T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Global siyasetin sınırları

Anayasa Mahkemesi kararından hemen önce Ankara'da bulunan Avusturya başbakanının "FP kapatılmasın" anlamına gelen sözler sarf ettiğini biliyoruz. Kapatma kararından sonra da, çeşitli Avrupa platformlarında parti kapatan Türkiye'ye eleştiriler yöneltildiğinden de haberdarız. Batı gazeteleri, FP kapatılınca, Türkiye'nin demokratik olma iddiasını sorgulayan yorumlarla çıktılar. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, ABD dışişleri bakanlığı kararı kınadılar... Ankara'daki Batılı diplomatlar da, kararın yanlışlığıyla ilgili düşüncelerini bazı meslektaşlarla paylaşmaktan geri durmadılar.

Bu gerçek ortada; ancak yine de, Anayasa Mahkemesi'nin FP'yi kapatma kararında Batı'nın olumsuz bir rol oynadığı ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.

Dünya, 1990'ların başlarından itibaren yeni bir sürece girdi. Sürece 'yeni dünya düzeni' adını kazandıran şimdiki ABD başkanının babası George Bush'tur. Sovyet sisteminin çökmesiyle 'süpergüç' olarak yalnız kalan ABD, yeni bir dünya düzeni arayışına girdi. Körfez Savaşı'yla birlikte klasik dengeler değişti ve bu değişimden en olumsuz biçimde etkilenen Türkiye'nin de içinde yer aldığı coğrafya oldu. NATO'nun 1989 yılında İskoçya'nın Turnberry kasabasında yaptığı zirvede, dönemin İngiltere başbakanı Margaret Thatcher'in, "Yeni dünya düzeninin düşmanı değişti" dediğini ve İslâm ile terörü birarada anan ilk siyasetçi olduğunu da hatırlayalım.

İlk on yılında temelleri atılan yeni düzenin, ikinci on yılında ekonomi ve siyasette kalıcı sınırlara kavuşma arzusunda olduğu gözlemleniyor. Özellikle siyaset alanını darlaştırıcı bir arayış var. Avusturya, son seçimde başarılı olan Özgürlükler Partisi'nin başındaki Joerg Haider'ın 'ırkçı' söylemi sebebiyle, AB tarafından sıkıştırıldı. 1956 yılından beri parti kapatmayan Almanya NPD'nin 'Neo-Nazi' bir parti olduğunu şimdilerde keşfedip üzerine gitmeye başladı.

Bu gelişmelerin, dünya siyasetinin darlaştırılan bir alana doğru yönlendirilmesiyle ilişkisi olduğuna kuşku yok. İkinci Dünya Savaşı'ndan beri varlığına göz yumulan bazı siyasi eğilimler, yeniden kendini tanımlama süreci içerisindeki global sistem tarafından 'sistem dışı' olarak ilân ediliyor.

Kendi içindeki 'sistem dışı' eğilimler konusunda fazla zorlanmayan global sistemin, İslâm Dünyası'nda da 'İslamist' (İslâmcı), 'radikal İslâm', ya da 'siyasal İslâm' diye adlandırdığı akımlar konusunda kesin bir tavrı olduğu görülüyor; Batı'ya göre 'sistem dışı' akımlar bunlar... Ancak, bu kavramların tanımı konusunda tam bir belirginlik olmadığı da belli. Üsame Bin Laden ve benzerleri 'sistem dışı', şiddete bulaşanlar da öyle; ancak temsil kabiliyeti olan ve demokratik gelenekler içerisinde davranmayı kabullenen partileşmiş eğilimlerin durumu ne? Bu noktada tereddütler yaşandığını tahmin etmek zor değil.

Kendisini yeniden tanımlayan global sistemin, daha çok İslâm Dünyası'ndan gelen zorlamalarla, sıkıntıya düştüğü iki konu olduğu anlaşılıyor: Başörtüsü ve İslâmî parti... Batı, kendi uygarlığının temelinde yatan dinlerin 'simge' teşkil eden uygulamalarına hoşgörülü; bu sebeple dinî motiflerin kamusal alanda görünmesine herhangi bir yasak yok Batı'da... İkinci Dünya Savaşı'ndan beri, Hıristiyan demokrat partiler de Batı siyasal sisteminin birer parçası; 'dindar siyaset' hiçbir Batı ülkesinde yadırganmıyor. Ancak, iş, İslâm Dünyası'na veya Türkiye gibi Batı ile yakın Müslüman yoğunluklu bir ülkeye gelince sorun başlıyor...

Bu iki konuyu sorun haline getiren, aslında, İslâm Dünyası'nın kendi unsurları... Başörtüsünü 'siyasal simge' olarak sunan ve o simgenin şiddet (terör) irtibatını kuran da, demokrasi içerisinde yer alan İslâmî eğilimli partileri 'sistem dışı' ilân eden de Batı değil, bizimkiler... FP'yle ilgili kararın kapatma yönünde olması ve kararın bütünüyle 'başörtüsü' gerekçesi üzerine oturtulmasına, Türkiye'nin yeni dünya düzenine 'katkısı' olarak bakılabilir. Türkiye'deki yönetici elitler, Batı'nın ekonomik ve siyasi taleplerine olumlu cevap vermenin bedeli olarak, başörtüsü ve İslâmî siyaset ile ilgili kendi ölçülerinin yeni dünya düzeninin standardı haline gelmesini zorluyorlar...

Böyle bir gelişme kendini her düzeyde belli ediyor; ama galiba bunun en az farkında olanlar, Anayasa Mahkemesi kararıyla partileri kapatılanlar...

Konuyu yarın biraz daha açacağız.


28 Haziran 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED