AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hesap dökümü

Bir gerilimi yaşıyoruz. Gerilimde taraflar oluşuyor. Üniversite rektörlerinin Anıtkabir yürüyüşünden sonra Cumhurbaşkanı Sezer'in resepsiyon krizi, iki olayı aynı potaya soktu. Sonra CHP taraf haline geldi ve gerilimin bu cenahında saf tuttu.

Psikolojik savaş konusundaki değerlendirmeleri ile tanınan psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan, bu olayları "psikolojik savaş" çerçevesinde görmek gerektiğini belirterek, bunları bilinçli bir gerilim stratejisinin uzantısı olarak niteledi ve amacın iktidarı gerilimin tarafı haline getirip köşeye sıkıştırmak ve iş yapamaz hale getirmek olduğunu söyledi.

Peki öyle mi oldu?

Hesap bu olabilir ama bence bu strateji tutmadı. Hatta oyunu planlayanlar her kim ise , oyunda bilinçli-bilinçsiz rol alanların itibarının ciddi ölçüde yaralandığını söylemek lazım.

Sezer kazandı mı?

Rektörler kazandı mı?

CHP kazandı mı?

Hiç mi hiç sanmıyorum.

Medyaya bakın, siyasi duruş itibariyle AKP'ye taraftar olmayanlar bile Sezer'den yana değil. Hatta AKP'ye "düşman" olanlar bile savunma konumunda, Sezer'in tavrına, kendilerini bile inandırması zor gerekçe üretmekle meşguller.

Herkes Sezer'in "ayrımcılık" yaptığını konuşuyor. Hem de acemice... Davetiye karmaşası evlere şenlik bir protokol ve istihbarat çalışmasının ürünü. Cumhurbaşkanlığı'nda milletvekillerinin bile, yüksek yargı organı mensuplarının bile fişlendiğini bağırıyor olan biten her şey.... Bu çağdaş Türkiye görüntüsü mü? Bir Cumhurbaşkanı böyle bir olaya nasıl imza atar? Aynı kişinin iki yıl önceki davranışı ile çelişkili bir eylem, hangi gerekçe ile savunulabilir?

Sezer'in bayram mesajı bir savunma niteliği taşıyorsa, bu kimi inandırıyor? Kimde ne ölçüde etki yapıyor? Sonra geride gene, davetiye krizi kalmıyor mu? Sezer'in Cumhurbaşkanlığı hikayesi hep bu davetiye krizi ile anılacaksa, bu bir başarı notu mu olacak?

Sezer susuyor... Hep susuyor...

Sezer gülmüyor... Hiç gülmüyor.

Nedir bu susuşun ve asık yüzün halka yansıyan yorumu? Acaba hiç düşündü mü?

Sezer hiç paylaşmıyor halkın yaşadığı manevi-kültürel coşkuları...

Acaba nasıl yansıyor bu duruş halkın gönlüne, hiç merak etti mi?

Ben söyleyeyim, bir yabancılaşma oluşuyor. Bir soğuk alan var halkla Sezer arasında... Ve bu davetiye krizi, o soğuk alanı kutuplar ölçeğinde büyütüyor.

Ya rektör yürüyüşü...

"Ordu Göreve" afişi oraya nasıl girdi bilinmez ama, hesapların ayağa dolaşması buna denir. Darbe vuracaklardı, darbe yediler... Belki işin arkasında afiş-pankart taşıma boyutunda olmasa bile bir asker gölgesi üretme hesabı vardı, taa, KKK Org. Aytaç Yalman'a yapılan ziyaretten beri bu vardı, ama hesap allak bullak oldu. Üstelik, Türkiye'de bir askeri eylemin ne kadar istenmediğini gördüler.

İşin daha vahimi, ordunun imajı üzerinde oynadılar. Dünyaya, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin orada bir yerde kendisine "gel" çağrısı yapılan bir konumda durduğu görüntüsünü verdiler.

Bugün baktığımızda "rektör hareketi"nin de anti demokratik çağrışımlardan kurtulma savunmasında olduğunu görmekteyiz.

Ya CHP?

CHP garip bir duruş sergiliyor. Sezer'in ayrımcılığında da, rektörlerin garip gösterisinde de CHP taraf oldu.

Bu yönüyle CHP gerilim stratejisinin bir yerinde durduğu intibaı veriyor.

Bundan kazançlı çıkar mı?

Belki hesap, tüm "kemalist öfke"yi CHP havuzunda toplama hesabıdır. Ama bu, CHP'yi demokrasi ile sorunlu hale getirecek bir çizgidir ve bir parti olarak varlık nedeni ile çelişir. CHP gibi koca bir partiyi anti demokratik ve marjinal hesapların kuyruğuna takar. Oysa o kuyrukta daha pek çok marjinal militan grup ve parti var.

Sonuç: Öfkeli kemalist tavır, dün de toplumla sorunlu idi, bugün de sorunlu... Üstelik bugün daha sorunlu, çünkü insanlar artık demokrasi, özgürlük, hukuk devleti, insan hakları gibi alanlarda belirli bir bilinç düzeyine ulaştılar.

Bu gerilimden, oyun kurucu olmamalarına rağmen AKP'nin kazançlı çıktığını görmemek mümkün değil.

Bir kere kadın hakları gibi bir alanda mazlum konumda oldular.

İkincisi, milletvekili planında tepki dozunu iyi ayarladılar.

Üçüncüsü, Başbakan ve hükümet planında soğukkanlı ve ağırbaşlı bir duruşla, bariz bir kışkırtmaya rağmen gerilimi beslememe vurgusu yaptılar.

Ve Başbakan'ın şahsında halkla içiçeler... Üstelik iftar çadırları gibi en mağdur, en derin toplumun içinde... Elinde tabldot tepsisi, kuyrukta... çocuklarla, annelerle yanyana... Resepsiyona gelmeyecek olan AKP'li kadınlar, Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere gecekonduları dolaşıyorlar...

Eh kimileri Çankaya'da resepsiyona gitsin, kimileri gecekondularda dolaşsın...

Sizce kim kazanır kim kaybeder?

Türkiye'nin rejiminin kendilerinden sorulduğunu düşünen ve halkla bir türlü yıldızları barışmayan kimilerinin anlamadığı bu...

Siz halka burun kıvırırsanız, halk da size burun kıvırır? Ve nihai planda, demokrasilerde halkın burun kıvırdıkları sandığa gömülür...


30 Ekim 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED