T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Tümgeneral Taşkesen olayına tersinden bakılırsa...

Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Taşkesen'in telefonlarının dinlenmesi ve buna bağlı olarak generalin ordudan ayrılması olayına, benzer çetrefil meselelerde olduğu gibi yine tersinden bakılıyor.

Entrika ve gizli kapaklı ilişkilerin eğemen olduğu bir bürokratik yapılanmanın içinde cereyan eden olaylara yine aynı entrikacı, dolambaçlı yaklaşımlarla izah tarzları getirilmek isteniyor.

Böylece, bu tarz bir olayı açıklamak amacıyla yola çıktığını söyleyenler de o olayın daha da anlaşılmaz hale gelmesine, netice olarak gizli kapaklı işlerin, ilişkilerin sürmesine yardım etmiş oluyorlar.

General Taşkesen'in ordudan ayrılmasıyla sonuçlanan olay tam da böyle bir şey.

Birçok şey söyleniyor bu konuda.

İşin içinde devlet içindeki tarikat örgütlenmelerinin rolü olduğundan tutun da bunun Şemdinli çetesi meselesinin bir rövanşı olduğuna kadar birçok şey.

Hepsi aynı entrika anlayışı ile üretilmiş, büyük bir olasılıkla çoğu da gerçeklerin saptırılması amacıyla tedavüle sürülmüş söylentiler.

Belki çoğunda küçük büyük bazı gerçek kırıntıları var. Ama bunlar resmin bütünüyle ortaya çıkmasını sağlamıyor. Hatta bunu engelliyor.

Bir başka senaryoya göre, General Taşkesen Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a yakın olmanın bedelini ödedi. Çünkü herkes onun Büyükanıt'ın neredeyse sağ kolu olduğunu söylüyordu.

General Taşkesen niçin böyle bir bedel ödemiş olsun? Öyle ya, aynı ilişki, belki de onu çok önemli bir görev olan Kara Harp Okulu Komutanlığı'na getirmiş değil mi? ( Yazılıp çizilenler bu doğrultuda)

Ankara'nın entrikayı seven çevrelerinde bu soruya getirilen yaygın cevap şu:

"Şemdinli'de Büyükanıt'ı sıkıştıramayan çevreler onu çevresinin açıklarını arıyarak sıkıştırmaya çalışıyor"

Ne, Büyükanıt'ın ne için sıkıştırıldığını doğru dürüst yazan var ne de onu kimlerin sıkıştırmaya çalıştığını...

Bir kör döğüşüdür gidiyor.

"Büyükanıt'ı Şemdinli olayında sıkıştıramayanlar..." Ne demek?

Büyükanıt'ın ve tabii Genelkurmay'ın talebi ile mesleği elinden alınan Van Savcısı'nın Şemdinli iddianamesini hatırlayın.

Ne diyordu o iddianame? ( Ki o iddianame ile suçlanan ve Büyükanıt'ın personeli olan asker kişiler 39.5'ar yıl hapse mahkum edildiler)

Silahlı Kuvvetler ve özellikle de jandarma içindeki yasa dışı yapılanmadan ve bu yapılanmanın hedeflerinden söz ediyordu.

Bu amaçla da başta Büyükanıt olmak üzere bazı yüksek rütbeli subayların da dinlenmesi gerektiğini belirtiyordu.

Bildiğiniz gibi Genelkurmay Büyükanıt'ın dokunulmazlığı olduğunu beyan ederek savcının talebini red etti. Bu talebe çok kızdığı için de arkasından savcının cezalandırılmasını talep etti.

Böylece 30 Ağustos'ta Genelkurmay Başkanı olacağı söylenen Büyükanıt'ın, kendisiyle ilgili iddialar karşısında aklamasını engellemiş oldu.

Meselenin esası aslında bu.

Bu olayda Büyükanıt'ı sıkıştırmak isteyenler savcı ve savcının iddianamesi doğrultusunda açıklamalar yapan bazı emniyet yetkilileri değil, bizzat onu korumak gerekçesiyle soruşturmayı engelleyenler olmuyor mu?

Şemdinli meselesinin, astsubayların mahkumiyetine rağmen açığa çıkmadığını herkes bilmiyor mu?. Bu astsubayların emir komuta zinciri içinde hareket etmediğini söylemek aslında silahlı kuvvetlere hakaret anlamı taşımaz mı?

Şimdi General Taşkesen meselesini getirip buna bağlamak işte bu nedenle meseleye tersinden bakmak oluyor.

Şemdinli olayında, Büyükanıt'ı kendisini aklama imkanından mahrum eden ve tartışılır bir isim olarak kalmasını sağlayan yapı ve işleyiş tartışılacağına, yargının, polisin ve hatta Silahlı Kuvvetleri içindeki bir oluşumun -Neyi kastediyorlarsa, bir cunta mı?- Büyükanıt ve ona bağlı ekibi bir tür kuşatmaya alıp, onların açıklarını aradıkları ihtimalinden söz ediliyor.

Bu sözlerden, sanki bürokrasi içinde Şemdinli meselesini ve çeteleşme iddialarını ortaya çıkartmak isteyen bir yapılanma var da bu oluşum yasal yollardan bunu sağlayamadığı için bu tür yollara başvuruyormuş gibi bir anlam çıkıyor.

Meseleler belki açıkça tartışılabilse, Şemdinli olayı bütün çepheleri ile ortaya çıkarılabilse, hiç olmazsa iddianamedeki iddiaların araştırılabilmesine müsaade edilebilse bu tür gizli kapaklı itişmelere, hesaplaşmalara gerek kalır mıydı?

Herşeyin açıklıkla ve kurallara uygun bir şekilde halledildiği demokratik bir yapılanma içinde mutlaka bu tür entrikaların yeri olmazdı.

Kimse de kalkıp, zaten aydınlanması gereken bir olay olan Şemdinli meselesinde "Büyükanıt'ı sıkıştıramayanların, şimdi Taşkesen'i tasfiye ettiklerine" ilişkin bir iddiayı kimse dillendiremezdi.

Bugünün gerçeğine dönersek:

General Taşkesen olayında da gerçeğe giden yol acaba Şemdinli sapağıyla kesişiyor olmasın?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi