AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Başbakan Erdoğan, dünyanın konuştuğu 'zirveden çekilme kararını'
Yeni Şafak'a anlattı

Blöf yapmadım...
Milli davada taviz vermem!

ÜLKEM İÇİN DOĞRU OLANI YAPTIM
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara Temsilcimiz Mustafa Karaalioğlu'nun "Masadan kalktığınızda, geri çağrılmasaydınız veya arabulucular devreye girmeseydi ne olacaktı?" sorusunu cevapladı: "Geri çağrılmadım, liderler odama geldi. Kesinlikle blöf yapmıyordum. O anda, ülkem adına neyin doğru olduğunu çok iyi biliyordum..."

MİLLİ HASSASİYETLERDE TAVİZ VERMEM
"Milli hassasiyetler konusunda asla taviz veremeyiz. Kıbrıs ve Avrupa Birliği gibi iki önemli konuda isteklerimizin metne girmemesi bizim için böyle bir durumdur. Bunlar her zaman vazgeçilmezimizdir, öyle de olacaktır. Masadan kalktığımda birilerinin gelip beni ikna etmesini beklemedim. Taleplerimizin ciddiyetini gösterdim...."

Türkiye, benzerine az rastlanır heyecanlı günler yaşıyor. Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Zirvesi'yle tarihi bir döneme adım atılırken, özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği performans da hem içerde hem de dünya başkentlerinde konuşuluyor. Türkiye'nin taleplerinin taslak metine yansıtılmaması üzerine zirve görüşmelerinin en kritik anında masadan kalkarak tavrını net bir şekilde ortaya koyan Başbakan Erdoğan, bu hareketiyle takdir toplarken tarihi kararın seyrini de değiştirdi.

Erdoğan'la Brüksel dönüşünde Türkiye hakkında verilen müzakere kararı hakkındaki düşüncelerini ve sonrasına ilişkin görüşlerinin ne olduğunu, bir sohbet ortamında konuşma imkanı buldum.

Başbakan önce bizlerin intibalarını aldı ve olup bitenler hakkında neler düşündüğümüzü sordu. Ardından da kendi yaklaşımını anlattı: "Herkesin mutlu olması beni de sevindiriyor. Gerçekten önemli bir iş yaptık ama ayaklarım yerden kesilecek değil. Brüksel'de yaşananlar orada kaldı. Sorumluluğumuzun farkındayız ve şimdi bundan sonrasına bakıyoruz."

Başbakan, kendisiyle ilgili medyadaki değerlendirmeleri de yorumladı. Bazı kritikleri haksız bulmasına rağmen genel havadan memnun olduğunu söyledi.

"Biz Brüksel'e giderken ne istediğimizi ve neye razı olacağımızı biliyorduk. Kafamız karışık değildi. Bu yüzden de isteklerimizde ısrarcı olduk, önümüze konuna razı olmadık" dedi.

Blöf değildi. Gerekeni yaptım

Başbakan'a bu noktada herkesin merak ettiği soruyu yönelttim: "Masadan kalktığınızda aynı zamanda Türkiye'nin 41 yıllık bir hedefini de alıp götürüyordunuz. O anda hiç geri dönme ihtimalini düşündünüz mü?"

Cevabı net oldu: "Hayır!. Ne yaptığımı ve ülkem adına neyin doğru olduğunu çok iyi biliyordum..."

"Peki, ya geri çağrılma veya arabuluculuk girişimleri olmasaydı, ne olacaktı?" dedim.

"Geri çağrılmadım zaten, çağrılmayı da beklemedim. Bize ayrılan odaya çıktım ve sonra onlar gelmeye başladı. Kesin olarak söyleyeyim ki blöf yapmadım. Muhataplarımız, isteklerimiz konusunda yeterince dikkatli davranmadıkları için böyle bir tavır bence kaçınılmazdı."

O sırada sohbette bulunan Başbakan'ın Dış Politika Danışmanı Egemen Bağış da şunları söyledi: "O anda hepimiz Sayın Başbakan'a hak verdik. Çok tecrübeli büyükelçiler dahil herkes, muhataplarımızın tutumu için, 'bu kadar da olmaz' diyordu..."

Milli hassasiyetlerden taviz yok

Sohbetimizde bulunan ve Brüksel'deki görüşmelerin her anında bulunan ve heyette yoğun bir şekilde çalışan bir başka isim olan Başbakanlık Başdanışmanı Dr. Yalçın Akdoğan da bu sözleri teyid ediyor:

"Sayın Başbakan'ın tavrı bütün heyette bu işin bittiği duygusunu uyandırdı. Kesinlikle kararlıydı. Hatta o kadar ki, o andan itibaren basın açıklamasına girecek cümleleri tartışmaya başladık."

Erdoğan devam ediyor: "Milli hassasiyetler konusunda asla taviz veremeyiz. Kıbrıs ve Avrupa Birliği gibi iki önemli konuda isteklerimizin metne girmemesi bizim için böyle bir durumdur. Bu konular bizim her zaman vazgeçilmezimizdir, öyle de olacaktır. Masadan kalktığımda birilerinin gelip beni ikna etmesini beklemedim. Taleplerimizin ciddiyetini gösterdim...."

Bu açık sözler, tarihi zirvenin tarihi hamlesindeki son kareyi tamamlıyor. Erdoğan, çekilme kararının perde arkasını bizzat kendi ifadesiyle açıklığa kavuştuyor. Eğer birkaç dakika içinde İngiltere, Almanya ve İtalya başbakanları başta olmak üzere AB liderleri devreye girmeseydi Türkiye Başbakanı masadan kalkıp ülkesine dönecekti.

Herkes katkı verdi ama...

Başbakan, "Bundan sonra işimizin zor olduğunu biliyorum. Daha ayrıntılı bir görüşme süreci başlıyor. İyi çalışıp bu dönemi de başarıyla atlatmamız lazımdır." Ve yeni dönemin en önemli ve kritik noktasının Kıbrıs sorununun çözümü olduğunu da ekliyor.

Tarihi kararı belirleyen diplomatik görüşmelerde Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve konuyla ilgili teknik müzakereler yapan Dışişleri bürokratları bulundu. Ancak, görüşmeler dışında önemli bir zaman harcanan durum değerlendirmeleri ve tavır belirleme konuşmalarında özellikle Başbakan'ın yakın çalışma arkadaşları devredeydi.

Başbakan, heyetteki herkesin görüşmelerde elinden geleni yaptığını ve dikkatli çalıştığını da belirtiyor. Danışmanları ise bu konuda, "Aslında Türkiye'nin istekleri belliydi ve üzerinde çok konuşmaya gerek yoktu. Herkes bir ölçüde katkı sağladı ama Başbakan o tarihi resti yapmasaydı sonuç kesinlikle böyle olmazdı" diyorlar.


21 Aralık 2004
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED