YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Dininizin kıymetini bilin!"

 
Türkiye'deki uygulama Müslümanlar'a da gayrimüslimlere de tatmin edici bir din ve vicdan hürriyeti vermiş değil. Ancak bu noktada yine de gayrimüslimler şanslılar. Dikkat ettiyseniz patriğin mektubu gazetelerde nötr bir biçimde yer aldı.

 

Son zamanlarda gayrimüslim azınlıklar, özellikle din ve vicdan hürriyeti konusundaki taleplerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Gerçi daha önce de dile getirdiğimiz gibi, azınlıklar din ve vicdan hürriyeti konusunda çoğunluğa nazaran daha iyi bir konumdalar. Lozan Antlaşması ve sonraki bazı uygulamaların onlara önemli dini ve kültürel haklar tanıdığı bir vakıa. Ne var ki bu durum onların tam bir din ve vicdan hürriyetine sahip oldukları anlamına gelmiyor. Din ve vicdan hürriyetine samimiyetle inanmayan bir yönetim zaman zaman "özel korumaya alınmış gurupları" da etkileyecek menfi kararlar alabiliyor.

Bu yöndeki şikayetler bundan birkaç hafta önce Siyaset Meydanı'nda dile getirildi. Orada azınlıklar, cemaat vakıflarına, özellikle bu vakıfların 1936 yılından sonra yeni mal iktisab edememesine, iktisap edilenlerin sonradan ellerinden alınmasına ve bu sebeple uğradıkları mağduriyetlere yönelik şikayetlerini dile getirdiler. Bu şikayetlerde haklı noktalar yok değil, bu ayrı bir yazı konusu. Ancak mağduriyete uğrama noktasında onlar yalnız değiller. Müslümanlar tarafından Osmanlı tarihi boyunca kurulmuş nice vakıf da maalesef cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir düzenleme yapılıyor görüntüsü altında yağma edilmiştir.

Geçenlerde bir Alman yetkili de kendilerinin Almanya'da 4000 kadar camiye izin verdiklerini söylüyor, buna mukabil Alman Protestanları için İstanbul'da yeni bir kilise açma iznini bir türlü almadıklarından şikayet ediyordu.

Son olarak Kültür Bakanlığı'nın Aya İrini'de danslı içkili yılbaşı partisi düzenlenmesine izin vermesi, Rum-Ortodoks Patriği Bartholomeos'u öfkelendirdi. Patrik bakan İstemihan Talay'a gönderdiği mektupta "Hristiyanlığın en eski ibadet yerlerinden biri olan II. ekümenik konsilin toplandığı Aya İrini'de parti düzenleme kararını şiddetle protesto ediyoruz" diyor. Patrik İslam dinin eski de olsa bir ibadet mahallinin bu amaçla kullanılmasına Müslümanlar'ın tepkisinin ne olacağını soruyor ve mektubunu "Zatıalinize iyi Ramazanlar dileriz" diye bitiriyor.

Patriğin tepkisini haklı bulduğumuzu belirtelim. Halen mabed olarak kullanılmasa bile bir eski kilisenin böyle bir maksatla kullanılmasını tasvip etmek mümkün değil. Hangi dinden olursa olsun dini hassasiyeti olan, dini değerlere ve kurumlara saygı duyan bir kimsenin bir mabedin böyle bir amaç için kullanılmasından hoşnut olması söz konusu olamaz. Ne var ki böyle bir izni dini hassasiyeti olan, dini değerlere saygı gösteren bir yönetim vermiş değil. Tam tersine kendi dindaşlarının hassasiyetlerine dahi saygı göstermeyen ve onlarla uğraşmayı "çağdaşlık" zanneden bir yönetim vermiş. Dolayısıyla sayın patriğin İslami hassasiyete gönderme yapması, Ramazan-ı Şerif'i kutlaması sonuç almada etkili olacak bir vurgu gibi gelmedi bize.

Bu yöndeki şikayetler, Müslümanlar'ın din ve vicdan hürriyetine yönelik taleplerle birlikte dikkate alındığında bir gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Laikliğin tam bir din ve vicdan hürriyeti sağladığı söylemi, özellikle Türkiye örneği göz önüne alındığında gerçekle bağdaşmıyor. Türkiye'deki uygulama Müslümanlar'a da gayrimüslimlere de tatmin edici bir din ve vicdan hürriyeti vermiş değil. Ancak bu noktada yine de gayrimüslimler şanslılar. Dikkat ettiyseniz patriğin mektubu gazetelerde nötr bir biçimde yer aldı. Bu sebeple Bartholomeos irtica suçlamasına maruz kalmadı. Üstelik sonunda talebi de kabul edildi ve Aya İrini'deki parti iptal edildi. Bu parti bir eski cami harabesinde yapılsaydı da Diyanet İşleri Başkanı böyle bir itirazda bulunsaydı siz o zaman bizim medyadaki irtica yaygaralarını görecektiniz. Yöneticilerimiz de irtica ile mücadelenin şerefi uğruna iptal etmek şöyle dursun, partiye resmi kıyafetleriyle tam kadro halinde katılır ne kadar çağdaş ve Atatürkçü olduklarını göstermek fırsatını kaçırmazlardı.

Hikayeyi bilirsiniz, Bektaşi oruç tutmaya başlamış ama ağustos sıcağında da iyice bunalmış. Bir çeşme başında bir gurup insanın afiyetle yiyip içtiğini görünce bütün hırsını onlardan almak istemiş. "Bire edepsizler!" demiş, "Ramazan ayında olduğumuzu bilmez misiniz?" Demişler, "Erenler biz Hristiyanız." Susuzluktan iyice bunalan Bektaşi bu defa tam tersi bir tavır takınarak "Dininizin kıymetini bilin!" demiş.

Benim de Bartholomeos'a söyleyesim geliyor: Eğer medyanın oklarına hedef olmamış, Aya İrini'deki parti irticaya meydan okuma gösterisine dönüşmemişse, bu Hristiyan olmanız yüzündendir. "Dininizin kıymetini bilin!"


28 ARALIK 1999


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...