YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Size haberlerim var

Amerika'nın Ankara büyükelçisi Mark Parris'e, Güneydoğu bölgesine doğru yola çıkmadan hemen önce sorular sorma fırsatı buldum. Ne sorarım? "Sayın büyükelçi" dedim, "Umut operasyonunda siz ne kadar varsınız?"

Büyükelçi Parris, "Bu da nereden çıktı?" der gibi bakmadı yüzüme, ama "Böyle bir şey yok" dedi ve "Biz, herhangi bir biçimde bu işin içinde değiliz" diye de ekledi... Ankara'da açılan FBI bürosu tek kişiden ibaretmiş ve sefaret binasındaymış... FBI mensubu Emniyet'teki mukabilleriyle görüşüyor, fikir alış-verişinde bulunuyormuş, ama görüştükleri 'suçluların iadesi' gibi sıradan konularmış...

Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in Tahran'da yapılacak ECO Zirvesi'ne katılmakta tereddüt etmesinin sebebi gibi görünen, "Siyasi cinayetlerde İran parmağı" konusunu da sormadan edemedim. "Hayır" dedi büyükelçi Parris, "Bizim elimizde, İran'la bu görüntüyü birleştiren herhangi bir bilgi yok..."

Bu görüşmeyi aktardığım Cumhurbaşkanı Sezer'i tanıyan bir dostum, "Tahran'a gitme konusundaki tereddüt yanlış değerlendiriliyor" dedi bana. "Sezer, cumhurbaşkanlığının ilk aylarında yurtdışı seyahata çıkmama kararlılığındaydı zaten; çıkacağı seyahat Tahran'a değil de Londra'ya bile olsaydı aynı tereddüdü gösterecekti. Tereddüt gidilen yerle ilgili değil, kendisine koyduğu sınırlamalarla ve tespit ettiği takvimle ilgili..." İlginç buldum...

Bana bakmayın, şu sıralarda her yeni gelişmeyi ilginç buluyorum ben. 'Umut operasyonu', kim ne derse desin, ilginçti; Susurluk'ta başlamış, fakat çeşitli sebeplerle ileri götürülememiş temizlik harekâtı bu defa kısmen başarılabildi. Belki gerçek tetikçilere ulaşılamadı, ama eylemlerde kullanılan silâh ve mühimmat ele geçirildi. Bu operasyonda bizimkileri yönlendiren her kimse, "Bundan sonra geçmişte işlenenlere benzer eylemler olmayacak; kirliliklerin üzerine sünger çekecek biçimde davranın, beyaz bir sayfa açılsın" demiş olmalı...

Ufak bir yalpalama, işin içine İslâmî unsurları, İran'ı katma açgözlülüğü sonrasında, operasyon gerçek rayına oturdu... Tabii, bu arada, epey 'terör uzmanı'nın yüzünü de morartarak... Önemli olan işin aldığı sağlıklı boyut...

'Paraşüt operasyonu' da aynı çerçeveye giriyor bence. 'Umut operasyonu' gibi onun da adı Amerikan filmlerinden esinlenilmişe benziyor. İçişleri bakanı Sadettin Tantan, "Benzer operasyonlar devam edecek" dediğine göre, buradan teklif ediyorum, bundan sonraki operasyonun adı 'Pizza operasyonu' olabilir pekâlâ...

Bazıları, Gaziantep merkezli 'paraşüt operasyonu' için, akla gelen gelmeyen pekçok yakıştırmada bulunuyor. Yok, altı yıl öncesine kadar kamyon şoförü olan adam, işleri tıkırında giderken bir büyük medya patronunun ayağına bastığı için bunlar başına gelmiş... Muz ve petrol ticaretinden uzak dursaymış daha yıllarca tezgâhını döndürürmüş... Yok, devletin bütün yerel âmir ve memurlarını, Ankara'daki bazı bürokratları rüşvetle tezgâha dahil eden adam, son zamanlarda kantarın topuzunu kaçırmış...

Bunlar da önemli olabilir, ama önceki operasyonla irtibatlayan bir sebep bulmalı 'paraşüt'e... Devletin müsteşar, vali, genel müdür düzeyindeki görevlilerinin böylesine bir tezgâha para-dışı motiflerle girdiklerini gösterecek bir izah tarzı... O düzeydeki insanlar 'rüşvet' sözcüğüyle birarada düşünülemez.

Acaba, geçmişte yaşanan Horzum olayına bakarak bir izah getirilebilir mi? Horzum da, Altınbaş türü bir hayali ihracatçıydı. Onun da ilişkileri bürokrasi içinde dal budak salmıştı. Kazandığı paraların nereye gittiğini kimse bilemedi. Karanlık ilişkileri olduğundan hep kuşkulanıldı, hatta Turgut Özal'a suikast girişiminde bulunan Kartal Demirağ ile irtibatı olduğu da söylendi. Kurduğu ABC havacılık kargo şirketinde, birkaç üst düzey emekli asker (biri MİT müsteşar yardımcılığı da yapmıştı) ile bazı siyasiler ve bir gazeteci de ortaktı. Böyle bir şirketi neden kurduğu da anlaşılamadı...

Şu sırada birbiri ardına patlayan operasyonlar, benim tahmin ettiğim gibi, yeni bir dönemece giren ve kendisine bir beyaz sayfa açılan Türkiye'nin geçmişindeki pisliklerden temizlenmesi ameliyesi ise, içişleri bakanı Tantan'ın dediği gibi, önümüzdeki günlerde birkaç yeni gelişmeye daha kendimizi hazırlamamız gerekiyor... O pisliklerin olabilmesine imkân sağlayan mâlî örgütlenmelerin de köküne kibrit suyu dökülmesi gerekiyor çünkü...

Susurluk bazılarını kolaycılığa sürükledi; her şeyi belli bir merkeze bağlı, siyasi ve bürokratik himaye gören tetikçilerin varlığına indirgedi kimileri... Oysa, çok daha karmaşık bir yapı söz konusu... Tetikçiler var tabii, onlara yeşil pasaport ile 'öldürme izni' veren siyasi ve devlet görevlisi hâmiler de... Ancak, bu tür bir örgütlenmenin en önemli boyutu gözardı ediliyor: Finansman... Böylesine masraflı operasyonları bütçeden veya örtülüden finanse etmek imkânsızdır...

Neyse... Amerika'nın Ankara büyükelçisi Mark Parris, "Biz bu işlerin içinde yokuz" diye kesin bir dille reddettiği için daha ileri gitmek istemem... Ancak, İtalya'daki tasfiyede, karmaşık yapının finansmanını sağlayan, olmayacak işlerle meşgul köksüz şirketler de, eylemlere mânevi destek veren yerden pırtlak gibi bitmiş bazı dernek ve vakıflar da operasyona mâruz kalmışlardı...

Siz bana kulak verin: 'Pizza operasyonu' kapıda...


5 Haziran 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...