en hafifinden bu yolla para-pul-iktidar kazananları hoş görmeye başlamıştır sade vatandaş/mafya sosuna iştahı kabaran ekranperest.

Orta sınıflar daima yarında yaşar. Bugünden memnun değildir. Yarın daha iyi olacaktır. İşte, bu umudunu koruyamaz olduğunda kitlesel protestolar başlar.

Cumhuriyet şeriat isteğini yasaklı bir duruma getirerek, kendi kutsalı olarak "laikliği" inşa etti. Nasıl dün "şeriat isteyenlere" karşı padişahın elli kolu bağlanıyorsa, ya da padişah bizzat kendisine yardımcı kuvvet olarak şeriat isteyenlerin isteklerini hazırda tutuyorsa, bugün de "laiklik isteriz" diyenlerin sesini, çantada keklik misali saklayanlar aynı siyaseti güdüyor.

Buradan çıkacak netice nedir? Şudur: AK Parti mutsuzlar korosuna adam toplayan ortamı ıslah etmek zorundadır. Birden zengin olan adam hikayeleri, yolsuzluklar, muhafazakar milletvekili portresinin fena halde "aşk söylemine" teslim olması, toplumun her kesimini kucaklayacak "yarın" vizyonunun, AB sürecinin rafa kaldırılmasından itibaren kırılganlaştırılması.

Yarın için kötü değil iyi haberlere ihtiyacımız var. AK Parti "haber değeri taşıyan" iyilikleri gözden geçirmeli. Ama iyi haber Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in dilinden, "türban"ın halkın sadece % 1.5'unun meselesi olduğunu ortaya koymak değil. Hem rakam problemli, hem de bakış açısı. Bu sütunda defaatle yazdım. Hatırlayanlar hatırlayacaktır. Başörtüsüne özgürlük getireceği için AK Parti'ye oy veriyorsanız, başörtüsüne özgürlük getireceği için AB politikalarını şeksiz şüphesiz onaylıyorsanız tekrar düşünün diye. Buyurunuz: Hükümet, yanlış politikalar neticesinde, başörtüsünü, devraldığı "sorun" basamağından "bela" basamağına taşıdığını itiraf ediyor % 1.5 ile.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi