T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bağdat'ın değiştirici gücü

Batılılar kendi dinlerinden olmayan biriyle karşılaştıklarında birden sevgi havarisi kesilirler. Söze hemen "Barış istemez misiniz?" diye başlarlar. Sanki dünyada barışı tehdit eden, iktidar alanlarını genişletmek için, bütün dünyayı ateşe veren kendileri değilmiş gibi davranırlar. Onlara göre, barışa giden yol Hristiyanlık'tan geçer. Hz. İsa'nın barış için, Filistin'de Romalılar tarafından çarmıha gerildiğine inanırlar.

Barış, sevgi, özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi kavramları durmadan tekrarlayanlar ister kişiler, isterse ülkeler olsun, aslında sözkonusu kavramların gereğini hakkıyla yerine getirmeyenlerdir. Batılılar geçmişte olduğu gibi, bugünde gönülden inanmadıkları değerlerin arkasına gizlenerek, başka ülkelerin hammadde kaynaklarına el koymaya devam ediyorlar.

İnsanı insanın kurdu kabul eden, güçlünün güçsüzü acımasızca ezdiği Batı'da askeri güçler, Hristiyanlık'la elele vererek, Latin Amerika'da olduğu gibi, kan dökmenin tarihten silinmez örneklerini verdiler. Ekonomik yarışı, kanlı bir savaşa dönüştüren Batı medeniyeti, eline geçeni katlayarak artırmak için, bir kültürü, bir toplumu, bir ülkeyi toptan yok etmekte çekinmemiştir.

İngiliz tarihçi Arnold Toynbee bile "Gelecek nesiller modern çağların en büyük zalimi olarak Batılılar'ı göreceklerdir" demekten kendini alamaz. Bu durumda, Hristiyan dünyadan dünya barışını sağlamasını beklemek oldukça güçtür. Yakın tarihte kan dökmede benzeri görülmedik örnekler veren Batılılar'ın Ortadoğu'ya barış getirmesi nasıl beklenebilir?

George Bernard Shaw "İngilizler kalitesiz ürünlerine yeni pazarlar aradıkları zaman gözlerine kestirdikleri ülkeye, barış havarisi misyonerler gönderirler. Ülkenin yerlileri de misyonerleri öldürür. Bunun üzerine, İngiliz ordusu Hristiyanlığı savunmak için silaha sarılır ve ülkeyi kendisine pazar edinmek için de işgal eder" diyor.

Amerikalılar'ın yöntemi de ataları İngilizler'den çok farklı değil. Onlar da Filipinler, Panama, Afganistan'da olduğu gibi, işgal etmek istedikleri ülkenin başına terörist diktatörler getirdiler. Sonra da ülkeye demokrasi ve insan hakları götürmek için, işgal edip kaynaklarına el koydular. Amerika Afganistan'da yaptığını, petrol karşılığında Irak'ta tekrarlamak istiyor.

Amerikalılar'da Moğollar gibi, Bağdat kapılarındalar. Bakalım Amerikalılar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra milyonlarca suçsuz insanın kanına girdikleri Almanya ve Japonya'da yaptıklarını Irak'ta da yapabilecekler mi? Washington Berlin ve Tokyo'yu değiştirmişti. Şimdi Japonlar dünyanın ikinci, Almanya da üçüncü büyük ekonomisi. Irak dünyanın kaçıncı ekonomisi olacak, şimdiden bir tahminde bulunmak mümkün değildir.

Moğol tecrübesi gösteriyor ki, Bağdat'ın gizemli bir değiştirici gücü var. Çünkü Bağdat'ı yakıp yıkan Hülagu'dan sonra oğlu Gazan Han babasından kırk yıl sonra, bir gönül ustasının eliyle Müslüman olmuş ve İslam devleti kurmuştu. Yakında kaybettiğimiz Muhammed Hamidullah Hoca Tasavvuf'un değiştirici gücüne örnek olarak Gazan Han'ı örnek verir.

Washington mu Bağdat'ı, Bağdat mı Washington'u değiştirecek?

Dünyanın hiçbir yerinde eli kanlı diktatörlere yer yok.

Hem Bağdat hem de Washington değişecek. Her zaman tuzak kuranların tuzağını bozan bir güç vardır.


2 Mart 2003
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED