T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Türban, bir rejim sorunu mu?

Geçen yıl, burs için, birkaç kız öğrenci yanıma geldi. Hepsi de başörtülü idi. Çoğunluğu da İÜ İlâhiyat Fakültesi'nde okuyordu. Yani, şu bizim "çıplak uyarıcı" olan ve Sürmene ile Araklı arasında sıkışmış bir "dağ köyünden olma" bizim Yaşar'ın öğrencileri... Nasıl olurdu, böyle bir kıyafetle derse girmeye, diye sormadan:

"-Biz peruk takarak giriyoruz ve o yüzden, bir peruk, 20-25 milyon iken, bu sefer, 40-50 milyona çıktı fiyatları..." dediler.

Nerede ise Prof. Yaşar Bey acaba "perukçularla işbirliği" içinde olup bir tür fason imalatına mı girişti diye soracaktım!..

Her neyse, bu sefer, Yaşar Bey, karşımıza CHP'nin liste başı adayı olarak çıktı. Ve haliyle "müzmin CHP"nin genel başkanının solunda gereken yerini almış oldu.

Ve fakat bu durumda, kafalar da karışmaya başlamadı değil...

Sayın Baykal, "Hüriyet"te konuştu: "Türkiye'de türbanı sorun olmaktan çıkaracağım." Manşet iyi de, içerik "berbat"tı...

"Bunu sorun olmaktan çıkarmak gerekir. Geri plana itme, konuşmama da bir çözümdür" diyordu Baykal...

Yani, bu işi "gündemde tutmama" ile, sorun çözülüyordu.

O halde CHP iktidar olur veya parlamentoya girip, hükümete ortak olursa, "böyle bir sorun"un gündeme gelmesine bile rıza göstermeyecekti.

Demek ki, 75 yıllık CHP'nin kafaları değişmemişti!..

Fakat, Bay Yaşar Bey, "çanak soruları" ile mest olduğu Ahmet Hakan'ın karşısında ve Cine 5'deki programında Sayın Mehmet Barlas'a zoraki tepkisinde, CHP'nin Atatürk dönemini kabul ediyor, 1938'den sonraki 12 yıllık dönemini ve özellikle de DP'nin on yıllık icraatını tenkitle, bir çıkış yolu bulduğunu sanıyordu...

Halbuki, Mustafa Kemal Paşa'nın, Kurtuluş Savaşı ile birlikte olduğu ve maddî-manevî yardımlarını gördüğü Rıfat Efendi (Börekçi)'yi, bir bakıma "Sünnî Müslümanlar" için "Şeyhülislam" olarak, Diyanet İşleri Başkanı olarak, tayin etmişti!

İşte o Rıfat Börekçi'nin eşi, başı örtülü olarak, Ankara vilayeti il genel meclisine, "aza" tayin edilmesi de Mustafa Kemal Paşa'nın emri ile olduğunu, Yusuf Ziya Ademhan tarafından çıkartılan, 1960'lı yıllardaki "Müslümanlık/Asrın Dini" dergisinde görebilirler. Hem de resim ve yazıları ile...

Şimdi, Sayın Öztürk, ne yapacak? Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığını mı, yoksa Deniz Baykal'ın "gündem dışı tutmak" hesabını mı parlamentoya taşımaya çalışacak?

Bir de, can alıcı bir nokta var CHP için:

Tek parti döneminin sonlarında, 1947'lerde TBMM'nde CHP karışmış ve 40-50 kişilik bir DP grubu karşısında, perişan olmuştu.

Kurtuluşu dine sarılmakta buldu: Kur'an kursları ile ilgili bir tartışma başlamış, "Anamız babamız ölüyor, cenazelerini kim yıkayacak, namazlarını kim kıldıracak, imam istiyoruz" feryadı karşısında, İsmet Paşa, "modernist İslâmcı"lardan Şemseddin Günaltay'ı başbakan yapmıştı.

Günaltay, altı ok'u yakasına yapıştırıp, haykırıyordu:

"Biz, Mekkî ayetleri kabul ederiz, amma Medenî ayetleri kabul edemeyiz. Çöl Arapları için, İmam Malik, İmamı Hanbel'in verdiği fetvalara uymayız" diyerek, bir bakıma Bay Yaşar'a öncülük etmişti.

Ve sonunda bilinen akibet geldi:

CHP, hezimete uğradı, DP iktidar oldu ve "ezan" aslı üzere okunmaya başlandı... Diyanet İşleri Reisi merhum Aksekili, iki bin camiin anahtarlarını halka teslim etti ve ibadethaneler, "CHP'nin halkevleri" olmaktan kurtuldu.

Bay Yaşar, -bu tabiri, siyasi atraksiyona ilmî hüviyetini kurban ettiği için kullanıyoruz- gençliğinde de bu işleri yapmış mı diye, hafızamızı yokluyoruz: Flü ve karanlık...

Amma öğrenciliğinde, elinden bırakmadığını sandığımız, bir "Yeni İstiklâl" vardı. Orada, bir birinci sayfa haberi vardı, birlikte okuyalım:

"Halkçılara göre bu adam, Türk milletinin son peygamberi imiş!"

"İsmet İnönü için: Millî Şef, Lozan Kahramanı, Demirağlarla ördü anayurdu dört baştan, Tabutluklar şahı... ves... ünvanlarını kullanmışlardı. Ama ona "Türkiye'nin son peygamberi" deneceğine hiç ihtimal verilmezdi. Fakat CHP'liler bunu da söylediler. Bütün ömrünce gerçek peygamberlerin dini ile mücadele eden bir adama, mecazî manada da olsa peygamber demek ne garip! Bu takdirde İnönü'ye en yakışacak lâkap "Zamanımızın Müseylemetü'l-Kezzabı" ünvanıdır." (Yeni İstiklâl, 20 Nisan 1966, sayı: 245)

İlk anda, bu işi, "irticacıların işi" gibi görüp, haberin kaynağını araştırmak gerekir, diye düşünenlere hak veriyoruz.

Biz de bunun kaynağını verelim:

11 Nisan 1966 tarihli "Hürriyet"ten:

"CHP'nin Ankara Yenimahalle kongresinde delegeler İsmet İnönü için:

"Türkiye'nin son peygamberi" dediler."

Kaynak sağlam ve o devirde, "Hürriyet"i CHP'liler "yalanlamadı"... Bugünün CHP lideri ise, Vakit'e bakarsanız, "tekzip" ediyor:

"Benim başörtüsünü sorun olmaktan çıkaracağım, diye bir taahhüdüm yok, onu Hürriyet, manşete çekti" diyor.

İşte size, Mustafa Kemal Paşa'nın "Fetvacısı" Rıfat Börekçi; İsmet Paşa'nınki Şemseddin Günaltay ve Baykal'ın da Yaşar Öztürk!

Yani, dinsel sapmanın"Triumvirası" yanılgılarla siyaset sahnesinde!..


www.sadikalbayrak.com

29 Eylül 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED