T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Beşinci mevsim...

Gazetelerin allı pullu spor sayfalarına şöyle bir göz atanlar özellikle futbolun, Türkiye'nin gerçeklerinden ne kadar uzakta olduğunu düşünebilir.

Bir yanda batan bir ekonomi, kapatılan partiler, acz içinde bir hükümet, ülkenin gerilemesinin sebebini üniversiteye girmeye çabalayan bir avuç türbanda arayan asıl geri zihniyet. Seçim derdinden, geçim derdini her zaman gözardı eden siyasi partiler... Ve bu gerçeklerle yaşamaya mahkum edilen Türk halkı.

Öte yanda artık telaffuz ederken bile zorlandığımız trilyonluk transferler, İstanbul'u yere göğe sığdıramayan yabancı antrenör ve futbolcular.

Ülkede aktif olarak futbolun içinde yer almayan büyük çoğunluk, yeni sezonda bir maç seyretmeyi bile büyük bir lüks olarak düşünüyor. Milan'ın satışa koyduğu Bierhoff, İstanbul'un methini duymuş Andersson'dan. Bu yüzden ve elbette Daum'un etkisiyle Beşiktaş'a gelmek istiyormuş. Acaba Bierhoff'u alsak ve güzelce bir İstanbul turu attırsak ne olurdu?

Boğaz'ı, Tarabya'yı, Ulus'u değil de Alibeyköy, Ayazağa, Sultanbeyli vs. dolaştırsak. Acaba kendisine milyonlarca dolar öneren bir Türk takımının böyle bir ülkenin takımı olduğuna inanır mıydı?

Türk futbolunun nasıl bir atakta olduğu, kazanılan başarıların ülkeyi nasıl onore ettiği, manevi olarak aldığımız hazzın büyüklüğü elbette tartışılmaz. Geçen hafta Celta Vigo'ya yenilerek Kral Kupası'ndan elenen Barcelona, seyircisi tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı. Çok şaşırtıcı bir durum gibi geldi bana önce. Ama gelişmiş ülkelerde ne güzeldir ki, gerçeklerle doğrular çoğu kez çakışmıyor. Oysa bizim ülkemizde anlık mutluluklarla bir hayat boyu yetinmek gerekiyor. Milyonların asgari ücretle geçinmeye mahkum olduğu bir gerçektir. Ama doğru olan asla bu değildir.

Doğru olan, refah düzeyinin artması gerektiği. Bir hayat boyu rahat yaşanırken, anlık mutlulukların yaşamı süslemesidir.

Ah! şu gerçeklerle doğrular...

Keşke gerçek olan ülkem insanının hiçbir sıkıntıya girmeden alt tarafı bir futbol maçına rahatça gelebilir olsa ama futbol vasat kalsa.

Ne zaman bu beşinci mevsim gelip trilyonlar telaffuz edilir, rahatsız olurum. Uğrunda gözyaşı akıttığımız futbol takımları kadar kendi hayatımızdan da zevk alabilseydik.

Mandrake

"Tafo gibi bir kaleci çok zor bulunur" diye düşünüyorum. Yeteneği ve kişiliği ile senelerdir bizlerden biri gibi olmuştu. Ama şartlar kopardı onu Galatasaray'dan.

Bi de baktım! Mandrake'yi almışlar bu kez. İyi bir kaleci bulamadıklarından olsa gerek kaleyi bir sihirbaza emanet etmişler anlaşılan.

Forvete de bir "abra kadabra" buldukları anda onları kimse tutamaz!

post-it

Aksaray ilinin son yıllarda yaptığı atakla sokak çocuğu oranında ilk 5'e yükselerek UEFA şansını sürdürdüğünü biliyor muydunuz?..


28 Haziran 2001
Perşembe
 
ELİF AKTUĞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED