T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Haccın Zirvesi: Ziyaret Tavafı

Sembolizmler Yumağı Hac

Hac, sembolizmler yumağı. Çözmek, anlamaktan çok yaşamak gerektiriyor. Cahiller bu sembolizmi alabildiğince somutlaştırmak ister; neredeyse putperestçe. Bu yüzden sanki somut şeytan varmışçasına saldırı tarzında şeytan taşlama; tavaf sırasında bütün uzaklığına ve zorluklarına rağmen illâ karataşa yaklaşma, öpme, el veya çeşitli nesneleri sürme bu tür davranışların örneği. Hatta bir arkadaşımız, Türkiye'deyken almış olduğu Oltu taşından tesbihini karataşa sürmeden çekmeye başlamayacağını belirtti. Bu davranışının yanlışlığını kendisine anlatmaya çalıştım. Ama o derecede karataşa odaklanmış ki sadece Rasulullah'ın (s.a.) yaptığı dolayısıyla karataşa değer veren Hz. Ömer'i (r.a.) hatırlamamak mümkün değil. Biraz bilgi sahibi olanlar ise haccın sembolizminin âdetâ içini boşaltır, ruhsuzlaştırır, anlamsızlaştırır. Bu konuda belli bir dengeyi tutturmak kolay değil.

Sembolizmi maddîleştirdikçe ve somutlaştırdıkça, amacından uzaklaşırız. Sembolizmi, doğaya yakın ve amacına uygun biçimde uygulamak, teknolojiye ve refaha kurban etmemek en doğrusu. Haccın en önemli sembolizmi, tarihi yeniden yaşamak, peygamberleri anmak, çileli hayatlarındaki örnek yollarına girerek peygamberlere uymak.

Bir tanımadır Arafat, tanımanın sembolizmi. Arafat, bir kendini tanıma. Topluluğu tanıma. Sorumluluklarını tanıma. Hiçliğin itirafı. Fedakârlığın, bazı şeylerden kopuşun itirafı. Duayı, duanın derinliğini tanıma. Tam bir tanıma süreci.

Hacta en dikkat çekici sembolizm sapması, taşlar ve taşlamalarla ilgili anlayışlar. Taşlama ve taş sembolizmi, âdetâ taşlaşmış. Müzdelife'de taş bitecekmiş, sanki taş kalmayacakmış gibi alelacele ve büyük bir telaşla şeytan taşı toplamalar. Cemrelerde taş atma telaşı ve bencilliği. Kâbe'de Karataş (hacer-i esved) telaşı ve karmaşası. Karataş, aslında sırf tavafın başlangıç yeri olma işlevi gören Mekke'nin volkanik dağlarından bir taş, bir işaret taşı. Bu yüzden karataşı fırsat varsa öpme, yoksa selâmlama hac işlemlerinin üçüncü dereceden bir işlemi. Yani yapılmasa da olabilir. Ama gelgelelim hacıların bir kısmı bunu öylesine öncelikli görüyorlar ki tavaf sırasında bu bölümde sıkışmalar, ezilmeler, hatta ölümler olabiliyor. Bunun dışında hacla hiç ilgisi olmayan, bir kutsallık kazandıracakmışçasına el sürme, tespih sürme, başka nesneleri sürme, karataşın temel işlevleri arasına girmiş. Tam bir putperestçe anlayış. Aslında Kâbe'nin kendisi bile taş duvarlardan ibaret bir yapı. Ama bu yapısı değil, merkez oluş ve birliği, yöndeşliği temsil etmesi onun asıl işlevidir.

Ziyaret Tavafı

Ziyaret tavafını, bayramın ikinci günü yaptım. İhramdan çıkışta acelesi olmayanlar için ideal bir gün olduğunu söyleyebilirim. Öylesine rahat, güzel ve olağanüstü manevî zevk veren bir ortamda yaptık ki anlatamam. Kudûm (Kâbe'ye varış) tavafını, arefe günü hacı adaylarını Arafat'a çıktığı sırada, beşyüz kişilik bir grupla tam Kâbe örtüsü değiştirilirken ve sıfır noktasından yapma imkânımız oldu. Bunun elbette çok büyük bir manevî zevk veren yanı vardı. Ama ziyaret tavafı, bence haccın zirve noktası. İkinci kattan yaptığımız için, Kâbe'yi biraz yukarıdan seyrederek tavaf, erişilmez duygular yaşattı. Haccın bitiş işlemlerinin tavaflar olmasının hikmetini, böylece çok daha yakından anladım. Tavaftan hemen sonra, iki rekat tavaf namazı kılıp yine ikinci kattan adları yâdigâr kalmış Safa ile Merve tepeleri arasında sa'y (hızlı yürüyüş) yaptık. Sa'y de, çok zevkli bir ibadet. Ama tavafla mukayese bile kabul etmez.

Bayramın dördüncü günü, Beytullah'ta hem Cuma namazı kıldık, hem de veda tavafı yaptık. Vacip olan veda tavafı da, ziyaret tavafı kadar hoş bir ortamda geçti. Bitimden sonra en üst kata çıkarak, tavaf yapanları bir de oradan seyretmek istedim. Aman Allahım, o ne inanılmaz güzellikti öyle! Kâbe çevresi, sanki bir papatya tarlası, arada gelincikler de var gibi. Gelinciklerle ve başka çiçeklerle karışık hareketli bir papatya tarlası. İnanılmaz ve müthiş estetik duygular uyandıran güzelliklerden örnekler. Tam bir güzellik çarpılması durumu yaşadım. Bu ânın gözümde ve zihnimde dâimâ çakılı kalmasını arzuluyorum. Sanırım insan, hayatında böyle güzellikleri çok az sayıda yaşayabilir.

Sınırlı zamanım olan Mekke'de alışveriş adına, sadece Türkiye'de bulamayacağım onbeş kadar güzel kitap aldım. Bunun dışında, hac ibadetiyle, Beytullah'ta namaz kılmakla ve otelimizde güzelim sohbetleri yapmakla ve özellikle yanıma aldığım İmam Gazali'nin Esraru'l-Hac adlı kitabını okumakla yetindim. Yüce Mevlâm, haccımızı bütün eksiklikleriyle kabul buyursun, gitmek isteyenlere hacca gitmeyi nasip etsin. Benden dua isteğinde bulunan tüm tanıdıklar ve dostlar adına Arafat'ta ve Kâbe'de neredeyse isim isim dualar ettim. Hac, tam bir evrensel toplantı, inancın büyük cazibesine sahip, sevgi, birlik ve güven duygusu veren bir ibadet. Daha hayli anlatacağım var, ama hac izlenimlerimi burada kesmeyi uygun buluyorum.

Kim Yaya?

Yüce kişilerden biri yola çıkmış, hacca gidiyordu. Bir dağ yolunda, birisi önünü kesti ve sordu:

-Yolculuğun nereye?

-Hacca gidiyorum.

-Delirdin mi sen? Yayasın, bineğin yok ki binesin. Aban yok ki giyesin. Yolun çok uzak, ömrün çok kısa, zaman az. Gidemezsin.

Yüce kişi güldü:

-Bende hepsi var, ama sen göremezsin, dedi. Bak dinle: Başıma bir dert geldi mi, ben SABIR adlı bineğime binerim. Bir nimete kavuştum mu, ŞÜKÜR adlı beygirimi koşarım. Bir kazaya uğradığım zaman RIZA, benim en iyi bineğimdir. Başka ne istersin sen?

Bu cevap yolcuyu şaşırttı:

-Doğru. Var selâmetle. Desene asıl yaya benmişim...

Allah evi ziyaretdür, ben ânda varmak isterin
Muhammed'ün güzel nûrın, gözümle görmek isterin
Hacılar deve katarlar, kum denizine yatarlar
Taşı şeytana atarlar, ben ânı urmak isterin
Yunus eydür sözüm hakdur, hiç ırızkum malum yokdur
Çokdur günahum çokdur, boynumdan ırmak isterin

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi