T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Bir mesele ancak bu kadar şirazesinden çıkarılır(*)

Son olaylarla ilgili olarak her kafadan bir ses çıkıyor. Kürtlerin yeni bir isyan başlattıklarından tutun da, son olaylarda 'tezkere' nin intikamını almak isteyen ABD'nin PKK'yı kullandığına ilişkin, belli bir merkezden tedavüle sürülmüş senaryolara, Kürtlere karşı artık gereken dersin verilmesini savunanlara, onların, "sağlanan bir- takım haklarla yetinmesi" gerektiğini ileri sürenlere kadar her kafadan bir ses çıkıyor.

Mesela, Elazığ Valisi bile son olaylara ilişkin yorum yapıyor. PKK'nın ABD tarafından yönlendirildiğini, daha açığı, PKK'yı ABD'nin kullandığını söyleyebiliyor.

Vali Muammer Muşmal, İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Türkiye'de son dönemde ciddi bir terör, kalkışma, isyan provalarının yapıldığı bir süreç yaşandığını" belirtiyor. Sonra da şunları söylüyor:

"PKK'yı sadece Öcalan'ın yönetmesi mümkün değil. Bugün maalesef ABD'nin çok ciddi şekilde destek vererek kullandığı bir örgüt durumunda. Belki tezkerenin intikamı alınıyor. Belki İsrail'in bu bölgede çok rahat hareket edebilmesi amacıyla kullanılıyor. Bana göre hepsi."

İyi mi? Acaba Başbakan bu açıklama için ne diyecek? Ya Dışişleri Bakanı? İçişleri Bakanı?

Tam da ABD ile ilişkilerin Hamas ziyareti ile şekerrenk olduğu ve AKP'nin ABD'deki kredisinin zayıfladığına ilişkin söylentilerin arttığı bugünlerde?

Tabii herhalde bu laflar boşuna söylenmiyor. Medyada da meseleye aynen böyle bakanların sayısı hayli fazla.

Daha ileri gidenler de var..

Mesela, Ermeni meselesinde, katliamdan dolayı neredeyse sadece Ermenileri suçlayan bir gizli Turancı, son yazısında Kürtlere karşı cumhuriyetin kendisini korumak için alınması gereken nihai tedbirlerin konuşulacağı bir devlet zirvesi öneriyor.

Kime karşı? Bu ülkenin vatandaşı olan milyonlarca Kürt'e karşı. "Cumhuriyetin elinde her türlü seçenek olsun, gerekirse bunlardan biri kullanılır" diyor. Olağanüstü Hal bunlardan biri. Allah bilir diğerleri neleri içeriyor.

Hadi bunlar gözleri kan bürümüş olanlar. Barış, uzlaşma, demokrasi hatta insanlık gibi değerler bu gibilerin gündeminde zaten yer almıyor.

Hükümet de bana kalırsa yangına körükle gidiyor.

Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in şahsında Kürtler sanki toptan cezalandırılmak isteniyor.

Baydemir tam anlamıyla şamar oğlanı vaziyetinde. İşte tam da bu noktada Başbakan'ın meseleye bütünlükçü ve yumuşatıcı bir vizyonla bakması gerekmez miydi?

Madem Başbakan bu ülkenin vatandaşları arasında bir ayrım gözetmiyor -suç işleyenler ve bu suçu sabit olanlar dışında- Baydemir'i de DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'ü de dışlamamalıydı.

DTP'li belediye başkanları bir suç isnadı varsa kuşkusuz yargılanabilir -nasılsa general olmadıkları için onların dokunulmazlıkları yok- ama suçları kesinleşmeden de haklarında herhangi bir yakıştırmada bulunmak doğru olmaz.

Bazı makamların, başbakan, bazı bakanlar, bazı milletvekilleri ve politikacı eşlerine kamu binalarına girebilmek ve resmi törenlere katılabilmek için bazı şartları yerine getirmelerini istemeleri nasıl yanlışsa, DTP Eşbaşkanı ve belediye başkanlarına da bazı şartlar ileri sürülmesi o derece yanlış bir iş.

Kuşkusuz bunlar aynı şeyler değil. Ama yarattığı sonuç aynı. Bu tür yaklaşımlar dışlayıcılığı ve küskünlüğü de beraberinde getirir.

Hatta ayrımcılıktan da sözedilebilir. Bunların hepsi derecesine göre, tatsızlıktan tehlikeli ayrışmaya kadar gidebilecek sonuçlar doğuran yaklaşımlar.

Oysa özellikle bugünlerde Kürt meselesinde birleştirici ve uzlaşmacı bir yaklaşım içinde olunması gerekiyor. Yani burada Başbakan'a, Türkiye'nin iyiliği için 'akil adam' gibi davranmak düşüyor.

Kaldi ki Baydemir görevden alınsa yerine kim seçilecek? Başka bir Baydemir daha göreve gelecek. Hatta daha yüksek bir oy oranıyla... Bu, o bölgenin gerçeği.

Yetkililer bu gerçeği algılamakta direndikçe o makama daha uzun süre farklı bir belediye başkanının seçilmesi beklenmemeli.

Netice olarak, kafalardan çıkan sözlere, uçurulan senaryolara, hatta tehditlere pek bakmadan, korkmadan, bu meselenin üzerine serinkanlılıkla gitmek ve ortamın önce şiddetten -ve evet terörden- uzak bir sakinliğe kavuşmasını sağlamak gerek.

Bunun için, PKK'nin silah bırakması, devlet içinde şiddeti körükleyen odakların ortaya çıkartılması da dahil, birçok şey gerekir ama, Allah için hükümete düşen de en azından bütünleştirici ve ortamı diyaloga hazırlayıcı bir yaklaşım değil midir?

(*) Şirazesinden çıkarmak: Bir işin, meselenin, artık düzeltilemez bir hale gelmesi, getirilmesi. (Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Ekim 1995)

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi