YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Filistin'de seçenekler

İsrail, 1993'te Oslo'da başlayıp Madrit'le devam eden 'barış süreci' için 'vefat ilânı' vermeye hazırlanıyor. Hükümet sözcüleri 'sürece ara vermek' veya herşeye yeniden başlamak şıkları arasına sıkıştıklarını yayıyorlar... Filistinliler ise, Şarm el-Şeyh'te kabul etmek zorunda kaldıkları şartların uygulanmasında zorlanıyorlar... Sonuç değişmiyor: Cuma ve cumartesi günleri 12 Filistinli daha hayatını kaybetti; onların cenaze törenleri yeni olaylara, o olaylar da yeni şehitlere geçit verecek...

Ortadoğu'da bütün dengeleri yerlebir eden köklü bir değişimin yaşandığına hiç kuşku yok; bu değişim, İsrail'in merkezinde bulunduğu bölgeyi ateşe verecek, bütün dünyayı içine çekebilecek bir potansiyel taşıyor. Arap Birliği'nin Kahire toplantısı bu ihtimalin gölgesinde yapılıyor. Arap Dünyası liderleri, alacakları kararların, çatışmalara ne kadar uzakta yer alıyor olurlarsa olsunlar, kendilerini de 'taraf' haline getireceğinin farkındalar.

Taraf durumundakilerin önünde fazla seçenek bulunmuyor aslında. Filistinlileri her şeye rağmen sürece devama zorlamak sadece İsrail'in ekmeğine yağ sürmez, bölgeyi her an patlamaya hazır bir bomba görünümüne de iter. Adaletsiz bir barış, zorla kabul ettirilse bile, uzun ömürlü olmuyor çünkü. Süreci tek taraflı sona erdirmenin de maliyeti var; Filistin'e ve Filistinlilere yapılan haksızlıklara, hiç değilse gözden kaçmayacak hale geldiğinde ses çıkartan uluslararası câmia sürecin devamından yana çünkü. BM'nin son aldığı İsrail'i kınama kararının, bu anlamda, mânevi bir değeri var.

Geriye, barış sürecinden elde ne varsa onunla, ama dikkatli bir biçimde, ileriye doğru yürümek kalıyor... Filistinlilerin yapmaya çalıştığı da bu; Arap liderlerin zirveden çıkartacağı karar da herhalde bu yolda olacak.

Süreçte tıkanıklığın sıra Kudüs sorununa gelince ortaya çıktığını unutmayalım. İsrail, her savaşla biraz daha genişlettiği topraklarını 1967 öncesi sınırlara indirmek niyetinde değil; özellikle Kudüs'ün 'ebedi ve birleşik başkent' olduğu iddiasını gölgeleyecek jestlere kapalı görünüyor. Başbakan Ehud Barak'ın Kudüs'ü müzakere masasına getirmesi bile İsrailli şahinleri çileden çıkardı; oysa Barak'ın yaptığı, açar görünürken kapıları bütünüyle kapatma taktiğiydi. İzak Şamir'in başlattığı yoldan gitmek niyetinde değil Barak...

Barış sürecinin başarılı olabilmesi Kudüs'e tarihi kimliğine uygun bir statü kazandırmakla mümkün. Kudüs'ü Ariel Sharon'un istediği türden bir başkent haline dönüştüren formül barışı ebediyyen uzaklaştırır, İsrail'i sürekli diken üzerinde oturan bir ülke haline getirir. Bugünkü keskin tavrın İsrail'in başına açtığı dertleri hep beraber görüyoruz; İsrail aynı tavrı bir emrivâkiye dönüştüreceği görüntüsünü veriyor, bu ise 'sürekli savaş' demek...

Bugünkü açmaza rağmen, bölgedeki çatışmaları sona erdirmeyi sağlayacak kalıcı ve âdil bir çözüme ulaşmak tamamiyle imkânsız değil. İsrail ordusunun son çatışmalar başlamadan önceki mevziine dönmesiyle işe başlanabilir. Barak'ın göz yummasıyla pıtrak gibi biten Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşim merkezleri de boşaltılmalıdır; o merkezlere yerleşen militanlar yüzünden çıkıyor çünkü çatışmalar... BM'in kınadığı 'aşırı güç kullanımı' da derhal terkedilmeli; İsrail, silâhsız veya sapanlı gençlerle çocukların üzerine ağır makinalıyla, helikopterle, füzeyle saldırmaktan vazgeçmelidir.

Uluslararası câmiaya da düşen bir görev var: Daha önce Bosna ve Kosova'da yaşananlardan farksız bir hal alan İsrail'deki çatışma bir halkın yokedilmesi anlamını taşıyan ögelere sahip; işler iyice çığırından çıkmadan, Filistinlilerin koruma altına alınması gerekiyor. İsrail'de yaşayan vatandaş konumundaki Araplar ile işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin uluslararası güvenceye ihtiyaçları var.

Kudüs'ün kalıcı statüsü ise, bölgedeki taraflara veya kararı gücün dikte etmesine bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Kentin tarihi kimliği göz ardı edilmeksizin bir formüle ulaşılmalıdır. Bu noktada da Türkiye'nin oynayabileceği yapıcı ve olumlu bir rol olmalı; olmalı da, İsrail'le 'stratejik işbirliği' yüzünden, Türkiye, ısrarla kendisini gelişmelerin uzağında tutuyor...

Gelişmelerin uzağında durmak, görüyorunuz, sorunların büyümesini engellemiyor...


23 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...