Klasik "tezgah"lardan biri yine vizyona girdi. Hizbu't-Tahrir adlı örgüt "meydan okuyan" tavırlarıyla sahne aldı.

Önce en popüler dergilerden birine verilen sayfalarca röportaj, ardından Fatih camiindeki şov, şimdi de Hacı Bayram'daki gösteri.

Birileri bu kadar açık seçik, bu kadar ayan beyan, bu kadar göstere göstere bir provokasyondan medet umacak kadar zor durumda anlaşılan.

Bu bile Türkiye'nin geri dönülemez bir "düzelme" sürecine girdiğini, 3 Ekim'le dönülecek virajın birilerinin etkinlik alanlarını tamamen daraltacağını gösteriyor.

Son bir hamle ile ne yapabiliriz telaşındalar. İrticai eylemler de, PKK'nın sokak savaşları da bu hamlelerin bir parçası. Ama nafile, millet artık bu numaraları yutmuyor…

Bu tür cami cemaatini dine davet eden, camiye bomba atan, cami cemaatini boğazlayan örgütler çok görüldü.

Dini kimlikle ortaya çıkıp, dindarları hedefe koyan, dine ve dindarlara zarar veren bu örgütlerin maskesi düşmüştür.

Cemaatin kimi toplumsal gelişmelere tepki gösterdiği durumlar olmuştur, bu olaylarla kimi örgütlerin camileri antrenman alanı haline getirmesini birbirine karıştırmamak gerekir.

İstanbul'daki olaylarda polisin sert müdahalede bulunmaması da bu ayrımın bir neticesi olarak açıklanmıştır. Hacı Bayram camiindeki cemaatin tavrı da bu tür bir oyuna alet olunmayacağına güzel bir işarettir.

İpleri başkasının elinde olan bu tür örgütlerin kullandığı insanlar hakikate sadece kendilerinin ulaştığını düşünürler. Bu yüzden cami cemaati sahte bir anlayışın esiridir. Önce bu topluluk cehalet esaretinden kurtarılmalıdır. Bu mücadelede her şey mubahtır, kendilerinin verdikleri her karar kutsal bir emirdir. Buna uymayanlar da her türlü cezaya müstahaktır.

Asıl bunun adı cehalettir, sapıklıktır, fanatizmdir.

Müslüman halk, kendisini kurtarmak için ölüme götüren bu tür güdümlü örgütlerin verdikleri zararlardan artık bıktı.

Dinin güzelliklerini geleneğe uygun şekilde yansıtan kesimler de bu tür örgütlerin ürettikleri olumsuzluklar sebebiyle köşeye sıkıştırılmaktan usandılar.

Cuma günkü olaylarda bir kişi de yüksekçe bir yerden kamerayla çekim yaparken yakalandı. Bir örgüt eylemlerini niçin kaydeder?

Birincisi bunları "propaganda" amacıyla kullanmaktır. "Eğitim" amacıyla bu görüntüleri kaydedenler de vardır. Diğer bir sebep, bu görüntüleri götürüp birilerine gösterip "bakın ne icraatlar yaptık, şimdi verin paramızı" demek içindir. Polis de örgütün önde gelen kişileriyle ilgili "para için yapıyorlar" yorumunu yapıyor.

Peki bu eylemlerin kime ne faydası olur? Bunları görüp birilerinin inancı mı artar, yoksa daha büyük bir oyunun parçası olarak siyasal bir sonuç devşirmek isteyenlere mi hizmet eder?

Öncelikli beklenti hükümetin bu olaylara "göz yumduğu" şeklinde bir görüntü vermektir.

İlk eylemlerde hemen sahne alan parti liderleri "AK Parti iktidarda olmasa, bunlar cesaret bulamazlardı" türünden faturayı iktidara kesen açıklamalar yaptılar.

Bir yandan eylemlere müdahalenin yetersizliği bahanesiyle hükümet suçlanacak, diğer yandan bu tür eylemlerin ortaya çıkmasını sağlayan bir İslamlaşma sürecine atıf yapılarak hükümet yıpratılacaktır.

Bu tür eylemler artan "irticai faaliyetlerin" tezahürü olarak gösterilecektir.

Diğer yandan ise bu tür yasadışı saçmalıklara müdahale eden hükümetin dini duyarlılığı olan kesimlerce eleştirileceği, tabanıyla ters düşeceği beklentisi içinde olanlar da vardır.

AK Parti'yi dini duyarlılığı yüksek kitleyle karşı karşıya getirme hesabı içinde olan bu insanların bu işleri bilmeyecek kadar da acemi oldukları ortaya çıkıyor. Çünkü bu işe önce cami cemaati tepki göstermiş, "huzursuzluk çıkarmayın da ibadetimizi yapalım" diye sert tavır takınmışlardır.

Türkiye'de dini duyarlılık ve toplumsal bilinç bu tür basitliklere prim vermeyecek düzeydedir. Provokasyon mühendisleri daha gelişmiş senaryolar üretmeli.

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan