AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hukukun araçsallaştırılmasının bir sonucu

Geçen haftanın (eğer doğruysa, biz bu bilgiyi Vatan'dan aldık) kendisine bir türlü sıra gelmeyen önemli gelişmelerinden birisi basında "Sivas davası mahkûmları" olarak bilinen 31 mahkûmun "Eve dönüş" yasasından yararlanmak için Ankara DGM'ye verdikleri dilekçeydi. Çok, ama çok şaşırtıcı bir girişimle karşı karşıyaydık: Sivas'ta ateşe verilen Madımak Oteli'nde 37 kişinin ölümüne neden oldukları için 15 yıldan başlayıp idama kadar varan cezalara çarptırılan 31 mahkûmun söz konusu yasadan yararlanabilmek için bu güne kadar verdikleri ifadelerden vazgeçerek kendilerinin de "terör örgütü üyesi" olduklarını bildirdiklerini öğreniyorduk. Çünkü biliyorsunuz; kısa yoldan "Eve dönüş yasası" diye adlandırılan "Topluma Kazandırma Yasası"ndan yararlanabilmek için "örgüt üyesi" olmak gerekiyordu. İşte, anlaşılan o ki, "Sivas davası mahkûmları" da, "Madem ceza indiriminden yararlanmak için 'örgüt üyesi' olma şartı aranıyor, o halde biz de örgüt üyesiydik!" demeye karar vermişlerdi.

Vatan'ın haberine göre, mahkûmlardan Ömer Faruk Gez, DGM'ye verdiği dilekçede, TCK'nın 146/1. ve 3. maddesine göre idama mahkûm olduğunu, TCK'daki bu maddenin, Terörle Mücadele Yasası'nda "terör suçlarını" düzenleyen 3. maddede yer aldığını belirterek, "Bu nedenle suçum terör suçudur. Topluma Kazandırma Yasası'ndan yararlanabilirim" diyormuş.

Yine gazetenin bildirdiğine göre, Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde söz konusu mahkûmların ifadelerinin alınmasına da başlanmış. "Yeni ifadeler"in tabii...

Gerçekten de çok şaşırtıcı bir gelişme ile karşı karşıya değil miyiz? Çünkü biliyoruz ki, bugün ifadeleri alınanlar "Sivas davası"nın görüşülmesi boyunca, olayın örgütlü bir olay olmadığını, kendiliğinden geliştiğini ve olayların arkasında örgütsel bir bağ aramanın yanlış olduğunda ısrar etmemişler miydi?

Peki şimdi ne oldu da, "örgüt üyesi" olmak daha makbul bir hale geldi? Ne olacak, besbelli ki "Topluma Kazandırma Yasası" mahkûmlar açısından "örgütlü" olmayı daha makbul bir hale getirdi.

Şimdi bekleyelim ve görelim, bakalım bu girişim nasıl bir sonuçlanacak? Mahkûmlar "örgüt üyesi" olduklarını ispat ederek ilgili yasanın getirdiği ceza indiriminden yararlanabilecekler mi?

Ancak, sanırım siz de takdir edersiniz ki, bu gelişme, hakkında epeyce düşünmemizi ve tartışmamızı fazlasıyla hak ediyor. Bir kere herşeyden önce, "hukuk"un bu ülkede ne derece "araçsallaştırıldığını" çok iyi açıklıyor. Üstelik "hukuk"u bu kötü yola sokanların başında da "yasakoyucu" geliyor. Yani öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bir yıl önce "örgüt üyesi olmak"tan yargılanıp hüküm giymek başa gelebilecek belaların en beteriyken, bir de bakıyorsunuz ki bir yıl sonra aynı eylem, yani "örgüt üyesi olmak", mahkûmların gözünde bir "kurtarıcı"ya dönüşüyor... Şimdi siz söyleyin: Aklı başında bir ülkede, en başta mahkûmların akıllarının karışmasına neden olan böyle bir "ceza hukuku" teorisi ve pratiği olur mu?

"Sivas davası" ve bu davadan çıkan mahkûmiyetler üzerine çok şey söylendi; dolayısıyla bugün tekrar bu defteri açmak gibi bir niyetim yok. Ama hatırlayın; davanın pekçok sanığı dava boyunca ve mahkûm olmalarından sonra "suçsuz" olduklarını, otelin yakılmasıyla yakından uzaktan ilgilerinin bulunmadığını ileri sürmediler mi? Pekçok yayın da kendilerini desteklemedi mi? Peki şimdi ne olacak?

Ben bu davayla ilgili dikkatimi, sorularımı, sorgulamamı olayın yaşandığı günden itibaren asıl olarak otelin yanmasını seyredenler (hem de birçoğu içerdekiler aleyhine sloganlar atarak) üzerine çevirdiğim için (yani özet olarak: ekranda gördüğümüz bu iş nasıl yapılabildi?) bugün "örgüt üyesi olduklarını" iddia eden mahkûmların bu itirazlarının haklı olup olmadığını yeterince bilmiyorum. Ama hadi diyelim ki bu açıklamalarında tamamen haklıydılar. Peki o takdirde şimdi ne olacak?

Mahkûmiyetlerini büyük bir yargı ya da hukuk hatası olarak görmekten vazgeçip, mahkûmiyetlerine neden olan suçlarını basbayağı, hem de birer "örgüt üyesi" olarak işlediklerini ispata mı yönelecekler?

Kimseye verilecek öğüdüm yok ama şunu da söyleyeceğim doğrusu: Bir mahkûm yıllardır yüksek sesle ilan ettiği bir "adaletsizliği" böyle mi düzeltmeye çalışır? Sizi bilmem ama, benim anlayabileceğim bir yöntem değil doğrusu...

Bu şaşırtıcı gelişmenin asıl nedenini açıklamıştık zaten: "Hukuk"un "araçsallaştırılması" tabii ki...


23 Eylül 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED