AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Taraflı bir yazı

Moda sayfalarını süsleyen başörtüsü haberleri, "şöyle olursa daha modern görünür, şu örnekte görüldüğü üzere kimi zaman çok itici de durabilir" şeklindeki başka işi kalmamış yazılar, başörtülü kadını biçimlendirme konusunda pek bir hevesli. Bu tuhaf 'estetize müslüman kadın' merakının ucu da çok gerilere gitmiyor. 7-8 aylık bir mesele bu nevzuhur ilgi.

Şöyle bir şey: Daha sandıkların hepsi açılmadan kelli ferli modacıların 'korkunç rüküş şekerim' bulduğu bakan eşleri süsledi sayfaları boydan boya. Ayakkabı çanta simetrisi yokmuş, bu türbana bu kıyafet mi giyilirmiş vesair, vesair, vesair...

Savaşların ilk ve tek kaybedeni kadınlardır düsturundan hareketle, önce kadınlar alındı yani medyanın 'düzeltme' çarkına.

Bir dönem üniversite kapılarından öteye geçemediği için önemsenmeyen ancak, birdenbire 'yüksek yüksek tepelerde' de ortaya çıkınca, modernize edilerek 'olayın' içinden çıkılma temrinleri aldı sırayı.

Alttaki lanetlileri terbiye etmek mümkündü de, işte iş yukarıya gelince... Üslup tatlılaştı, medyanın konforlu protokol koltuğuna oturabilmek için ince tüyolar aldı sırayı. Nasıl oldu? Şöyle oldu:

'Mesele'siz birşeyler

Gazetenin birinde bir haber, 'Şu bakanın eşi, türbanını arkadan fiyonk yaparak katıldı şu davete, aman ne modern olmuş canım' el çırpmasıyla "hadi siz de yapın" alt metninde bir şey... Yani 'geniş bir konsensus tarafından onaylanmak istiyorsanız, yol bu taraftan' diyor haber.

Modernize edilerek tüketime hazır hale getirilen, giderek zararsızlaşan başörtüsü, "meselesi"nden soyutlanarak, olumlanmasa bile, en azından 'ay ürkünç' olmayacak, ama öyle açıktan açığa değil.

Öylesine 'örtülü' bir strateji ile yapılıyor ki bu, moda sosuyla dolaşıma sokulan söylemler, anlaşılmaz bir şaka gibi türban haberleri, ancak mizaha vurulup gülünüp geçilerek içinden çıkılabilen uç yorumlar herkese 'başörtünü modernize et, açılmaya ne kadar yakınlaşırsan o kadar mutebersin' diyor yalnızca muhatabın duyacağı bir fısıltıyla. Zaman diş gösterme değil, gülümsemeli nasihat zamanı.

Takiyye'nin dikalası

Ama işte, gazetelerin "bakın araştırmalar da böyle diyor"lu övünme seanslarına dönüşen 'okullarda ve bilhassa kamusal alanda' halkın yüzde bilmem kaçı başörtülü istemiyor'u kurnaz sorularla söyletmeye çalışan cılkı çıkmış anketler ve devamla ekrana sıçrayan tartışmalar bir kez daha gösterdi ki, mevzunun "çağdaş!" insanın zihnindeki 'suç' tanımından çıkması için daha çok var.

Bir zamanlar adını anmaya tenezzül etmeyen medyanın, başörtüsünü sevimli bir dile bulamaya gönül indirmesinin birincil etkeni, 'iktidar'la kavgaya tutuşmama' gibi yapış yapış bir çıkarcılığa dayanıyorsa, bir diğer neden de 'mevcut durum'un zararını minimalize edebilmek için çaresizce üretilen çözümler arasında, modaya havale etme fikrinin 'tutması'dır ki, en az birincisi kadar ürkütücü bir yapışkanlığa haizdir. Bir taş-iki kuş meselesi yani.

Olsa olsa bir zamanların moda deyimiyle "takiyye"dir bunun adı. Çünkü o kadar da 'pek şeker canım, ne yakışmış' bulunmamaktadır mevzu. Bulunmuş olsaydı, anketlerden medet ummak yerine, bu toprakla yaşıt olan örtünün varoluş nedeni sorgulanmaya başlanırdı artık.

Kriminal boyut yerine, sosyalite tarafına bir göz atılırdı. Şu an tahayyül edilemese de, en çok izlenen dizilerde başörtülülerin rolleri 'besleme' ya da 'hizmetçi'den öteye geçebilirdi.

Eğer olsaydı, hakikaten geçebilirdi.


12 Haziran 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED