T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Ekran cemaati ve dindarların ibadet hürriyeti

Gazete okuyanlar, dünyalarına okudukları gazete kadar sınır çizmekte ne kadar gönüllü. Gazete bile okumayıp sadece ekrangillerden olanlar ise, zihinlerini, ekrandaki kare ile değiş-tokuş ettiklerini fark etmeyecek kadar artık oralı. Yani ekranlı. Dünyayı yaşanılır bir yer kılmak için henüz dünyalı olmak bilinci gelişmedi ama, ekranlı olmak durumu aldı başını gitti.

"Ekranlı"lar seyrettikleri son kare ile hayata karışıyor. Hayat damarı ekran. Ekranlılar gezegeni için anahtar kelime seyir. Hayat akışının, planlanmış ölçüler içinde sürgit devam edebilmesi için, görünerek var olmak isteyenler ile görüntü tüketerek var olduğunu sananların arz-talep dengesinden oluşuyor postmodern demokrasi. Seçme ve seçilme özgürlüğü seyretme ve seyredilme özgürlüğünün sınırları kadar.

"Haber alma özgürlüğü" esasında haberler vasıtasıyla düşünme yetisini kaybettiren bir düzenek ve muhakeme gücünün işlevsiz hale gelmesini saklayan bir perde. Haber alma özgürlüğü adı altında servis edilmiş paket programlar, muhakeme gücünü öldürdüğü için esasında kul yapımı hiçbir şeye karşı çıkamayan bireyi, dini olana karşı çıkmaya kışkırtarak, varolan düzene karşı yeni bir şeyler düşünebilme ve söyleyebilme kapasitesini imha ediyor.

"Dinin magazinleştirilmesini" bir de bu açıdan değerlendirin ve tartışılmaz olan dini müeyyideleri "tartışmaya açanlara", cevap yetiştirmeye çalışarak, "kazan"malarına yapılan katkıları düşünün.

Din adamları, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin kendilerine sunduğu imkanları kullanmayı henüz öğrenemedi. Cemaatin "huzuru" kanunlarla korunma altına alındığına göre, namazı ifsat olmuş cemaatin hakkını kim arayacak ve koruyacak!!!

Kadınların; erkeklerle ibadetin şekli unsurlarında "eşitlenlenme talebleri" ve eylemleri artarak devam edecek. Onun için bu tür eylemlerin özel alanda yapılması ile camide yapılması arasındaki fark üzerinde özellikle durulması gerekiyor. İsteyen istediği yerde "kalbinin temizliğini" ortaya koyabilir. Camiler, kalbinin temizliğini dini hükümlerin belirlediği şekillere iteat ederek ibadet etmek için toplananlarındır. Bu bakımdan ekrana çıkmaktan kendini alamayan din adamları, mezheplere göre dini müeyyidelerin teferruatına ne kadar vakıf olduklarını "göstermeye" kalkmaktan ziyade, dindar insanın ibadet etme özgürlüğünü dile getirirlerse dinin magazinleşmesine katkı yapmaktan kurtulmuş olurlar. Din adamları, dindar insanların ibadet etme özgürlüğüne sahip çıkmak zorunda.

İslamiyet'i bir din olarak değil, sadece kültür olarak kabul edenlerin "Protestanlaştırma" gayretlerine, dinden alınan referanslar ile cevap vermeye kalkmak, tartışılmaz olanı tartışmaya açtığı için yanlıştır. Dini hükümler bellidir. Ve dini hükümler, sosyolojinin "sorularına ve sorunlarına muhatap" kılınamaz.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi