T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 27 OCAK 2006 CUMA | ||
|
Hükümetin Kıbrıs girişimi, "kapsamlı çözümü" değil, "güven arttırıcı kimi iyileştirmeleri" amaçlıyor. "Siz ambargoyu kaldırın, biz de liman ve havaalanlarını açalım." Girişimin neticesi Rum'lar açısından belli, hemen teklifi red edecekler. Peki Rumların hemen reddedeceği bir teklifi Türkiye niçin BM'ye sunuyor? Sebebi açık: Ön almak, çözümden yana tutum takınmak ve Rumları köşeye sıkıştırmak. Rumlar herşeyi reddediyor, ama bir türlü "çözümsüz taraf" olarak adlandırılmıyor, kazanımlarını da kaybetmiyor. Böyle adaletsiz bir durum olamaz! Uluslararası toplum artık Rum esaretinden kurtularak adil davranmaya kendisini zorlamalıdır. İnsan hakları savunucusu Avrupa Birliği çevreleri artık Kuzey Kıbrıs'taki bu gayrı insani tecride bir son vermelidir. Hükümet bu kez sıkışmadan inisiyatifi ele almaya çalışıyor. Limanların ve havaalanlarının açılması meselesini AB'nin bir şartı olmaktan çıkararak BM görüşmelerinin bir unsuru haline getirme politikası izliyor ki, bu çok yerinde bir çıkıştır. Öncelikle şunu tespit etmek gerekir ki, bugün için kapsamlı çözüme yönelik şartlar uygun görünmemektedir. Öncelikle çözümün tarafları, yani siyasi aktörler kısa vadede değişebilir. BM Genel Sekreteri Annan'ın görev süresi sona eriyor, Güney Kıbrıs'ta ise seçim var. Defalarca çözüm çabalarından netice alamayan Annan'ın kapsamlı bir çözüm için ne zamanı yeter, ne de böyle bir girişimle uğraşacak motivasyonu var. Annan, Rumların oynak, sözünde durmayan ve çözüme yanaşmayan davranışlarından usanmış durumda. O halde geriye kısmi çözüm paketleriyle meseleyi yumuşatmak kalıyor. Türkiye'nin attığı adım son derece doğru ve yerinde bir adımdır. Straw ve Annan görüşmelerinin bu haftaya denk gelmesi, inisiyatifin açıklandığı dönemde değerlendirmelerin sıcağı sıcağına yapılması açısından önemli bir şanstır. İngiltere, bu süreçte olumlu bir rol üstlenebilir. İngiliz Dışişleri Bakanı Straw'un tüm baskılara rağmen, Talat'ı makamında ziyaret etmekteki ısrarı Rumların şımarıklığına iyi bir cevap olmuştur. Papadopulos, Rusya dönüşünde yaptığı açıklamada "Ziyaretin, Kıbrıs Hellenizminin duygu ve hassasiyetlerini zedelediği yönündeki kaygılarımızı haftalar önce dile getirmemize rağmen, önerilerimiz dikkate alınmadı ve ortak bir çözüm bulunması için görüşmeler devam ederken, kendileri ziyaretin kesinleştiğini açıkladılar" diyerek memnuniyetsizliğini dile getirdi. Rusya'nın da giderek, Rum yönetiminin anlamsız angajmanından kurtulması ve Türkiye'nin kendisi için daha önemli olduğunu görmeye başlaması KKTC karşısındaki katı blokajın çözülmeye başlaması anlamını taşıyacaktır. Bu süreçte en önemli aktör ABD'dir, ama süreci tıkamamak açısından ikinci önemli aktör de Rusya'dır. Hükümetin Rusya ile iyi olan diyaloğu, Kıbrıs meselesindeki klasik pozisyonun değişmesi için iyi bir fırsattır. BM'ye sunulan plandaki "Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik bir varlık olarak AB Gümrük Birliği'ne pratik olarak dahil edilmesi amacıyla özel düzenlemelerin yapılması. Ada'daki taraflar arasında ve taraflar ile dünyanın geri kalanıyla ticaretin engelsiz yapılmasının sağlanması" maddesi, KKTC'nin ekonomik açılımı ve AB ile ekonomik ilişkiye girmesi için hayati öneme sahiptir. BM ve AB çevreleri bu girişimi, Türkiye'nin çözümden yana net bir duruşu olarak yorumlar ve yaşanan çifte standardı aşmak için vicdan azabıyla olumlu bir adım atabilirlerse, Rumlar psikolojik ve siyasi üstünlüğü kaybedecektir. Hiç değilse, "yarın limanları açın" diye dayatıldığında, "biz elimizden gelen iyi niyeti gösterdik, bizden bu kadar" diye rest çekebilecek bir haklılığa sahip olacaktır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |