T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Başbakan Ecevit'e "güle güle" mesajı

Ben Kemal Derviş'e kesinlikle inanmıyorum. Kemal Derviş'in "program" diye ortaya çıkardığı "iyi niyet" mektubunun da, "Türk ekonomisini krizden çıkaracak bir reçete" olarak görmüyorum.

Sadece "yerli ve yabancı bankaları" sevindiren uygulamaların, ekonominin tümünü ayağa kaldıracak uygulamalar olmadığını görüyorum. Bankalar iyileşecek, iyileştikten sonra "uygun şartlarda" reel sektöre krediler verecek, reel sektör üretimi artırarak ekonominin büyümesini, işsizliğin azalmasını, yeni yatırımlar yapılmasını sağlayacak. Üretime, ihracata, istihdama yönelik hiçbir hareket yok. Bütün bunlar eğer inanıyorsa "Derviş'in hayali" olur.

Ben inanmıyorum ama görüşlerine çok "değer" verdiğim İshak Alaton inanıyor.

İshak Alaton sosyal demokrat bir işadamıdır. Çok uzun zamandır "devlet israfları" nedeniyle Türk ekonomisinin bugünlere geleceğini görerek çeşitli uyarılarda bulunmuştur. Örneğin "sürekli zarar eden" ve devletin sırtında bir "kambur" olarak duran Zonguldak Kömür İşletmeleri'nin kapatılmasını ve işçilerine aynı paranın verilmesi halinde bile "devletin karlı olacağını" söylemiştir.

İşte İshak Alaton'un "ilginç" ve çok "dersler çıkarılacak" yeni önerisi.

"Ekonomide durum böylesine bıçak sırtında iken, siyasilerin sergilediği tablo ve zihniyet geleceği bilinen dış kredileri de tehlikeye atıyor. Hükümetin tutumu Kemal Derviş'in toparlamaya çalıştığı dış kredilerin geri kalan kısmının Türkiye'ye dönmesini zorlaştırıyor. Çünkü kredi şartlarından birisi de Türk Telekom'un özelleştirilmesi.

Kredilerin devamının gelmesi için Türkiye'yi izlemeye alan ve bir takım koşullar öne süren IMF ve diğer yatırım bankaları, desteklerini çektiklerinde, Türkiye yeni bir krizle karşı karşıya kalacak. Ve bu defaki çok daha sert yaşanacak. Türkiye tüm kesimleriyle birlikte, çok daha tatsız olayları yaşamak durumunda olacak.

Görünen o ki, Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. Ne pahasına olursa olsun, içinde bulunduğumuz bu krizi atlatmamız gerekiyor.

Yapılması gereken değişiklikleri iç politika malzemesi yapmak için, sürekli olarak Kemal Derviş'in önüne konulan engelleri yok etmenin ve bu krizden çıkmanın bir tek yolu görünüyor. O da Başbakan Ecevit'in, Kemal Derviş'i "Başbakan Vekili" olarak görevlendirmesidir!...

Başbakanın: "Burada karar alıcı, kuvvetli bir insan gerekli. Ben de parti başkanı olarak görevime devam edeceğim" diyerek, yetkilerini Kemal Derviş'e devretmesi, ülkenin bugün içinde bulunduğu durumda son derece doğru bir karar olur.

Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli de, içinde bulunduğumuz bu zor günlerde, durumu gayet rahatlıkla kabul edebilirler. Başbakan Ecevit'in "Başbakan Vekili" olarak yetkilerini devredeceği Kemal Derviş, böylece daha rahat hareket edecek, işleri daha çabuk halledebilecek.

Türkiye'nin çıkarları bunu gerektiriyor. Hepimiz biliyoruz ki, Kemal Derviş'in yurtdışında önemli bir desteği var. Ve bu destek devam ediyor. Bu hem Türkiye'de geniş halk kitlesi tarafından, hem de yurtdışındaki kredi kuruluşları tarafından desteklenen Kemal Derviş, ülkeyi düze çıkartabilmesi için önemli bir faktör.

Kaldı ki Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları da, defalarca "hükümeti değil, programı desteklediklerini" ifade ettiler.

Bütün bu göstergeler Başbakan Ecevit'in 1 yıl gibi kısa bir zaman dilimi için yetkilerini Kemal Derviş'e devretmesinin ülke çıkarları için son derece elzem olduğunu ortaya koyuyor."

İlginç bir öneri değil mi? Ben hem hükümete hem de Derviş'e güvenmiyorum. Anlaşılan İshak Alaton, Derviş'e güveniyor ve inanıyor ama en önemlisi Başbakan Ecevit'e "kesinlikle" inanmıyor ve güvenmiyor.


28 Haziran 2001
Perşembe
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED