T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

İsrail'in yaptığı ne?

Biliyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan dahil herkes aynı şeyi merak ediyor: "İsrail ne yapmak istiyor?" Türkiye'nin Ortadoğu'da işler iyice rayından çıkmasın diye gösterdiği çaba göz yaşartıcı; ama görüyoruz işte olmuyor. İsrail, bir askeri Filistin'de, iki askeri de Lübnan'da tutsak diye Ortadoğu'yu kana bulamakta tereddüt etmiyor...

Bu yapılan gerçekten üç asker için mi? Bu soruya mâkul sayılabilecek bir cevap vermek o kadar kolay değil. Çoğu gözlemcinin geldiği nokta şu: İsrail'de ipler sivillerin elinden kaydı; kararları askerler alıyor ve onlar da gözü dönmüş birer şahin. Dün Ferai Tınç da, olağanüstü ihtiyatlı bir üslupla, bu ihtimali dile getiriyordu:

Okuyalım: "Yeni hükümetin siyasi beceriksizliği olarak mı yorumlanmalıydı bu tavır? Belki de bazı güçler İsrailli askerin iadesi bahanesiyle HAMAS yönetiminin yıpratılmasını, Filistin'de hükümet değişikliğine gidilmesini istiyorlardı. (..) / BAŞBAKAN Erdoğan'ın dedikleri doğruysa, çözüme o kadar yaklaşılmışken fırsat kaçırıldıysa İsrail'de çatışmaları sürdürmekten yana olan güçlerin ağır bastığı görülüyor."

Bana kalırsa ortada şaşılası bir durum yok. İsrail, ABD'deki destekçilerinin de teşvikiyle eski bir planı yürürlüğü koydu. O plan bu sütunun okurlarının yabancısı değil. 11 Eylül uğursuz eylemleri sonrasında ortalığı toz duman kapladığında bazı belgeler üzerinde ayrıntılı biçimde çalışmam gerekmişti. Bunlardan biri, bir grup Amerikalı uzmanın, İsrail'in o zamanki başbakanı Benjamin Netanyahu'ya 1996 yılında, sundukları 'Clean Break' adlı rapordu.

Bu sıradan olmayan raporun altına imzasını atanların çoğunu tanıyorsunuz; neredeyse hepsi 2000 yılında George W. Bush'un seçimi kazanmasından hemen sonra yönetimde etkili yerlere geldiler çünkü: Richard Perle, Douglas Feith, David Wurmser, James Colbert, Charles Fairbanks Jr, Robert Loewenberg ve Meyrav Wurmser... Perle ve birkaç arkadaşı, o yıl yapılan İsrail seçimlerinde Netanyahu'nun kampanyasında da fiilen çalıştımışlardı. Dertleri, yeniden seçildiği taktirde raporlarındaki görüşleri harfi harfine uygulama sözü veren Netanyahu'yu başarılı kılmaktı.

Olmadı, Netanyahu seçimi kaybetti. Aradan on yıl geçti, ama bu defa da bölgeye 'barış' getirme iddiasıyla oy toplamış Kadima Partisi ve Başbakan Ehud Olmert, Amerikalı stratejist dostlarının tavsiye ettiği o eski planı uygulamaya koymuş görünüyorlar...

Bazılarınız, "İsrail Lübnan'ı dövüyor, ama gözü Suriye'de; bu ne menem iştir?" diye düşünüyorsunuz. Böyle düşünmekte haklısınız da... Refik Hariri'nin öldürülmesinden ve başgösteren gösterilerden sonra Lübnan'da hiç beklenmeyen bir gelişme yaşanmış ve ülkeyi uzun yıllar 'koruyan' Suriye askerlerini çekmeye karar vermişti. "Göreceksiniz çekilmeyecek" diyenler çıksa da, Suriye ordusu Lübnan'dan bütünüyle çekildi.

Ee, nasıl oluyor da, İsrail, Lübnan konusunda hâlâ Suriye'yi suçlayabiliyor?

Bu sorunun cevabı da raporda. Okuyalım: "Suriye İsrail'e Lübnan topraklarında meydan okuyor. Etkili ve Amerikalılara da sempatik gelecek bir yaklaşım, Hizbullah, Suriye ve İran'ı Lübnan'daki saldırganlıkların sebebi olarak göstermesine yarayacak biçimde, İsrail'in, kuzey sınırlarında stratejik inisiyatifi eline geçirmesidir."

Neymiş, dikkat ettiniz mi? Raporun Amerikalı yazarları şunu diyorlar açıkça: İsrail Lübnan'da Hizbullah, Suriye ve İran'ı 'saldırgan' gösterecek bir stratejik inisiyatif yakalasın, ondan sonra ne yaparsa yapsın, Amerikalılar buna aldırmaz...

Yalnız bunu deseler iyi.

Rapor 1996 tarihini taşıyor, unutmayın. Bakın adamlar taa o zamandan 11 Eylül sonrasında alındığını sandığımız kararların dayandığı senaryoyu nasıl yazmışlar. Şu satırlar yine 'Clean Break' adlı Perle ve Feith'in de aralarında bulunduğu bir grup Amerikalı uzmanın raporundan: "İsrail, Türkiye ve Ürdün'le işbirliği halinde, Suriye'yi zayıflatarak, kuşatarak, hatta köşeye sıkıştırarak kendi etrafını biçimlendirebilir. Bu çaba Saddam Hüseyin'i Irak'ta iktidardan uzaklaştırmaya yoğunlaşabilir; -bu, İsrail için tek başına en önemli stratejik hedeftir- Suriye'nin bölgeye dönük niyetlerini boşa çıkartmanın yolu da budur."

Demek ki neymiş? Rapor yazarlarının ilk beklentisi "Saddam'sız Irak" tablosu gerçekleşmiş ve şimdi sıra Suriye ve İran'la Lübnan üzerinden hesaplaşmaya gelmiş... Bahane bulması zor olmadı İsrail'in: Hizbullah... Tıpkı raporda yazdığı gibi...

Herkes bu olan biteni iki askeri kaçırıldığı için yaptığını sanıyor İsrail'in; oysa işte rapor ortada, İsrail on yıl önce kendisi için yazılmış bir planı uyguluyor...

Ben en çok siyasilerimizin şaşkınlığına şaşırıyorum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi