AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bir Tayyip Erdoğan profili

Bu satırlar başbakan Tayyip Erdoğan'la sorulu, sohbetli bir kahvaltı sonrası kaleme alındı. Bu görüşmenin ayrıntılarını muhtemelen gazetenin sütunlarında okuyacaksınız...

Tayyip Erdoğan siyasetçi doğmuş insanlardan birisi. Kendisine güveni hiç bir koşulda azalmıyor. Siyasi gündem başbakan için kendi eylem planı etrafında ve kendi algı sistemi çerçevesinde oluşuyor.

Bu özellikler bir siyasetçi için hem olumlu hem sakıncalı yönler taşır.

Olumlu açıdan bakılacak olursa, Tayyip Erdoğan açık ve doğrudan davranışından taviz vermiyor. Basından, çevresinden ya da başka yerlerden pek etkilenmiyor. Bakışındaki temel eksenler kolay kolay yer değiştirmiyor.

Ancak diğer açıdan bakılırsa gündemin algılanması konusunda etkileşime kapalı tavrı daha çok görmek istediği meselelere yoğunlaşmasını, olumsuzluklardan hoşlanmamasını, dolayısıyla kimi sorunlara en azından görünürde kapılarını kapamasını beraberinde getiriyor.

Dolaysısıyla bu tür sohbetlerde başbakandan ya doğrudan ve sert tepkiler duyuyorsunuz ya da kimi konuları geçiştirdiğini, önemsemediğini fark ediyorsunuz...

Başbakanlık konutundaki kahvaltı bir kez daha şunu teyit ediyor: Başbakanın bu iki farklı yönü arasındaki bağlantıyı kuran biraz "pragmatist" biraz "ataerkil" yapısı...

Kimi konularda uçlarda dolaşıyor olmasının ya da çelişkili görünen açıklamalar yapmasının kökeninde de bu özellikler yatıyor...

Örneğin açık bir şekilde ifade etmese de "hem kişisel görüşleridir" demesiyle "hem Kazakistan dönüşünde kendisine memnuniyetsizliğimi ilettim" sözleriyle Cemil Çicek'in Ermeni Sempozyumu konusunda TBMM'de yaptığı konuşmayı onaylamadığını, eleştirdiğini vurguluyor. Hatta "neden Boğaziçi rektörü bu toplantıyı iptal etti, neden organizasyon komitesi toplantıyı başka bir yerde yapmadı" sorularını sorup, ilave diyor: "Biz eskiden böyle yapardık, hemen başka bir mekan bulup işe devam ederdik..."

Buna karşılık emniyet güçlerinin ya da mülki idarenin kamuoyunda tartışılan kimi sert, tepki çeken eylemlerini savunmaya "devlet kurumlarını da korumak gerek. Hırsızın hiç mi suçu yok" sözleriyle devam ediyor. Örneğin, geçtiğimiz 2,5 yıllık iktidar dönemini değerlendirirken gerçekleştirilmiş en önemli işin "özgürlükler alanının genişlemesi" olduğunu, şimdi bunların uygulamaya yansıtılacağını vurguluyor. Bürokrasinin direncinden, istihbaratın çok parçalı olmasından, bize has devlet-hükümet ayrımından, il milli eğitim müdürlerinin bile üçlü kararnameyle atanır hale gelmesinden şikayet ediyor.

Ne var ki, MİT'in mahkeme kararıyla tüm ülkeyi dinleme yetkisine sahip olmasını, MİT Müsteşar Vekili'nden aldığı "suçlular hızlı hareket edip, yer değiştiriyorlar, bağlantılar kopuyor; onun için tüm ülkeyi dinleme yetkisi çerçevesinde onları takip edebiliyoruz" açıklamasını kendisi açısından, anladığımız kadarıyla, yeterli buluyor, bu yanıttan tatmin oluyor.

"Hukuk aklı" ile "devleti kollayan bir pragmatizm" arasında, "özgürlükçülük" ile "özgürlükleri sınırlayan milli refleksler" arasındaki gidiş gelişler Tayyip Erdoğan'ın son dönemde kimi önemli siyasal ve toplumsal gelişmeler karşısındaki tutumunu, ruh halini açıklayacak unsurlar.

Bu tutumu ve ruh halini hafife almamak gerekir. Zira siyasi iktidarın ve AK Parti'nin tek hakimi başbakan. bugün siyasetin özünü oluşturan "sembolik" çıkışların, adımların temelinde söz konusu tutum ve ruh hali yatıyor.


4 Haziran 2005
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED