T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sonraki kareye bakalım

TBMM, tarihî bir oturumda, hükümetin sunduğu tezkereyi geri çevirdi.

Yukarıdaki cümle, yalnız başına fazla bir anlam taşımıyor. Oysa, kararının doğuracağı sonuçlar itibariyle, TBMM, belki de Cumhuriyet'in kuruluşundan buyana karşılaştığı en ciddi tehditlerden birini, ülkenin (ve muhtemelen dünyanın) başından savmış oldu. Bu karardan sonra akla gelen ilk tepki şu: ABD, Türkiye'de, halkın temsilcisi olan parlamentonun aldığı bu kararın anlamı üzerinde düşünmeli...

Türkiye ABD'nin 'stratejik ortağı'. İktidardaki Ak Parti, bugüne kadar izlediği politikalarla, bu ortaklığa verdiği önemi fazlasıyla ispatlamış oldu. Kendi tabanının neredeyse bütününün karşı olduğu, halkın yüzde 90'ından fazlasının istemediği bir savaşa taraf olmayı düşünecek kadar hem de... Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan, dün, oylama öncesinde, muhalif oy kullanacağı tahmin edilen milletvekillerini teker teker kabul ederek dirençleri kırmaya çabaladı. Abdullah Gül'ün de, Grup'ta yaptığı konuşmada, "Başbakanınız olarak tezkereye olumlu oy vermenizi istiyorum" diye bastırdığı biliniyor...

Ak Parti'nin rahatsızlık duymasını gerektiren bir yön yok bu gelişmede. Hükümet tezkeresinin reddinin evrensel barışa katkısı olabilir; iç siyasette ise, bu gelişme, 'dünyanın sonu' anlamına gelmiyor. Meclis'te üçte iki çoğunluğa sahip bir partinin hükümetinin, tezkeresi reddedildi diye, karalar bağlaması gerekmiyor. Hükümet, 'stratejik ortağı' uğruna elinden geleni yaptığı halde, Meclis'ten döndürülen tezkerenin bir 'savaş' kararı olduğunu hatırlayıp rahatlamalı...

Hükümetten gelen ilk tepki, belki de ilk tepki olduğu için, hiç mâkul değil: Yeni bir tezkere hazırlayıp Meclis'ten geçirmeye çalışmanın fiilî olarak bir sonuç alması mümkün görünmüyor. Mümkün görünmemesinin sebebi, reddedilen tezkerenin Bakanlar Kurulu'ndan rahat geçmemesi... Tezkereden duydukları rahatsızlığı altına imza koydukları andan itibaren dışa vuran bakanlara yenisini imzalatmak kolay mı sanıyorsunuz?

Böyle bir davranış ayrıca demokratik de olmaz. ABD, son pazarlıklar sırasında da yaşandığı gibi, ikinci ülkelere vaatte bulunurken, 'kuvvetler ayrılığı' ilkesini hatırlatıp "Kongre'den geçtiği taktirde" şartını ileri sürer... Türkiye de ABD gibi 'demokratik' bir ülke ve TBMM, 'kuvvetler ayrılığı' ilkesine saygısını tezkere oylamasıyla ispat etmiş bulunuyor. Başbakan Abdullah Gül'ün yapması gereken, ABD başkanı George W. Bush'a, bu gerçeği iletmekten ibarettir...

Günlerden beri "Türkiye'nin kararı" üzerinde yapılan spekülasyonları sona erdiren tarihî kararın, son yıllarda ülkemizde görülen en kalabalık 'savaş karşıtı' gösterilerin yapıldığı güne denk düşmesi ilginçtir. Anlamsız savaş rahatsızlığı, insanları susturulmuş bizim ülkemizi de sonunda ayağa kaldırmayı başardı. Geçen hafta sonu bazı Körfez ülkeleri ile Mısır'da meydanları dolduran onbinler, her hafta sonlarını "Savaşa hayır" mitinglerine hasreden Batı'daki mukabilleriyle el ele tutuşmayı başardılar. "Daha az aş olsa bile savaşsız bir dünya" özlemini dile getiriyor dünyanın her tarafındaki kitleler; TBMM'nin anladığı bu mesajı, hükümet ve Ak Parti de iyi değerlendirmeli...

Milletin temsilcilerinin engellediği tezkerenin bir an önce çıkmasını askerlerini savaşa göndermek için bekleyen Washington'un da, 'stratejik ortağı' Türkiye'den aldığı bu tepki üzerinde iyice düşünmesi gerekiyor. TBMM'den yükselen "Hayır" cevabını, hiç kuşkumuz olmasın, BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler de tekrarlayacak ve anlamsız savaş büsbütün desteksiz kalacaktır...

İleride bugünleri yazacak olanlar, TBMM'nin uğursuz bir gidişi durduran cesur üyelerini de mutlaka kayda geçirecekler...

Artık bir sonraki kareye bakabiliriz.


2 Mart 2003
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED