T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
O K U R S Ö Z C Ü S Ü | 22 MAYIS 2006 PAZARTESİ | ||
|
Dinç Bilgin 'andıç'ı teşhir edeli çok olmadı. Yine bir 'andıç' rüzgarı esti ve çok azımız müstesna, 'andıç' rüzgarına kapıldık gittik. Belki de, hem siyasetteki 'kronik' gerilimle hem medyanın andıç itiyadıyla yaşamaya alışmamız gerekiyor Moturuş... Garip bir isim. Adama niye böyle bir ad takmışlar bilmiyorum. Şimdi rahmetli oldu, zararsız bir 'divane'ydi. Hafta günleri Şalpazarı'na iner, esnafın takılmalarına aldırmaz, esnafın verdiği helva ekmeği bir köşede yer, birisi üç kuruş harçlık verirse alır, öyle yaşar giderdi. 70'lerde, Şalpazarı'na yeni bir nahiye müdürü tayin edilmiş. Eşraftan birkaç kişi, nahiye müdürünün Şalpazarı'na geleceği gün, Moturuş'u giyindirip kuşandırmışlar. Berbere götürüp tıraş ettirmişler. Saçını başını taramışlar. Bizim oralarda, şakanın sınırları çok geniş. Bunların niyetleri, Moturuş'u yeni nahiye müdürüne belediye reisi diyet tanıtmak. Bu yüzden, Moturuş'a, müdürle nasıl tokalaşılacağını öğretmişler. Hayırlı olsun, Allah utandırmasın demesini, nasılsınız denilince, teşekkür ederim, siz nasılsınız demesi gerektiğini. Çok da lafa karışma demişler. Müdür beyle bir randevu ayarlamışlar. Sakin bir yerde buluşmuşlar. Moturuş, işi iyi idare etmiş. Gerçekten de, bir yere kadar, nahiyenin reisi gibi davranmış. Hesaba katmadıkları bir şey, 'şaka'yı açığa çıkarmış. Moturuş'un bir refleksi var. Yanında sigara içen adam, sigarasını bitirip izmariti bir kenada attığında, Moturuş koşar, o sigarayı alır, 'püf püf' çekmeye başlar. Moturuş, müdür beyin yanında da aynısını yapmış. İzmaritin yere atıldığını görünce, koşup almış, çömeldiği yerde heyecanla çekmeye başlamış. Yine de nahiye müdürü bozuntuya vermemiş, gülüşüp geçmişler. Bizim medyanın da, Motoruş'unkine benzer bir refleksi var Ne zaman bir 'darbe' havası esse, ne zaman demokrasi sekteye uğratılacak olsa, ne zaman bir 'andıç' zuhur etse, çok azı müstesna, bu arkadaşlar, Moturuş'un izmarit peşine düşmesi gibi, koşup sarılıyorlar. Ne demokrasi kalıyor böyle zamanlarda, ne hukuk, ne akl-ı selim. İlle de izmarit, izmarit, izmarit! En özgürlükçü, en demokrat görünenler bile, Moturuş olup çıkıyor. Hele 28 Şubat'tan sonra, 'gazetecilik refleksi' denilen şey, halka soğuk, hukuka, özgürlüklere yabancı, sadece anti-demokrasiye ayarlı bir duyarlılıkla eş anlamlı hale geldi. Belli ki, kirli bir organizasyondu, Danıştay'a yapılan kanlı saldırı. Yeni Şafak, olayı açıkça 'yorumlu' verdi. Manşetimiz, Danıştay'daki vahşeti, 'Alçakça' bir saldırı olarak niteliyordu. Ama, olayın bir başka boyutu vardı. Uyandırmak istediği tepkiler, çıkarmak istediği çatışmalar. Hayatlarında, 'bar', 'içki', gibi şeyler olan ve başörtüsü, dindarlık gibi olgulara yabancı bir 'çete' bu gerilimi üretmek ve bu gerilimden yararlanmak isteyen bir 'güç' tarafından para vaadiyle azmettirilmişti. Çete, 'ulusalcı' motifler taşıyordu. Demek ki, sözkonusu güç, bu 'ihale' için yapılan işlerin gerektirdiği profile uygun fanatik bir grubu ayartma külfetine katlanmamıştı. Buradan çıkarılacak siyasi dersler ayrı bir fasıl. Bizim işimiz, medya. Öyle görülüyor ki, bizler, -nasıl bu kronik gerilimlerle yaşamaya alışmak zorundaysak- medyamızdaki 'izmarit' refleksine benzeyen 'duyarlılığı' da tedavisi çok zor bir 'semptom' olarak kabul etmek zorundayız.
BÜŞRA DALAR
NURAN TOPAL ASİLBAY
MEHMET AKTEKİN
AHMET TAŞKIN
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |