AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Niçin sekerek yürüyorsunuz? Niçin burnunuz var?

Büyük araştırmacı Tarhan Erdem başkanlığında gerçekleştirilen "Türban Araştırması"yla nedense (neden acaba) hiç ilgilenmedim, bu konudaki hiçbir yorumu okumadım, hiçbir televizyon programını izlemedim.

Niye?

İstikrah ettiğimiz bir konuyu ısrarla gündemde tutmaya çalıştıkları için mi?

Hayır.

Komşu yazarlardan ve Kronik Medya'dan istihbar ettiğime göre, araştırma fena da olmamış; hatta, iyi olmuş.

Bu ülkede kadınların yüzde 70'i şu ya da bu gerekçeyle başını örtüyormuş, örtünenlerin laik cumhuriyeti yıkmak, sistemle ödeşmek, hele Bedri Baykam'ın resimlerini parçalamak türünden kötü emelleri yokmuş.

Ayrıca korkmamalıymışız. Niye korkuyormuşuz ki? Örtü (tesettür) metropollerde (Türkiye'de kaç tane metropol var bre şaşkın?) "modernleştirici bir işlev" görüyormuş.

Olsun.

Yine de içime sinmedi.

Fazla cüretkar buldum.

Düşünün ki, "anketlerin efendisi" (Allah gecinden versin, yarın emr-i hak vaki olduğunda Tarhan Bey'in arkasından böyle yazılar yazacaklardır) başkanlığında bir "araştırmacı heyet", cennet vatanın dört bir yanına dağılıp, alan taraması usullerine göre saptanmış deneklere (insan değil, denek) şu soruyu yöneltiyor:

Niçin örtünüyorsunuz?

Sorudaki anomali üzerine bir sürü şey yazabilirim; böyle bir soruyu icbar ettiren hastalıklı ilerleme telakkisinin insanlığı "aslında nereye çağırdığı" konusunda sabaha kadar nutuk atabilirim.

Çok da doluyum.

Ama, lüzum hissetmiyorum.

Şu kadarını söyleyebilirim:

Siz niçin böyle bir araştırma yapıyorsunuz?

Ne hakla?

Pekala şu soruları da sorabilirdiniz:

Niçin sekerek yürüyorsunuz?

Niçin burnunuz var?

Niçin acıkıyorsunuz?

Niçin Müslüm Gürses dinliyorsunuz?

Niçin gözlük takıyorsunuz?

Mezkur araştırmada en canalıcı noktayı tabii tartışmacıların "kamu" ve "kamusal alan" üzerine söyledikleri oluşturuyor.

Ben okumadım, okuyanlar anlattı; sosyal bilimlerle ünsiyetini bilmediğimiz bir bayan akademisyen, "toplumca meşru görülmesi, örtüye (örtünmeye) kamusal alanda meşruiyet sağlamıyor" demiş.

Merak ediyorum:

Kamusal alan neresidir? Bu alanı kim, neye göre tayin ediyor?

Kamusal alanı tayin eden bir "ilkeler" manzumesi var mıdır?

Bu ilkeler meşruiyetini nereden almaktadır? Bir dinden mi, bir öğretiden mi, bir felsefeden mi, bir "izm"den mi, bir paradigmadan mı?

Meşruiyetini "hukuk"tan ("tabii hukuk"tan) ve çoğulcu kültürden almayan bir varlığın kamusallığından sözedilebilir mi?

"Kamusal alan" dediğiniz bozulamaz, dokunulamaz, değiştirilemez, yeniden düzenlenemez, üzerinde çalışma yapılamaz bir şey midir?

Bu alanı "nass"lar mı belirlemektedir?

Bu soruyu, başta Anayasa Mahkemesi'nin "değiştirilemez hükümler" irad eden sayın üyeleri olmak üzere, din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin talepleri "laik değerlerimizle inatlaşma" olarak yorumlayan "bağımsız" Türk aydını cevaplasın.

Bayan arkaya gizlenmeyin, bu soru size aynı zamanda...


12 Haziran 2003
Perşembe
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED