"Üstelik MGK iç politika sorunları için değil, böyle yakıcı güvenlik sorunları için vardır. Bir ülkenin seksen yıldır vatan bildiği sınırların tehlikeye girme ihtimali varsa, kararı tabii ki hükümet ve Meclis verecek ama askerin görüşü elbette hepimizin görüşünden daha önemli bir veri teşkil edecektir."

Yukarıdaki sözler, Milliyet'ten (1 Mart) Taha Akyol'un (yine kendi ifadesiyle) "MGK topu taca" tespitiyle özetlenebilecek yazısından.

Akyol benzer görüşlerini bir gün öncesinin akşamı CNN Türk'deki programında yazısına noktayı koyup teslim ettikten sonra karşısına aldığı Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e de açıkladı. Bu işte büyütülecek bir problem görmeme eğiliminde olan Adalet Bakanımız "kaçak güreşmeyi" tercih etse de, Milliyet yazarı haklı olarak (ve belki de en güzel programını gerçekleştirerek) meseleyi kurcalamaya devam etti.

"Şaşırtıcı" sözcüğü durumu özetlemeye yetmez herhalde... Her toplantısı sonrasında devleti, hükümeti ve milleti karşı karşıya bulunduğu tehlikeler hakkında uzun uzun uyarmayı bugüne kadar hiç ihmal etmemiş olan MGK, son toplantısı sonrası fikrini açıklama konusunda "çekingen" mi çekingen, "ekonom" mu ekonom bir ruh hali içindeydi. Hani biraz daha ileriye gidilse, "Hükümet dururuken bu ülkenin yönetiminde bize söz hakkı düşer mi?" demesine az kalmıştı...

Bakın gördünüz mü; beklediğiniz gibi AKP'in iktidara gelmesinin azerinden üç ay geçmeden ülkenin bugüne kadar belki de en çok eleştirilen kurumlu MGK nasıl geri çekildi?!

Daha ne istiyorsunuz; "siyasi irade"nin gücü işte böyle bir şey....

Şaka değil; MGK'lı tarihimizin en kısa MGK bildirisiyle karşı karşıyayız... Hem de, Akyol'un dediği gibi, bu tarih boyunca bildirisine belki de ilk kez bu kadar çok ihtiyaç olan bir dönemde.

"İrtica", "laiklik", "ekonomi", "etnik meseleler" (...) aklınıza gelen hemen her konuda fikrini ve bildirisini saklamayan MGK, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 60 bin askerinin yabancı bir ülkeye gönderilmesinin konuşulduğu bir günde, "Vallahi de diyeyim, siz bilirsiniz!" dedi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, kabul ettiği Beşiktaş klubü heyetinde yer alan AKP İstanbul Milletvekili ve Beşiktaş Asbaşkanı Cengiz Kaptanoğlu'nun "Paşam Irak'taki durum ne olacak?" şeklindeki sorusuna "Biz 31 Ocak tarihli bir önceki MGK toplantısında, bu sorduğunuz soruyla ilgili görüşümüzü zaten ifade etmiştik" cevabını vermiş. Yani sorunun cevabı bu kadar basit; söylenmesi gerekenler 31 Ocak'ta söylendiğine göre, lafı uzatmaya ne gerek var!

İşte böyle; AKP nihayet aradığını buldu. İktidara yerleşmiş "tek parti" olarak artık herşeyden o sorumlu... "Tezkere"yi hazırlamak, "tezkere"yi Meclis'ten geçirmek ve bu arada tabii ki "tezkere"nin yol açacağı bütün olumsuz gelişmeleri üstlenmek de artık onun görevidir.... Bu ülkede "siyasi irade"nin rüşdünü ispat etmesi bugüne kısmetmiş... "Son kurnazlık" da fayda etmedi... Zamanlaması biraz tuhaf kaçtı ama olsun; Türkiye nihayet Batı tipi bir "demokrasi"ye kavuştu ya siz asıl ona bakın...

Ama bir hususu özellikle unutmayalım: "Demokrasi"de yetki ve sorumluluğu tek başına üzerine alan "siyasi irade" olup bitenler gibi olacak bitecek olanların da tek sorumlusudur. Dilerez bu "sorumluluğu"nun hatırlatılmasına fırsat verecek olumsuzluklar yaşanmaz.

Yazının sonuna geldim ve "kapalı kutu"dan hâlâ bir ses yok.... Sonuç belli olduğundan o kadar da meraklı değiliz tabii... Kendi payıma benim merakla beklediğim sahne, büyük bölümünün elinin "evet" mührüne uzanacağı aşikar olan AKP grubuna mensup milletvekillerinin kameralara bakarken yüzlerine nasıl bir ifadenin oturacağı....

Son dakika: "Kapalı kutu" açıldı. Milletvekilerinin yüzlerini görür gibiyim; hepimiz yanılmışız yüzleri gerçekten "AK" imiş.

KÜRŞAT BUMİN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu