AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
AB Rum ipoteğiyle küçülüyor

Güney Kıbrıs Rum yönetimi yakında Avrupa Birliği'ni canından bezdirir. 700 bin nüfuslu GKRY'nin koskoca Avrupa Birliği'ni elinde oynatması doğrusu, zaten yapısal sorunlar yaşayan Birliği daha da bunaltacaktır.

Başından beri diyoruz ki, AB ülkeleri, Kıbrıs sorunu çözülmeden Rumları üyeliğe alarak tarihlerinin hatasını yaptılar. Bu sorun kaç tane BM Genel Sekreteri eskitti. AB'nin böyle kangren olmuş bir sorunu üstlenmek zorunda kalması, kendileri açısından büyük bir talihsizliktir. Herhalde yakında nasıl bir yanlış yaptıklarını daha iyi anlarlar.

Günlerdir bir deklarasyon üzerinde anlaşmaya varılamaması, aylardır Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onaylanamaması ciddi bir zafiyettir.

Bir gün önce üye ülke temsilcileri, "Üye ülkeler deklarasyonda ele alınan unsurların Müzakere Çerçeve Belgesi tartışmalarında tekrar ele alınmayacağı konusunda hemfikirdirler" diye taahhütte bulunuyorlar, bir gün sonra Rumların problem çıkarmasıyla ortalık yine karışıyor. Rumlar ısrarlı illa deklarasyonun çerçeve belgesine yansımasını istiyorlar, ortalığı ayağa kaldırıyorlar. AB herhalde Rumların bu sorun çıkaran, uzlazlaşmaz, tepeden tırnağa kompleksli halini yavaş yavaş anlıyordur.

Rumların bu ısrarı niçin?

Çünkü onlar da biliyor ki, çerçeve belgesine yansımadıktan sonra açıklanan deklarasyonun hiçbir anlamı, hiçbir bağlayıcılığı yok, tamamen siyasi bir metin. Yani Rumların gazını almak için açıklanan bir metin.

Rumlar sadece Türkiye'nin ayağına bağ olmaktan öteye geçip, AB'nin ayağına bağ olmaya başlıyor. AB bu yükle ne kadar yürüyebilir bilinmez.

Rumlar bu süreçte ne istiyordu?

1. Deklarasyon ile Müzakere Çerçeve Belgesi arasında bir bağ olsun, iki metin ilişkilendirilsin.

2. Hava ve deniz limanları açılsın.

3. Müzakereler başlamadan tanıma olsun.

Türkiye ne istiyordu?

1. Tanıma tam üyelikten sonra gündeme gelsin. Zaten bu arada sorun çözülürse, mesele de hal olur.

2. KKTC ile ilgili ekonomik tedbir paketleri uygulansın, izolasyonlar kalksın, AB sözünde dursun.

3. Deklarasyonda BM'ye ve Annan'ın inisiyatifine atıf yapılsın.

4. İki metin arasında ilişki kurulmasın.

Deklarasyonun Çerçeve Belgesi'yle ilişkilendirilmesi, siyasi olan metnin hukuki sonuçlar doğurmasına sebep olabileceği gibi bir kaygı doğuruyor. Türkiye haftalardır bunu engellemeye çalışıyor.

Rumların müzakereler başlamadan önce tanımanın olması şeklindeki baskısı sonuçsuz kaldı. AB'nin orta yol olarak önerdiği; müzakere sürecinde konunun değerlendirilmesi.

Türkiye mayınlı bir arazide yol almaya çalışıyor. Hükümetin sıkı takibi, Türkiye'nin hassasiyetlerini bir an olsun gözardı edebilecek kimi üyelerin sürekli teyakkuzda olmasını sağlıyor. Hiç değilse yürütülen diplomasi şu ana kadar olumlu netice verdi.

Temel hassasiyetleri koruyarak treni rayda tutma mücadelesi şu an tek yol olarak görünüyor. CHP'nin müzakereleri askıya alma ya da çekilme anlamına gelen teklifleri tamamen hamasete dayanıyor; ne Türkiye'nin ulusal menfaatleriyle, ne de olup bitenlerle örtüşüyor.

AB yönetiminin Rum ipoteği altında küçülmesi ayrı bir tartışma konusudur.

Ama Birlik üyelerinin, Türkiye'nin sabrını test etmeye kalkarlarsa Kıbrıs probleminden daha büyük bir problemle karşılaşacakları kesindir.


22 Eylül 2005
Perşembe
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED