T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Ergenekon

Danıştay'a saldırı sonrası, "Eylemci avukatın örgütü ne?" sorusuna cevap Hürriyet'ten geldi: Ergenekon. Ergenekon eski bir örgütün yeniden harekete geçmişi. Raporu ilk kez Kulis'te (30 Nisan 2001) anılan Ergenekon ilginç bir örgüt. "Ne kadar ilginç?" merakında olanlara beş yıl eski yazımı sunuyorum. Okuyalım:

Sanki ben çıkarmışım gibi, dün, bütün gün, "Bu Ergenekon da nereden çıktı?" sorusuna cevap vermek zorunda kaldım. (..) "Yeniden kurulsun" diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt...

Erol Mütercimler

Bilen biliyor, devlet içinde aynı adı taşıyan güçlü bir örgüt geçmişte vardı. Deniz kuvvetlerinden ayrılan Erol Mütercimler, "Ben ilk kez 1980'de varlığından haberdar olmuştum" demişti Ergenekon için... Can Dündar ile Celal Kazdağlı, belgeleri konuşturarak, 'Ergenekon' adıyla bir kitap (İmge Yayınları, Ankara) bile yazdılar...

"Neden böyle bir örgüt olsun istenir?" sorusunun cevabı, raporda açık biçimde veriliyor: "Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tümüyle ortadan kaldırmaya yönelik çabalar, dış odaklı olmaktan çıkıp yerli işbirlikçilerin gönüllü katkılarıyla ülke içinde de yıkıcı güç odaklanma noktasına ulaşmıştır. 1914 yıllarında İstanbul, dış ülkelerin istihbarat ajanlarının cirit attığı, pek çok yandaşlarının olduğu, dileklerini gerçekleştirebildikleri bir dünya kentine dönüşmüştü. Bugün de böyledir. Çünkü savaş sürdürülmektedir. Ve bu savaşın tek amacı vardır: Bölerek/parçalayarak Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak!"

Cumhuriyet'i yıkma faaliyetinin ciddiyetine işaret etmek için, rapor yazarı, "Yabancı güç odaklarının yerli işbirlikçileri devletin her kademesine sızarak TBMM'ne girebilmiş ve hatta siyasi platformda iktidar dönemleri yaşamışlardır" demekte.

Rapor yazarı, hem hayal gücü müthiş biri, hem de çok açık sözlü. Şimdiye kadar kimselerin aleni telâffuz ettiğini duymadığım düşünceleri dile getirebilmiş... "Yurtdışında eğitim görmüş olanlar negatiftir" diyor meselâ... Okuyun: "Türlü özverilerle yurtdışında eğitim görmeleri sağlanan yetişkin insan kaynakları, ne acıdır ki, ülke çıkarları için 'negatif' veriler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle devletin en önemli yapı taşları çökmüş ve işlemez hale getirilebilmiştir. Ergenekon bünyesinde yurtdışında eğitim görmüş personel bulundurulmaması zorunluluğu vardır."

Bereket, "Yurtdışında eğitim görenleri ülkeye almayalım" dememiş!

'Sivil toplum örgütleri'nin (stö) varlığından da rahatsız bu yazar... "Dünya Bankası ve Avrupa Birliği, başka ülkeler tarafından finanse ediliyor, dış istihbarat örgütleriyle ilişkili" dediği stö'leri dışlamak yerine, "Ergenekon'un kendi kuracağı sivil toplum örgütlerine ihtiyacı vardır" diyor... Hatta ekliyor: "Ergenekon, Türkiye'de faaliyet gösteren tüm sivil toplum örgütlerini kontrol altına almalıdır. Bu bir zorunluluktur. Çünkü bu örgütlenmelerin finans kaynakları dış ülkelerdir." Ne yani, "Sivil toplum devletin olsun" görüşü size de orijinal gelmedi mi?

Sadece sivil toplumu değil medyayı da bütünüyle devlet kontrolüne almak istiyor Ergenekon; "Kontrol edemediğimizi doğal işleyişi içinde örtülü biçimde etkileyelim, denetleyelim" diyor... "Uluslararası ticaret önemli" tespitinde bulunduktan sonra ise, "Ergenekon doğrudan kendi örgütüne bağlı holdingler ve bankaları süratle kurup ideolojiye uygun ekonomik/politik denge sağlayabilmelidir" demeyi de ihmal etmiyor...

Açık sözlülüğü ise 'ifrat' sayılacak boyutlarda "Kullanacağımız ajanlar merhametsiz olmalı" diyor sözgelimi. "Naylon şirketler kurulmalı (..) elde edilen ekonomik girdiler, öz kaynak olarak örgütün kuracağı legal şirketlerde değerlendirilerek aklanmalıdır" cümlesi de rapordan alınma.

"İllegal işler bütün istihbarat örgütlerinin ilgi alanı" görüşünde yazar, vardığı doğal sonuç, "Biz neden farklı davranalım?" oluyor. "Türkiye silâh üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz olarak ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına almalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silâh üretimi olabilir. Çünkü bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına sahiptir." (..)

En açık sözlü tespit ise şu: "Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mübah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için, geriye kalan tek yol suikasttır." Gözleriniz faltaşı gibi açıldı, değil mi? (..)

Deli saçması gibi gelse de, "Atatürk ilkeleri doğrultusunda, Kemalizm'in tek gerçek olduğuna inanarak" yazılmış taş gibi bir rapor bu... Gereği yerine getirildi mi acaba?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi