T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne kadar şanslısınız

Ne zamandı, kiminle birlikteydim, hatırlamıyorum; bugünden geriye baktığımda 'tarih öncesi' gibi geliyor... Paris'teydim ve evinde kendisini ziyaretine gitmek istemiştim. Bir sürü merdiven çıktığımı, evde bulunmadığını öğrenince yıkıldığımı biliyorum...

Kitaplarını okuyanlar, Hz. Peygamber'i ne kadar sevdiğini seçtiği konulardan anlarlar... Yıpratma için kampanya açanların, sevgisi uğruna hayatını vakfettiği konuyu saldırı noktası seçmeleri bu yönden çok şaşırtıcı. Hindistanlı Muhammed Hamidullah, kendisine meşgale olarak ilim hayatını tercih etmesiyle, kazanan, Kur'an ve hadis çizgisi oldu.

Yeni Şafak'ın, okurlarına, Muhammed Hamidullah'ın 'İslâm Peygamberi' adlı hâlâ aşılamamış dev eserini hediye olarak seçtiğini duyunca ne kadar sevindiğimi tahmin edebilirsiniz... Yalnız, o eserde karşımıza çıkan 'sahih portre' açısından değil, iki değerli insanın emeği olan büyük fedakârlık âbidesi artık okurlarım tarafından da okunacağı için... Aynı kitapları okumak yazar-okur ilişkisini daha sağlıklı zemine oturtur...

Uzun yıllar İrfan Yayınları'nın yöneten Mehmet Doğru 1960'lı yıllarda İzmir'de görevliydi. Şimdi yazacaklarım ondan öğrendiğimdir; umarım zihnim bana yanlışlık yaptırmaz... Prof. Muhammed Hamidullah'ın İslâm Dünyası'nın her köşesinde ilgi görmüş 'İslâm Peygamberi' kitabını tercüme eden Said Mutlu ile ilgili bilgilerde yanlışlık yapmak istemem...

Said Mutlu Afyon/Sandıklı'da eczacılık yapan bir aydındı. Zamanının büyük bölümünü İslâmî ilimler alanında tetebbuatla geçirdiğini, fevkalâde Fransızcası ile tercümeler yaptığını duyardık. Prof. Muhammed Hamidullah'ın yazılarını Said Bey Fransızca'dan çevirirdi... Bir yığın dil bilen, bütün çok konuşulan dillerde yayınları bulunan Prof. Hamidullah'ın eserlerini İngilizce'den çeviren ismi de unutmadım: Kemalettin Kuşçu...

'İslâm Peygamberi'nin ilk cildini eczacı Said Mutlu çevirmişti. Mehmet Doğru, Sandıklı'da eczacı olan mütercimin, eserin en mükemmel biçimde çıkması ile özel olarak ilgilendiğini, cildinin yaldızına kadar ihtimam gösterilmesi için çalıştığını anlatmıştı. O yıllarda, İslâmî ilimlerde ilim adamı nesnelliği ile konulara yaklaşılması pek alışıldık bir durum değildi; bu yüzden Hint asıllı profesörün bazı ifadelerinin yadırganmasını olağan karşılamıştım. Önceleri mâsum ifadeler taşıyan eleştiriler sonradan bir yıpratma kampanyasına dönüştürülmek istendi...

'İslâm Peygamberi'nin ilk baskısı üzerinde '1967' tarihi okunuyor; fiyatı da galiba '5 TL' idi ciltli kitabın... Kısa zamanda tükendiği halde ilk cildin yeni baskısının çıkmayışı dikkat çekiciydi. "Neden?" soruma o zaman kulağıma çok tuhaf gelen bir cevap aldığımı unutamıyorum: Eserin ikinci cildinin tercümesiyle uğraştığı günlerde menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Said Mutlu, ilk cildi teslim ettiğinde yayıneviyle bir mukavele yapmış ve orada bir önemli şartı kayda geçirmişti; aynı nefasette basılmaya devam edilecek kitaplar '5 TL'den fazla fiyatla satılmayacaktı...

O yıllarda kapıyı çalan enflasyon kısa sürede maliyetleri yükseltmiş, mukavele imzalanırken mümkün sanılan '5 TL' şartı yerine getirilemez olmuştu. Mütercimin vefatı yüzünden 'vasiyet' değeri kazanan mukaveledeki şart, enflasyon zorlamasıyla, eserin yeni baskılarını engellemeye başlamıştı. Eserin birinci cildi, nice yıllar sonra, yeniden kitapçı raflarındaki yerini alabildi...

İlim dünyası sınırları dışında yürütülen yıpratma kampanyasından haberdar olmayanlarınız sebebi merak etmiştir; tek cümlelik özet yeterli: Haksız... Adaletsiz... İnsafsız...

Sizin de dikkatinizi çekmiştir: Kısa süre önce vefat etmiş olmasına rağmen, Prof. Muhammed Hamidullah'ın düzgün bir fotoğrafı yok Yeni Şafak'ta; âdeta 'korsan' çekilmişe benzeyen vesikalık bir fotoğrafla yetinmek zorunda kalmışız... Bu dikkat çekici durumun basit bir sebebi var: Prof. Hamidullah fotoğraf çektirmekten hoşlanmayan bir insandı; bu yüzden elde renkli fotoğrafı bulunmuyor... Hassasiyeti böylesine ileri noktalara vardırmış biriydi rahmetli...

"Hayatını ilme vakfetmek" başkaları için de kullanılan bir şablon; ama galiba üzerine en iyi oturan kişilerin başında geliyordu Prof. Hamidullah... "Yemeğe ayıracak vaktim yok" diye ilân eden bir görüntüsü vardı. Et yemediği bilinirdi. Hiç evlenmemişti. Dünyanın en ünlü üniversitelerinde dersler veren, en verimli yıllarını Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde geçiren Prof. Muhammed Hamidullah, emeklilik dönemini geçirmek üzere Paris'e yerleşmişti.

Bir keresinde, Paris'teki merkez camiinde, cuma namazı öncesi verdiği vaazı dinlemiş, yanına kadar giderek selâmlaşmıştım. Daha çok Arap asıllı Müslümanların yaşadığı bir yerdedir Paris'teki merkez camii; kentin başka bölümlerini mesken tuttukları için, Türkler pek ender giderler oraya. Beni görmekten mutlu olduğu belleğimde...

Tıpkı benim, Yeni Şafak'ın okurlarına Prof. Hamidullah'ın en önemli eserini hediye edeceğini öğrendiğimde duyduğum sevinç gibi... Özellikle, kimi 'rol modeli' olarak seçeceklerini bilemeyen genç okurlar için, bu kampanya büyük fırsat...

Sadece kendinizi şanslı kılmayın, etrafta bu kitaptan yararlandırılması gereken kimbilir nice insan var...


2 Mart 2003
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED