T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Yeni paradigma ihtiyacı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Alevi çocukların 'din kültürü ve ahlâk' adı altında verilen derslerden muaf tutulmalarını kararlaştırmış... Henüz resmen açıklanmadığı için kararın gerekçesini ve kapsamını bilmiyoruz. Almanya'daki bazı örgütler Aleviliği 'ayrı bir din' olarak sunuyor, mahkeme bundan etkilenmiş olabilir; ya da din kültürü dersini 'dindersi' olarak algılamış olması da mümkün mahkemenin... Hele bir gerekçeli karar açıklansın, kararın hukukî inceliklerine daha yakından bakmak gerekecek.

Bu aşamada da söylenebilecekler var.

İlk akla gelen, AİHM'in yine Türkiye'nin içişlerine karışması rahatsızlığı olabilir. İkinci akla gelen ise, daha önce verdiği 'başörtüsü kararı' ile 'dindersi kararı' arasındaki çelişkidir. Sınıraşan yetkiye sahip bir mahkemenin ülkeler ve eğilimler arasında fark gözetmesi dikkat çekici ve rahatsızlık verici gerçekten. Ancak, bizim kızmamız, öfkelenmemiz, "Çelişki de, çelişki" diye feryat etmemiz temel gerçeği değiştirmiyor: AİHM'in kararları Türkiye için bağlayıcı...

Konuya bir de şu açıdan baksak ne olur: 'Başörtüsü' ile ilgili kararı ile 'dindersi' kararı arasında fark edilen çelişki, iki dâvânın mahkemeye sunuluş tarzından ve Türkiye'nin düzeninden kaynaklanıyor olabilir pekâlâ. Hukuk biraz da dâvâların mahkemeye nasıl sunulduğuyla ilgili teknik bir süreçtir çünkü.

Bizde hata yok mu? Türkiye'de belli bir kesim gelişmelere 'kendiliğinden' oluyormuş gibi yaklaşıyor. Bir başka alışkanlık da 'haklı' olduğuna inanan insanın başkalarının da bu hakkı teslim etmesi gerektiğini düşünmesidir. Bir diğer yaklaşım hatası ise ezberin doğru olduğu inancıdır; oysa, hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz ve yaşadığımız dünyanın özellikleri geçmişten hayli farklı olabiliyor.

'Alevilik' konusu sözgelimi. Geçmişin ölçülerini bütünüyle korumuş olsak bugün işimiz daha da zor olabilirdi; bereket süreç içerisinde hayata yeni renkler katmayı öğrendik. Ancak yine de çok farklı, çok değişik renkler huzurumuzu kaçırıyor. Oysa, 'Alevilik' önemli bir gerçeklik bugünün Türkiyesi'nde, o kimliğe sahip insanlar öyle tanınmak istiyorlar. Sistem direndiğindeyse sınıraşırı müdahalelere yol açılıyor. Eğer çıktıysa, dindersi kararını, bu yolda atılmış bir 'ilk adım' sayabilirsiniz.

Başörtüsü konusu ile Alevilik arasında bir düz hat var aslında; her iki konu da Türkiye'nin düzeni ve lâiklik uygulamaları ile ilintili. Aleviler lâikliğe sahip çıkıyorlar, ama Türkiye'deki yerleşik algılama onların farklı bir kimlikle düzen içerisinde yer almasına izin vermiyor. Başörtülü gençkızların ülkedeki egemen kimlik ile bir dertleri yok belki; ancak düzen yine de onların başlarındaki örtüyle okumasına müsamaha etmiyor.

Varolanı bilindiği özellikleriyle savunmanın ve genelgeçer tedbirlerle idare etmenin sadra şifa olmadığını görmeliyiz artık. Çocukları din kültürü dersinden muaf olduğunda Alevilerin şikâyetleri sona erecek mi? Üniversitelerde başörtüsü yasağı buna engel görünen kişilerin yerlerini konuya sıcak bakan yeni simalar alınca yok mu olacak? Şunu iyi bilelim: Ayrıntılar üzerinde kalem oynatmalarla temel anlayışlarımızdan kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmak mümkün değil.

Yapılması gereken, Alevisi ve Sünnisi'yle herkesin tanımı üzerinde anlaşabileceği yeni bir 'vatandaşlık kodu' arayışına girmektir. Artniyet ve 'gizli gündem' kuşkularını ortadan kaldırarak herkesi birbirine daha fazla güvenir hale getirecek, adaletsiz uygulamaları geçersiz kılacak bir yeni paradigma arayışı... Bunu vaktiyle 'daha az değil daha fazla lâiklik' olarak formülleştirmiştik; bugünün şartları o formülü âdeta zorluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın statüsü ve yapısını gözden geçirmekle ve eğitim sisteminin tekçi yaklaşımı yerine çoklu uygulamaların önünü açmakla işe başlanabilir. Bu yapıldığı taktirde, Alevi'nin "Çocuğumu zorla Sünni yapıyorlar" şikâyeti yersiz kalacağı gibi başörtülü gençkızın yüzüne bir üniversite kapısı kapanırsa bir başkası açılacaktır.

Dünün ezberleriyle bugünün derslerinden başarılı olmak mümkün değil; hiç değilse bunu unutmayalım.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi