T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İkili tavır

İslam dünyası Afganistan meselesinde ikili bir tavır sergiliyor. Halk 20 yıldır savaşlarla zaten tükenmiş bulunan bu ülkeye dünyanın en gelişmiş ülkesinin savaş açmış bulunmasını haklı bulmuyor, tepki gösteriyor; yönetimler ise tam tersine ya destekliyor veya iki tarafı da idare eden bir tavır içine giriyorlar.

Geniş kitlelerin tepki göstermesi Amerika'ya yönelik saldırıyı haklı bulmasından kaynaklanmıyor; masum insanlara yönelik bir terör hareketi aslı haklı bulunamaz. Ancak bugün olayın üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen hâlâ dünya kamuoyunu ikna edici bir kanıt ortaya konmuş değil. Kanıt diye ortaya konanlar saldırıyı yapan uçaklara terörist diye isimleri ilan edilen yolcuların binmiş olması. Bunlar olayın faili mi, yoksa diğer yolcular gibi mağduru mu, belli değil. Müslüman halkların gittikçe artan tepkileri en basit bir ceza için bile yeterli sayılmayacak bu kadarcık bir kanıtın esasen 20 senedir harplerle, yoksullukla bitap düşmüş bir millet üzerine binlerce ton bomba yağdırılması için yeterli sayılması. İşin garip tarafı sivil ölümlerin azlığı ileri sürülerek neredeyse harekatın "insancıl" bir harekat olduğu iddia edilecek. Milyonlarca insanın kışın başlangıcın bir yatak bir sobadan ibaret zati eşyalarıyla yollara düşmesi zannedersiniz ki turistik seyahat amaçlı. Ancak İslam ülkeleri yöneticilerinden, kuruluşlarından bu açık haksızlığa ciddi bir tepki yok; Arap Birliği Teşkilatı'nın, İslam Konferansı'nın bütün yaptığı top dolaştırmak.

Müslüman halkların duyarlılığının yönetimlere yansımaması bu yönetimlerin oluşum biçimiyle yakından ilgili. Bilindiği üzere İslam dünyasının bir kısmı krallık bir kısmı askeri dikta tarzı bir yönetime sahip. Şeklen demokratik görünüme sahip bir iki ülkede de gerçek anlamda bir demokrasi yok. Halkın dört beş yılda bir seçime gitmesi, eğer ülkenin temel tercihlerinde söz sahibi değilse o ülkeyi demokratik yapmıyor. Böyle olunca halkın tercihleri, tepkileri bir halk ihtilali boyutuna ulaşmadığı sürece yöneticiler için bir anlam ifade etmiyor. Dolayısıyla İslam ülkeleri yönetimleri Afganistan lehinde tavır koyan kendi halklarının tepkilerini dikkate almıyor.

Ama aynı yöneticiler Amerika'nın ve genel olarak Batı'nın tepkilerini dikkate almazlık yapamıyorlar. Çünkü halkın tepkisinin atlatılabileceğini düşünüyor, ancak süper güçlerin tepkisinin bir karşı darbe veya aile için mecburi bir değişiklikle iktidarlarına mal olacağını biliyorlar. Bunun geçmişte örnekleri yok değil. Bu sebeple İslam dünyasındaki yöneticiler için önemli olan kendi halkıyla değil, süper güçlerle iyi geçinmek.

Bu durum Batı dünyasının da işine geliyor. Çünkü bu sayede İslam dünyasını sınırlı sayıda yöneticiler vasıtasıyla dilediği gibi yönlendirebiliyor. Batı'nın dünyanın her tarafında sureta demokrasi taraftarı gözükmesine rağmen İslam dünyasında tam tersi bir yol izlemesi ve krallıklar ve dikta yönetimleriyle uyumlu bir işbirliğini, demokrasi yolundaki cılız çabalara destek vermeye tercih etmesi bu yüzden. Cezayir'deki demokrasi çabalarının askeri dikta ile boğulmasına seyirci kalması, hatta destek vermesi bunun tipik misali. Türkiye'deki askeri darbelerin hep Batı'nın daha doğrusu Amerika'nın onayıyla yapılması bunun diğer bir örneği. Demokrasinin İslam dünyasında Batı açısından tercih edilmeyen gelişmelere yol açması, halkın temel tercihlerinin Batı'nın menfaatleriyle çelişmesi endişesi Batı'yı çifte standarda itiyor.

Bu açıdan Müslüman halkların Afganistan'daki insanlık dramına karşı çıkmaları da, yönetimlerin tepkisiz kalmaları da şaşırtıcı değil. Esasen sömürge sonrası düzen böyle bir neticeye göre dizayn edilmişti. Edildiği gibi de yürüyor.


12 Ekim 2001
Cuma
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED