T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Biz Bağdat'ı kaybetmiyoruz, Bağdat'ta kaybediyoruz!

Tarihi çok kişi nezdinde can sıkıcı kılan tarafın onu ruhsuz bir halde gören ve gösteren tarihçilerin marifeti olduğunu söylemekle bir kısım tarihçilerimizi incitmiş olmayacağımı umarım. Fakat ne yalan söyleyeyim, bu toprakların çocuklarının kendi tarihleriyle irtibat kurmak konusunda bu denli isteksiz olmalarının sebebi sadece kendi beceriksizlikleriyle izah edilemez. Bu aymazlık suçunun sebepleri arasında değilse bile müsebbibleri sırasında tarihi, hayattan kopuk ölü devletler/hanedanlar tarihi içerisine sıkıştırıp hevesli okurlarına yollarını dipnotlar ormanı içinde kaybettiren tarihçiler familyası da bulunmaktadır.

Hadi Osmanlı tarihine girmek isteyenlerin önünde dil engelinin veya malzeme yetersizliğinin ya da resmî/siyasî yasakların bulunduğunu bir an için kabul edelim, peki Cumhuriyet tarihinin adam gibi öğrenenilemeyişi/öğretilemeyişi sadedinde hangi makul sebepler öne sürülebilir?

"İnkilab Tarihi" başlığı altında, değil sadece inkilab muhaliflerinin, bizatihi inkilab taraftarânının bile yakın tarihten nefret ettirildiğini bilmeyen mi var? Popüler tarihçilerin ya da görevli kifayetsizlerin elinde günü belirlemek adına yalan-yanlış saptırmalarla, birtakım ajitasyonlarla yakın tarihimiz nasıl oldu da bu kadar kısa bir zaman dilimi içerisinde ayıklanması lüzumlu bir çöp yığını haline getirildi? Osmanlı deyince kardeş katlinden, harem hikayelerinden başka birşey aklına gelmeyen cahil kitlelerin, Cumhuriyet tarihi deyince akıllarına sanki makul şeyler mi geliyor? ["Makul şeyler"… Ne garib değil mi, nasıl bir cinnet yaşıyor olmalıyız ki artık makuliyetin, en basit "makul şeylerin" bile hasretini çekiyoruz!? Öyle ki arasıra birleri çıkıp tam da biraz "makul şeyler" söyleyecek oluyorlar, hemen zavallıların sözleri kesilip "yeni şeyler söylemek gerek cancağızım" türünden iğrenilesi bayağılıklarla ortalık gürültüye boğulup duruluyor. Aman Allahım, şu "makul şeyler" ne de istenmez şeyler olmuş da hiç farkına varmamışız?!?]

Tarihsizlik talihsizliktir!

Ne yazık ki bu toprakların çocukları böylesi bir talihsizliği iliklerine kadar içmiş durumdalar… Köksüzlüğün, bir kere tarihle irtibatı kaybetmiş olmanın bedelini o kadar büyük ölçüde ödüyorlar ki ödemekte olduklarının bile ayırdına varamıyorlar.

Kaç nesil heba oldu? En yakında ve en ucuza pazarlanana müşteri kılınmakla baştan kavgayı kaybetmiş olarak meydana atılanların, kazanmayı ummak bir yana kayıplarını telafi edemeyecekleri denli ağır darbeler almış olarak dışarı atılmaları sonucunda değil midir ki köksüzlüğümüz kısa bir sürede çürümüşlük haline dönüştü?

Benim neslimin delikanlıları soğuk çeliğin soğuk kabzası bellerini ısıtırken ve bir avuç çekirdek de doldurmuşken ceplerine ne olduğunu bile anlayamadan telef oldular. Onlar tarihe kayıt düşmek umuduyla yola düşmüşlerdi ve fakat yol üzerlerine düştü; çünkü başkaları değil, bizzat tarih onlara kayıt düştü.

Cezaları hemen belli olmuştu: tarihsizlik!

Oysa suçu işlemeden önceydi: tarihsizlikleri talihsizlikleriydi. İşte bu yüzden talihsizlikleri tarihsizliklerinden ibaret kalmıştı. (Murat Kekili'den ödünç alarak söyleyelim o halde) kendi sokaklarında kaybolmuşlardı. Evet, zannedildiği gibi yabancı diyarlarda değil, kendi sokaklarında kendilerini kaybetmişlerdi.

Bağdat'ın bombalarla dövülecek olmasının onları bir türlü etkilemiyor olmasının nedeni başka birşey mi sanki? Bağdat bizim kaybettiğimiz değil, kaybolduğumuz sokaklardan sadece biri…

Sanılmasın ki biz Bağdat'ı kaybediyoruz, hayır biz Bağdat'ta kaybediyoruz! Yoksul pençelerimizle I. Dünya Harbinde Kut'ul-Amara'da diz çöktürdüğümüz General Towuhsend'in torunlarına karşı savaşmayı aklımızdan geçirmiyoruz da onlarla birlikte kendi kardeşlerimizi katletmemizin ekonomik maliyetinin ne olacağını konuşuyoruz.

Genç Parti'nin duyurusunu işte bu yüzden talihsizce buluyorum. ABD ile birlikte kendi toprağımızın insanlarına kurşun sıkmamız sözkonusu iken elde hesap makinesi savaşın yol açacağı ekonomik maliyeti konuşmaya çalışmak kadar büyük bir densizlik tasavvur edilebilir mi?

Aymazlık devam ederse, kaybedenler arasında Türkler de olacak ve Türkler Bağdat'ta sadece Bağdat'ı değil, tarihlerini de kaybedecekler!

Bu arada unutmadan sorayım: Kut'ul-Amara size ne hatırlatıyor?!?


26 Ocak 2003
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED