T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Okuyucunuz sizden hiç memnun değil!..

Bu dünyada herkesin "Liberal" olması şart değil.. Dünyayı ve olayları algılama biçimine göre, "Muhafazakâr" da, "Mukaddesatçı" da, "Sosyal Demokrat" da, "Radikal Milliyetçi" de, "Komünist" de olunabilir..

Ama bir asgari müşterek var çağdaş insanlıkta..

O da "Liberal Demokrasi"dir..

Bütün farklı siyasal eğilimlerin, bireysel tercihlerin, değişik inançların, şiddete başvurmadan, özgürlük içinde görüş açıklayıp, siyaset yapabildikleri modeldir Liberal Demokrasi..

Hukukun üstün olduğu, sadece seçimle iktidara gelenlerin belirlenmesinden öteye, bireylerin hak ve özgürlüklerinin de tüm güçlere ve güçlülere karşı korunduğu demokrasidir bu "Liberal Demokrasi"..

Terörden, şiddetten, militarizmden, her çeşit totaliterlikten, faşizmden yana olmayan her siyasal görüşün teminatı, "Liberal Demokrasi"nin varlığıdır.

"Liberal Demokrasi" bir ideoloji değildir.. Özgürlükçü sosyo-politik yaşamın, siyasal ve hukukî zeminidir.

"Liberal Demokrasi"nin, diğer kitaplardan daha üstün tutulan, tartışılmaz bir kitabı yoktur.. Liberal Demokrasi'nin, temel kriterleri, ana ilkeleri vardır.. "Özgürlük", "serbest rekabet", "hukukun üstünlüğü" gibi temel ilkeler vardır Liberal Demokrasi'de.. Çoğunluğun egemenliğinin, azınlığın haklarını yok edemediği, tek bir görüşün bile, kalabalıkların karşısında korunduğu bir modeldir bu..

Başı örtülü de, başı açık da, Liberal Demokrasi'de varlığını korur..

Yaşadığımız deneyler, hepimize, "Liberal Demokrasi"nin vazgeçilmezliğini kanıtladı..

Ama hâlâ, kendi hayat tarzlarını ve düşüncelerini tüm topluma ve kamu alanına, zorla kabul ettirmek isteyenler var sivil olması gereken toplumda..

İşin kötüsü, bunlar medyada ve özellikle "Tekel Medyası"nda fazlaca var..

Tartışılmaz inançların konusu olan "din"i, özgür tartışmanın sağlık belirtisi olduğu toplumun siyasetine sokmayı deneyen akımlar, Liberal Demokrasi'nin erdemini anladı.. "Değiştik" diyorlar çekinmeden..

Daha da değişecekler..

Başı açık Nazlı Ilıcak'ın, pekçok mukaddesatçıdan daha yürekli biçimde, inanç özgürlüğü için mücadele ettiğini herkes gördü..

"Önemli" olanın, "bana benzemek"ten çok daha öteye boyutlar taşıdığı, "Nazlı Ilıcak Olayı" ile bir kez daha kanıtlandı..

"İnanç özgürlüğünü savunma"nın, sadece İmam Hatip Liseliler'in hakkını gözetmek olmadığı ve mesela Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapalı olmasının da, Ortodoks Hristiyan'ların inanç özgürlüğünü bastırdığı falan, hep görülecek..

Ama ya diğer taraf..

"Mütecaviz ve zorba laikçiler", hiç değişmeyecek mi?

Bir kararla üniversite, bir kararla siyasi parti kapatılırken, seçilmiş milletvekilleri düşüncelerinden ötürü yasaklanır veya tutuklanırken, onlar tam-tam çalıp, çamur savaşını kazanmış mahalle çocukları gibi, bayram yapmaya devam mı edecekler?

Varlık sebebi, "özgürlük ve şeffaflık" olan gazetelerde, çeşitli köşeler, toplumdaki siyasal düşünceleri, dini inançları, gelenekleri yok saymaya çalışan, gizli ve açık komplolara alkış tutmaya, devam mı edecekler?

Maaş aldıkları sermayenin her yaptığını meşru kabul edip, her ayıbı görmezden gelerek, toplumun her farklı kesimini "karşı taraf" biçiminde mi alacaklar hep?

Bu ayıplı ve bunaltıcı sürecin bitmesi, toplumun ruh sağlığı için de şart.. Halkın ödediği paralarla kurulmuş medya imparatorluklarının köşelerinde, "halk düşmanlığı" yapılmasının neresi makul görülebilir?

Prof. Dr. Atilla Yayla'nın "liberal-dt.org"daki "Çağdaşlık" konulu yazısından bir kısa alıntı yapalım:

-Okuyucuyu aptal zanneden ve değil köşe yazıları, haber başlıklarında bile onları manipüle etmeye kalkan yazı işleri. Bilgisinin kıtlığına bakmaksızın, eline bir sütun geçti diye her konuda ahkam kesmeye yetkisi olduğunu zanneden, bilgisiz ve ilgisiz köşe yazarları. İfade özgürlüğünün genişletilmesini değil, daraltılmasını savunan gazete patronları. Bazen, çok Türk gazetesi okumanın, insanı ruh hastası yapabileceğini düşünüyorum..

ŞAKA

Girişler ve çıkışlar

Kasabaya çadır cambazhanesi gelmiş.. Günlerce duyurular yapılmış.. Ama ilk gösterinin yapıldığı gün, tek bir seyirci bile gelmemiş.. Çadır bomboşmuş..

Cambazhanenin sahibi, hemen el ilanları bastırıp, dağıtmış kasabada..

-Gösteriye giriş bedava, yazılıymış el ilanlarında.

O gece, çadır tıklım tıklım doluymuş.

Gösteri bitince, izleyiciler çıkışa gitmişler.. Bir görevli elinde megafonla bağırıyormuş o sırada:

-Çıkış 250 bin lira, diyormuş..

KISSADAN HİSSE- Koalisyon liderleri, yurt dışına her çıkıştan 50 dolar vergi almayı kararlaştırmışlar..

HAKKI CANKAT

Her askılı, Larry King olur mu?

Bir yandan "çağdaş uygarlık" sloganları atıp, bir yandan demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine, basın özgürlüğüne, ağızlarına geleni söylemeyi "çağdaşlık" sananlar var Türkiye'de..

Bir örneği, "Radikal" ve "Milliyet"te, analı-kızlı yazan "Hakkı Devrim-Berrin Cankat"tan verebiliriz.. Nazlı Ilıcak'ı yasaklayanları eleştirmek yerine, O'na ve onu savunanlara öfkelenmeyi yeğ tutan bu cinsiyet yelpazesinin üyelerine, Tekel sermayesinin kucağında, mutlu ve gözü kapalı yıllar diliyorum..

Ama yine de, yasaklar konusunda yazarken, insan, yaşına, başına ve deneylerine bakmalıdır.

Pantalonu askı ile giyen herkesin Larry King olacağını sananlara, bir sözümüz var.

Larry King'ler, özgür medyanın ortamında doğar..

1950'lerde, Amerika'da McCarthyci "cadı kazanı" günlerinde, iki Amerikan yazarı (Lillian Hellman ve Dashiel Hammet) işsiz kaldılar. Romancı Hammet solcu olduğu için hapse de girdi..

Bunlar ölürken, mirasları bir vakıf aracılığı ile "İnsan Hakları Gözleme Komitesi"ne bırakıldı.. Her yıl, B.M. uzantılı bu kuruluş, her ülkede, insan hak ve özgürlükleri için mücadele eden ve eziyet gören gazetecilere, yazarlara ödül veriyor..

Bu yılın öjdülünü (10 bin dolar civarında) Şanar Yurdatapan aldı.. Şanar Yurdatapan, bu cuma Ankara'da Askeri Mahkeme'de..

Ödülü 1995'te alan Fikret Başkaya, yine cezaevine girmek üzere..

Yani bu analı-kızlı özgürlük düşmanları, Nazlı Ilıcak'lara, biraz "dünyalı" gözü ile bakmayı denemelidir..

En azından, Türkiye'deki özgürlüklere, Avrupa Konseyi kadar özen göstermeyi öğrenmelidirler.

Ne olacak yani.. Saddam'ın Irak'ında da gazete yazarları ve gek-gek geyik muhabbeti yapan televizyon sohbetçileri var..

Bu yaşta ve bu başta, Saddam'ların da, patronların da yalakası olmak ayıptır.


28 Haziran 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED