AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Herkes niçin taraf olmak zorunda olsun?

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, herkesin Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da belirtilen nitelikleri konusunda 'taraf olmak' zorunda olduğunu söylemiş.

Cumhuriyet'in 80'nci yıldönümü dolayısıyla ulusa seslenirken...

Sezer, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu dolayısıyla bakanlar, milletvekilleri ve üst düzey bürokratlara gönderdiği davetiyelerde, eşlerinin başı örtülü olanların yalnız başlarına çağırılmasını da uygun bulmuştu.

Böylece şimdiye kadar eşine rastlanmayan bir ayrımcılığa sebep olmuştu.

Bunu, o sözünü ettiği, Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet'in temel niteliklerine dayanarak yaptığını açıklamıştı.

Şimdi, bu temel niteliklere herkesin uyması gerektiğini ve herkesin, istisnasız herkesin, bu niteliklere uymak zorunda olduğunu hatırlatıyor.

Cumhuriyet'in temel nitelikleri arasında, eşitlik, adalet ve demokrasi olsa, bu çağrıya "tamam" diyebiliriz.

Aslında, gerçek bir demokrasinin "tamam" demeyecek olanların varlığını da düşünüp böylesine toptancı yaklaşımlara izin vermemesi gerekir.

Biz "tamam" desek bile "tamam" demeyecek insanlar bulunacaktır.

Böylesine, hadi diyelim ki ulusun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bazı niteliklere dahi "evet" demeyecek insanlar mutlaka vardır.

Bu gibi insanlar zaten olmalıdır.

Ben kendi adıma, cumhurbaşkanının beni de katarak belirttiği uyulması gereken zorunlulukları ve nitelikleri kabul edemiyorum.

Bir cumhuriyet, 80 yıl sonra vatandaşlarının dini inançları, giyim kuşamları, etnik farklılıkları ve kültürleri üzerinde ayrımcılığı körüklüyorsa, bu cumhuriyetin belirlenmiş olan temel niteliklerinde bazı yanlışlar, eksiklikler var demektir.

Bu yanlışları ve eksiklikleri dile getirmek ise her vatandaşın görevi olmalıdır.

Bir vatandaşın ya da bazı vatandaşların görüş ve düşünceleri 80 yıl önce belirlenmiş olan bazı ilkelerle bağdaşmıyor olabilir. Eğer o cumhuriyet demokrasiyi benimsemişse bu görüşler hoşgörü ile karşılanır.

Bir toplumda herkesin aynı fikirde olması beklenemez. Hatta istenemez.

Yarın bu ilkelerde değişiklik olabilir.

Dünya değişiyor, bu değişim bu ilkelerin de,niteliklerin de değişimini gerekli kılabilir. Kılmalıdır.

80 yıl önce bu ilkeler yoktu. 80 yıl sonra bu ilkelerin yerini hangi ilkelerin alacağını kim bilebilir.

Evrende akıp giden zaman içinde 80 yılın ne önemi olabilir.

"Şu, şu ilkeler ilelebet kalacaktır.Şu ilkelere herkes ilelebet uyacaktır" gibisinden yaklaşımlar sakıncalı hamasi söylemlerdir. Bu söylemler bir toplumu bir yere götürmez.

Ben kendi adıma, ne Cumhurbaşkanı'nın zorunlu gördüğü o niteliklere kendimi bağlı hissediyorum ne de bu niteliklerin ilelebet kalabileceğine inanıyorum.

Anayasalar, bir ülkeyi oluşturan halklarla, topluluklarla devlet arasındaki sözleşmelerdir. Bu sözleşmede devlete bırakılan yetkiler belirlenir.

Devlet vatandaştan vergi toplar ama, bu topladığı vergiyi nereye harcadığını ve harcamayı düşündüğünü de kuruşu kuruşuna açıklar, hesabını verir. Yasalara uyacağını ve yasaları eşit uygulayacağını taahhüt eder. Hukukun üstünlüğü esasını benimsediğini ilan eder.

Temel ilkeler bu ve buna benzer ilkeler olmalıdır.

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve bireylerin ve toplulukların farklılıklarının tartışılmasız kabülü, yani eşitlik, temel ilkeler bunlar olmalıdır.

Bir devlet vatandaşının dini ve inancıyla uğraşmamalı, bunu tartışma konusu bile yapmamalıdır.

Bugün böyle.

Cumhurbaşkanı, askerler tarafından yapılmış anayasaya dayanarak milletin temsilcilerinin giyim kuşamları ve inançları üzerinde ayrımcılık yapabiliyor.

"Başörtülü eşlerin kamu alanlarına girmesi cumhuriyetin temel niteliklerine uygun değildir" diyebiliyor.

Böylece, o milletvekillerini eşlerinin o halleriyle seçip ülkeyi yönetsinler diye Ankara'ya yollayan halkı hiçe saymış oluyor.

Böyle bir 'nitelik'e uymak benim insan hakları anlayışıma sığmıyor.

Ya yarın...

Cumhuriyetin temel nitelikleri, gerçeklere, değişen dünyaya ve evrensel insan haklarına uymuyorsa günün birinde onların da değişmesi gerekir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde devletin avukatlığını yapmış olan bir avukat bir gün bana şunu söylemişti: "Türkiye, günün birinde, Atatürk ilkelerini ve cumhuriyetin temel nitekliklerini de tartışmak ve değiştirmek zorunda kalacaktır. Çünkü bunların çoğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uymuyor."

Değişime hiçbir şey dayanamaz. Hiçbir anayasa ve yasa bu değişimi engelleyemez.

Hiç kimse beni, bir gün nasılsa değişecek olan –ve çoğuna katılmadığım- bazı nitelikler konusunda ne taraf olmaya ne de onları 'sonsuza' kadar savunmaya zorlayamaz.

Bu cumhurbaşkanı bile olsa...


30 Ekim 2003
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED