YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bumerang

Bumerang atana dönen-atanı vuran bir av aracı. MHP'li üyelerin, SEKA arazisinin Ford-Koç ortaklığına bedelsiz devri konusundaki TBMM soruşturma komisyonunda ortaya koydukları Mesut Yılmaz aleyhindeki tavır da, parti açısından böyle olacak gibi görünüyor.

Bir kere komisyon üyelerinin tavrı, parti tarafından üstlenilmese de hükümet ortakları tarafından parti tavrı olarak algılanmış ve doğrudan hükümete güven konusu ile ilgilendirilmiştir. Yani MHP'nin önüne diğer iki ortak tarafından konan soru nettir:

-Bu hareket MHP'nin hükümete güvensizliğini mi gösteriyor, eğer öyleyse neden hükümettesiniz?

MHP yöneticileri, "komisyon ayrı-Meclis çalışmaları ayrı-hükümet ayrı" deseler de, bu cevap ortakları tatmin etmemiştir.

MHP, komisyondaki üyelerin tavrının Meclis'te tamiri konusunda zorlanmaya başlamıştır.

Hemen belirtilmeli ki, MHP'li üyelerin Yılmaz hakkındaki tavrı savunulması güç bir tavırdır. Şunun için;

-SEKA arazisine ilişkin karar, sadece Yılmaz'a ait bir karar değildir. Söz konusu kararın altında tüm bakanların imzası vardır, bunlar arasında Başbakan Yardımcısı olarak, şu andaki Başbakan'ın da imzası bulunmaktadır. "Eğer bir Yüce Divan yargılaması gerekiyorsa, neden yalnız Yılmaz?" sorusunun cevabı yoktur.

-Ayrıca, söz konusu tahsisle ilgili Cumhurbaşkanı Demirel'in tavrı da, Yılmaz'dan farklı değildir, hatta Cumhurbaşkanı Demirel daha vurgulu bir üslupla, "gerekirse böyle bir yatırım için Çankaya bahçesini tahsis edebileceğini" ifade etmiştir.

-MHP'li üyelerin diğer dosyalarda Yılmaz'ı aklarken, en zayıf dosyalardan biri olarak tanımlanan SEKA arazisinde bu yola girmelerinin izahı da yeterli olmamaktadır... Yani "eğer bu tavır doğru ise diğer aklamalar neden?" sorusu açıktadır.

Komisyon üyesi MHP'lilerin gerçekten bir parti kararını yansıtmadıkları görüşü bir gerçeği yansıtıyor da olabilir. Ama eğer böyleyse, parti merkezi ile komisyon üyeleri arasında, verilen kararın nasıl okunacağı noktasında çok ciddi değerlendirme farklılıkları ve daha ötede, soruşturma dosyalarının stratejik değeri konusunda bir kavrama eksikliği söz konusu demektir. Ortağınızın liderini vuran bir komisyon kararının hükümeti etkilemeyeceğini düşünmek, kim böyle düşünüyorsa bir siyasi görüş zaafıdır.

Yok eğer bedel biliniyor ve göze alınıyor ise, hükümet içindeki sancılar da göze alınıyor demektir. O da nihai tahlilde hükümet içindeki konumun değerlendirilmesi noktasına götürür. Nitekim hem Ecevit hem de Yılmaz, MHP'yi böyle bir noktaya sürüklemişlerdir.

MHP'nin ilk tavırları, bu işin hükümeti ilgilendirmediği yönündedir. Yani MHP, hükümet içindeki konumunun tartışılmasını göze alıyor değildir.

O zaman, Meclis'teki oylamada MHP'den komisyon kararını düzeltmesi istenecektir ve MHP buna razı olacaktır.

İşte son tavrın MHP açısından bumerang niteliği budur. Görüntü şöyle okunacaktır:

-MHP, komisyonlarda ortağını jet hızıyla aklama suçlamasından kurtulmak için bir yiğitlik gösterisinde bulunmak istemiş, ancak hükümeti riske etmeyi göze alamadığı için Meclis safhasında tavrından dönmek zorunda kalmış ve aklama sürecini tamamlamıştır.

MHP'nin "dönüşler" politikasında bu ilk değildir. Daha önce de komisyonlardaki eğilimlerle, liderlik eğilimi arasında çelişkiler ortaya çıkmış ve lider Bahçeli, her seferinde, hem de MHP'nin siyasi çizgisi ve halkla ilişkileri açısından çok daha hayati konularda, hükümetin selameti açısından arkadaşlarını ikna (!) etmeyi başarmıştır. Burada da ikna edecektir. Üstelik, bizzat ifade ettiği "Meclis çalışmaları ayrı hükümet ayrı" değerlendirmesine rağmen...

Hükümet açısından bu badire de geçecek, ama muhakkak delip de geçecektir. Bu yaranın büyüğü MHP'nin bünyesinde açılacaktır.

İGMG- Bu birikimi önemsemek

İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı'nın Köln'de yaptığı genel kurulun görüntüleri yansıdı ekranlara. Her sene tekrarlanan bu görüntüler, büyük bir coşku ihtiva ediyor. Türkiye'ye genelde Necmettin Erbakan'la ilgisi sebebiyle yansıyan ve bu yönüyle de üzerine "sakıncalı" notlar düşülen bu hadisenin, Türkiye açısından, daha farklı biçimde okunması zarureti olduğunu düşünüyorum. Neden Türkiye, Avrupa'da diri bir Türk lobisi olarak görmez bu vakıayı? Bugünkü ve yarınki gerçekliği içinde... Ellerinde bayraklar taşıyan, İstiklal Marşı okuyan, bir kısmı çifte vatandaş, bir kısmı çalıştığı ülkenin vatandaşı ve bir kısmı Türk vatandaşı olan bu insanlar, yarınlarda da yürekleri Türkiye için atan insanlar olarak var olacaklar... Öyleyse neden üzerlerine soru işaretleri konur? Hazır suçlamalar için bir yanlış yapmaları beklenir?

Türkiye'de bir kesim, bir camianın yurt dışında açtığı okullar üzerine de sorular yöneltip durdu. "Sakıncalı" damgasını kaldırmadı üzerinden bu okulların... Tüm bunlar gerçekten derin bir bağnazlığın ürünü... Türkiye'nin renklerini yüreğine sığdıramamanın sonucu bu... Bu saplantının tedavisi, Türkiye'nin öncelikleri arasındadır. Çünkü bu saplantı, Türkiye'nin her alandaki birikimini yok saymasına sebep oluyor ve ülkeye zaman kaybettiriyor.


5 Haziran 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...