T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Operasyonel müdahale yok ama liderleri izliyoruz!..

Son günlerde, terör örgütü PKK'nın Güneydoğu'daki 'kalkışma' denemelerinin ardından, gerek Türkiye içinde, özellikle de Washington'daki bazı çevrelerde, ABD yönetiminin Türk hükümetine güveninde 'yıpranma' ve iki ülke ilişkilerinde 'güven bunalımı' olduğu yönünde sansasyonel yorumlar üretildi.

Bu arada, PKK'nın terör eylemlerinin arkasındaki destekler konusunda da çok sayıda spekülasyon üretildi. Bu eylemlerin ardından, toplumda pekişen bir kanaat var ki o da, terörle mücadelede ABD'nin etkin bir mücadele desteği vermediğidir.

İşte, tam da bu olayların ertesinde dün öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz bir diplomatla PKK terörünü, Türk-Amerikan ilişkilerini ve İran'ı konuştuk. ABD'li diplomat, özellikle PKK konusunda bugüne kadar hiç olmadığı kadar açık bir dille önemli mesajlar verdi.

Türkiye'nin sınırlarını korumak ABD'nin de görevi

PKK ile mücadelede ABD desteğinin sonuçları ortaya çıkacak,

Kandil, Türkiye için ne kadar önemliyse, ABD için de o kadar önemli,

Operasyonel müdahale yok, ama liderleri izliyoruz,

Türk-ABD ilişkileri 2005'te iyileşme sürecine girdi, Türkiye-ABD arasında yüzde 90 mutabakat var,

Türkiye, İran konusunda önemli işler yaptı,

"Tezkere intikamı peşinde değiliz" diyen ABD'li diplomat konuşmasında özetle şu görüşlere yer verdi:

Türkiye'nin yanında dostu ABD var

Gerek ABD'deki gerekse Türkiye'deki Amerikalılar olarak PKK tehdidi konusunda endişeliyiz. Diğer bir endişemiz ise, bahar aylarında PKK eylemlerinin artıyor olmasıdır.

Türkiye 25 yıl boyunca PKK terörüyle yalnız mücadele etti ama şimdi yardım edecek bir dostu var, o da Amerika. Geçmiş yıllarda tek başına mücadele etmişti. Bir ara Suriye, zaman zaman da İran bazı PKK'lıları iade etmişti. Türkiye bu süre içinde, Kuzey Irak'ta da sınır ötesi operasyonlar da yaptı. Ama bu süre içinde hiçbir ülke ile somut işbirliği içinde değildi. Ve şu anda ABD ile somut bir işbirliği içinde. Bu hem ABD, hem de Türkiye açısından önemlidir.

Türk sınırlarını korumak ABD'nin de görevi

Hem Türkiye, hem de Amerika NATO ittifakı içerisinde yer alan iki dost ülkedir. NATO'daki yükümlülüklerimiz gereği, Türkiye'nin sınırlarını korumak aynı zamanda Amerika'nın da bir görevidir.

PKK ile mücadelenin en önemli ayağını, Bağdat'ta merkezi hükümetin kurulması oluşturmaktadır. Çünkü, hem Kuzey Irak'ta hem de Irak'ın genelinde güvenlik ancak bu yolla sağlanabilir. Saddam yapamadı, Suriye yapamadı, İran yapamadı ama yeni Irak yönetimi bunu başarabilir.

PKK terörünü elimine etmek için Türkiye-ABD işbirliği ve Irak merkezi hükümetinin güvenlik güçleri birlikte çalışabilir ve başarıya ulaşabilirler. ABD askeri yetkililerinin de dediği gibi, Irak bir ağırlık merkezidir.

Sanırım bu hafta veya en geç bu ay içinde Bağdat'ta birlik hükümeti kurulacak ve daha etkin bir mücadele olacak. Yani şu anda, PKK terörü ile ilgili olarak Bağdat'taki ulusal birlik hükümetinin kurulması şart. Türk hükümetinin Irak'ta gösterdiği çabalar son derece önemli, bu konuda ABD Türk hükümetinin yanındadır ve müteşekkirdir.

Önce mali kaynakları kesilmeli

PKK ile mücadelenin en önemli ayağı, öncelikle dış yardımların kesilmesidir. Bu Türk hükümetlerinin yıllarca yapmak istediği ve başaramadığı bir şeydir. Yani, PKK'nın dış ülkelerdeki örgütlerinin kapatılması ve mali yardımların kesilmesidir. Türkiye'ye bu konuda yardım edi-yoruz ve olayın peşindeyiz. Bu konudaki çalışmaları geçen Ekim ve Kasım aylarında başlattık.

Desteğin sonuçları ortaya çıkıyor

Son operasyonlardaki istihbari bilgi değişimi konusunda açık bilgi veremem. Yani somut sonuçlarını halka açıklamak doğru olmaz. Ama sonuçları mutlaka vardır, bundan sonra da olacaktır. Bu tek değil ama ortaklığımızın sonuç verdiğine inanıyorum. Zaten bu konularda Türkiye'yi destekleyeceğimize söz verdik.

Nitekim, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan da açıklamalar yaptı, Bu yönde çalışmalar devam ediyor.

Zaman zaman Türk basınında PKK-ABD ilişkileri konusunda aslı astarı olmayan haberler çıkıyor.

Kandil ABD için de önemli

Kandil Türkiye için ne kadar önemliyse, ABD için de o kadar önemlidir.

Şu anda Kuzey Irak'ta PKK üzerinde operasyonel anlamında bir baskı yok. Çünkü burada az sayıda askerimiz var. Orada görevimiz şimdilik, bazı PKK liderlerini takip etmektir. Henüz önemli bir PKK liderini yakalayamadık.

Eğer, PKK liderlerinden Karayılan Kürt parlamentosuna katılmışsa, bizim görevlilerimiz onun kim olduğunu bilmediğinden dolayı bir şey yapmamışlardır. Tanısalardı yaparlardı, çünkü Karayılan arananlar listesindedir. Mesela, KDP yetkililerini kontrollerindeki bölgelerde PKK konusunda uyarıyoruz. PKK liderlerinin Kuzey Irak'ta rahatça dolaştıkları konusundaki Türkiye'nin endişelerini aynen paylaşıyoruz. Özellikle dağlık bölgelerde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ama bu, hiçbir hareketlerine engel olmadığımız anlamına gelmez.

Türkiye'nin bütün endişele-rine katılıyoruz ve PKK ile mücadeleyi önemsiyoruz. Türkiye'de sokaktaki insanların bir şey yapmadığımız konusundaki kanaatini biliyoruz.

Süleymaniye için hep özür diledik

ABD, PKK lideri Öcalan'ın yakalanması konusunda uzun bir çalışma yaptı ve öyle sonuç alındı. Süleymaniye konusunda hemen o zaman özür diledik, sonra da diledik, General Pace de diledi ve şimdi ben de özür diliyorum. Takdir edersiniz ki, her gün de özür dileyemeyiz.

Kimse, o sırada Türk askerinin Kuzey Irak'ta ne yapmakta olduğunu sormuyor. Buna ancak Türk askeri cevap verebilir. Elbette, Türkiye kendisine yönelen PKK konusunda istihbari bilgi topluyordu. Ama o zaman Amerikalıların bundan haberi yoktu.

İlişkiler 2005'te iyileşmeye başladı

İlişkilerimiz, 2003'te kötüye gitti ve tabii bu durum iki tarafta da güvensizliğe ve yanlış anlamalara yol açtı. Ve bu kötümser tablo 2005 ortalarında yeniden tamir edilmeye ve düzelmeye başladı. Başbakan Erdoğan ABD'ye gitti ve ilişkilerde iyileşme yeniden başladı.

İki ülkenin siyasi tarafları iyileşme çabalarına yardımcı oldu. PKK ve İran konusunda ilişkilerin arttırılması içine girildi. İlişkilerde önemli ilerlemeler kaydettik ama daha almamız gereken mesafeler var.

Yüzde 90 mutabıkız

Türk-ABD ilişkilerini daha üst düzeye çıkarmak için çalışıyoruz. Geçenlerde Türkiye'ye gelen ABD Genelkurmay Başkanı Peter Pace de bu konuda önemli mesajlar verdi. Şu anda iki ülke arasında yüzde 90 mütabakat var, yüzde 10 düzeyinde bir ayrılık olabilir. Bundan sonra yüzde 90'ı korumalıyız, yüzde 10'u da azaltmalıyız.

Türkiye İran için iyi şeyler yaptı

İran konusunda Türkiye önemli şeyler yaptı. İran'ı, Atom Enerji Ajansı ile işbirliği yapmaya çağırması çok çok önemli. Türkiye'nin bu güçlü desteğinin, İran'ın işbirliği açısından önemli katkıları olacaktır.

Hamas bir hata idi

ABD, Hamas ziyaretini önceden bilip de onay vermiş değil. Tabii sonradan da onaylayamazdık. Türk Dışişleri, Hamas heyeti gelmeden bir süre önce haber verdi. Geldikten sonra tabii ki aramızda görüşmeler yaptık. Bu konudaki endişele-rimizi aktardık. Özellikle bazı ABD Kongre üyeleri bundan son derece rahatsız oldular. Amerika'daki Yahudi cemaati de benzer endişeleri ifade etti. Hepimizin ortak kanaati, işlerin tam düzelmeye girdiği bir dönemde bu ziyaretin yapılmış olmasının bir hata olduğu yönündeydi.

Sayın Abdullah Gül'ün rahatsızlığı bir talihsizlikti. Eğer Amerika'ya gidebilseydi, bunları bizzat duyardı ve daha iyi olurdu.

Tezkere intikamı peşinde değiliz

Biz, 1 Mart tezkeresinin kesinlikle intikamı peşinde değiliz. Ama farklı sonuçlanmasını arzu ederdik elbette.

Geçmişteki bazı anlaşmazlıkların aksine, bugün İran, Irak, Bakü-Ceyhan ve Kıbrıs konularında yakın ilişkileri-mizin devam etmesi hepsinden önemlidir.

ABD Dışişleri Bakanı Rice, Türkiye'nin AB müza-kerelerinin başlaması için günlerce AB başkentleriyle telefon diplomasisi sürdürmüştür. Eğer intikam peşinde olsaydık, Dışişleri Bakanı Gül'ün Kıbrıs Eylem Planı'nı desteklemezdik. İntikam peşinde olan bir ülke bunları yapmaz.

Tezkere geçseydi farklı olabilirdi

Bu konuda yorum yapabilmek pek kolay değil. Öyle bir durumda, mesela Türkiye Kuzey Irak'ta daha doğrudan bir rol üstlenebilirdi. Bu da farklı bir durum ortaya çıkarabilirdi. Ama PKK ile ilgilenmenin sadece bir yönü yok. Mesela, bir tarafta Irak var, Avrupalı ülkelerin ilgileri var.

DTP'yi bilmiyorum

DTP konusunda çok fazla bir şey bilmiyorum. Açıkçası, kişisel görüşlerimi söyleyecek kadar fazla bir izlenime sahip değilim.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi