T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 TEMMUZ 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

"Dava Yargıtay'a gelsin görelim" diyen zevat acaba ikna oldu mu?

Türkiye'de oynanan oyunun adı siyaset mi komedi mi? Ben bunca yıllık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı serüvenimde bunu hala öğrenebilmiş değilim.

Cereyan eden olaylara gülsek mi ağlasak mı? Bunu da tam kestiremiyorum doğrusu.

Ama, halkın oyunu alarak bizi yönetmek üzere belli koltuklara oturan bazı siyasi şahsiyetlere baktığımda öyle fazla gülünecek bir halimiz olmadığını görüyorum.

Bu şahsiyetler yaptıkları işin bir siyasi faaliyetten çok komedi olduğunu bilmezler mi? Tabii ki biliyorlar.

Biliyorlar da, acaba bunu yaparlarken, "Halk nasılsa yine bunu da yer" diye mi düşünüyorlar, işte bu hususu çok merak ediyorum.

Konu başka bir şey değil: Özgürlükler.

Öyle çarptırılacak, geçiştirilecek, hafife alınacak, kafa bulunacak bir mesele değil.

Ne denilmişti o malum 301'inci madde için?

"Kafaya takmayın, her itiraz edildiğinde öyle kanun değiştirilmez. Biz bu kanun maddesini özgürlükleri genişletmek amacıyla getirdik. Bizim niyetimiz buydu. Bekleyin bakalım Yargıtay ne diyecek? "

Bekledik. Bu madde uyarınca Türklüğe hakaret ettiği gerekçesiyle suçlanan ve alt mahkeme tarafından cezalandırılan gazeteci arkadaşımız Hrand Dink de bekledi. Avrupa Birliği'nde, böyle bir beklemenin beyhude olduğunu bildiği halde birçok yetkili, gözlemci vesaire de bekledi.

Bekledik ve beklediler de ne oldu? Yargıtay sonunda ne dedi?

Hem de Yargıtay'ın ceza davalarındaki en üst, en yetkili dairesi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu.

Aldığı kararlar içtihat yerine geçen, yani bir anlamda kanun gibi değerlendirilen üst yargı mercii yani.

"Sizin yasaya koyduğunuz o malum 301, sizin sandığınız gibi özgürlükü bir anlayışla değil, ancak böyle değerlendirilir. Böyle değerlendirilmesi lazım. Çünkü zaten biz de sizin bu madeyi bu amaçla koyduğunuzu biliyoruz" dedi.

Kime dedi? Başta Başbakan olmak üzere Adalet Bakanı ve diğer AKP'li yetkililere dedi.

Yani dava Yargıtay'a geldi de ne oldu? Yargıtay bu maddedinin uygulanışına ilişkin değişik bir içtihat mı oluşturdu?

Yoksa maddenin ruhu ve lafzı neyi gerektiriyorsa onu mu yerine getirdi? Kanun koyucu neyi amaçlamışsa o doğrultuda mı karar verdi?

Üstelik de Başsavcı'nın cezaya karşı çıkmasına ve "ifade özgürlüğünü cezalandırmanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı olacağına" dikkat çeken uyarısına rağmen...

Böylece yargı ve Yargıtay adına konuşanlar bir kere daha yanıldılar.

Kendi yasakçı niyetlerinin ve antidemokratik yaklaşımlarının günahını yargının sırtına yıkmak gayretleri de yine boşa çıkmış oldu.

Bunu söylerken yargıyı savunduğum sanılmasın. İfade özgürlüğünün yasaklanmasından yana tavır koyan herhangi bir kurulun kararlarına karşı saygı duymam imkansız.

Ben burada siyasetçilerin iki yüzlülüğünü anlatmaya çalışıyorum. Çıkardıkları yasanın bu ve benzeri sonuçlar doğuracağını ve mahkemeler tarafından bu şekilde yorumlanacağını bile bile o maddeleri yasalaştırdılar.

Doğru, yargı da ilerde daha özgürlükçü yorumlara yönelebilir. Nitekim 24 üyeden 18'i cezadan yana oy kullanırken 6 üye davanın esastan bozulmasını talep etti.

Belki üç beş, hatta on sene daha beklersek Yargıtay'ın yorumlarının daha ılımlı olabileceğini varsayabiliriz!

Ama normalde işler böyle yürümüyor.

Aksıyan, değişen anlayışlara ayak uyduramayan ve ülkenin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ters düşen yasalar, yargının değişmesini beklemek yerine yasama organı tarafından değiştiriliyor.

Nitekim bu amaçla uzmanlar, insan hakları kuruluşları ve AB yetkilileri tarafından Hükümet'e çeşitli uyarılar yapıldı.

Hükümet yetkililerinin her seferinde verdikleri cevap aynı oldu: "Hele bir uygulamaya bakalım."

"İşte Yargıtay kararı, alın bakın."

AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Hrant Dink hakkındaki ceza kararıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Bu, Türkiye'de 301. maddenin yorumlandığı ilk nihai karar. Bu nedenle, mahkemeler için 301. maddenin yorumlanmasında bağlayıcı olacak. Bu aynı zamanda yargının Yeni Ceza Kanununu AB standartlarına uygun şekilde yorumlayamadığını gösteriyor" demiş.

Arkasından da birçok kişinin yasa çıkmadan önce dile getirdiği temenniyi tekrarlamış:

"Bu nedenle ifade özgürlüğünün garanti altına alınması için Türk yetkilileri 301. maddeyi ve geniş bir dille yazılmış diğer maddeleri değiştirmeye çağırıyorum."

Bakalım bizim siyasiler şimdi ne yapacaklar?

"Evet yanlış yapmışız, yasayı değiştirmemiz lazımmış" deyip yanlıştan mı dönecekler?

Yoksa aynı komediye devam mı edecekler?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi