AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Konuttan canlı yayın

Her gazetecinin en büyük rüyası bir günlüğüne de olsa üzerinde konuşulacak manşetlik bir habere ulaşmaktır. Amerika'da bugünlerin en güncel konusu 30 yıl öncesinde yaşanmış bir gazetecilik olayı; Başkan Nixon'u istifaya bir dizi haber sürüklemişti ve o haberlerin 'derin gırtlak' diye bilinen kaynağının kimliği bugüne kadar gizli kalmıştı. O manşetlik haberlere kaynaklık eden Mark Felt, 90 küsur yaşına erdiği şu günlerde, "Derin gırtlak bendim" diye ortaya atılıverdi. Amerika bu olayı konuşup duruyor...

Yeni Şafak'ın yayın yönetmeni, yayın koordinatörü, başyazarı, Ankara temsilcisi, bildiğiniz yazarları olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'la kahvaltıya oturduğumuzda hiçbirimizin aklında sofrada ne bulacağımız merakı yoktu. Peki ne vardı? Tek cümlelik cevap şu: Manşetlik soru sorma heyecanı...

Kürşat Bumin sözgelimi, "Benim manşetlik bir sorum olacak" diye başladı sözlerine. Cevabını kendisinin merak ettiği, başkalarının da bilmek istediğini düşündüğü sorusu şuydu: "2007 mayısında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığınızı koyacak mısınız?" Ben de, Kürşat'a, "Cevabın olumlu olması mı, yoksa alacağımız olumsuz bir cevap mı manşet olur?" sorusunu yönelttim. Onun da dediği gibi, cevap, "Evet adayım" veya "Hayır, adaylığı düşünmüyorum" biçiminde de gelse manşeti hak edecek doğrudan bir gazeteci sorusuydu bu...

Sıra bana geldiğinde, "Benim derdim yarından sonra dünya medyasında da manşet olabilmek" diye başladım soruma. Bir girizgâh yapmam gerekti: "Bugün bizden sonra ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman ile görüşeceksiniz. Sohbetiniz sırasında kahvaltıyı bizimle yaptığınız geçebilir. Büyükelçi Edelman da, yanınızdan çıkar çıkmaz, ABD gezinizin hemen öncesinde bize verdiğiniz mesajlar konusunda Washington'u uyarma ihtiyacı duyacaktır. Başkan Bush, Yeni Şafak'a ne söylediğinizi merak edip bu gece biraz geç yatmayı dahi düşünebilir..."

Bu girişten sonra gelen soruyu herhalde tahmin edersiniz...

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yayın kuruluyla görüştüğü dördüncü gazete oldu Yeni Şafak. Önce Vatan gazetesi, sonra Zaman, ardından da Milliyet'i kabul edip kendisine yöneltilen bütün sorulara cevaplar vermişti. Dün de bize aynı muamele uygulandı...

Basın müşaviri Ahmet Tezcan kaçın kurrası. Benim önüme bana özel bir kural koydu: "Sen şimdi, tutar, neler konuşulduğu yerine kahvaltıda neler yenildiğini yazarsın; bunu lütfen yapma..." Bunu söyledikten sonra da tahrik edici bombasını indirdi: "Başbakanlık Konutu'nun İstanbul kökenli aşçıbaşısı, gelen konukların Tayyip Bey nezdindeki değerini de yansıtan bir ikram düzeyi sergiliyor. Bakalım, sizinki Vatan, Milliyet ve Zaman'la mukayese edildiğinde hangi sıraya girecek?"

Görüyor musunuz Ahmet Tezcan'ın beni içine düşürdüğü açmazı: Hem ne yiyip içtiğimizi yazmamı yasaklıyor, hem de evsahibi gözünde değerimizi bize gösterilecek ihtimama bağlıyor... Ben de, çıkarken, Tayyip Bey'in bütün basın kahvaltılarında bulunmuş bir yakınına bize uygulanan kabulün derecesini ona bile çaktırmadan sordum. "Öncekilerle kıyaslanmayacak kadar müthiş" cevabı geldi. Sofra benim açımdan da daha iyisi düşünülemeyecek mükemmeliyetteydi.

Konuta gidip de 'kedi' muhabbeti etmemek mümkün olmuyor. Başbakan, Vanlıların sevgilerini ifade için gönderdikleri bir kediyi, resmî konutta ihmale uğrayabileceği için tv programına çıktığı bir Hürriyet mensubuna hediye etmişti. Bizim Mustafa Karaalioğlu, hem de konutun bahçesinde ayrılık fotoğrafları çekilirken, Başbakan Tayyip Erdoğan'a, bana hediye edilmek üzere başka bir Van kedisi daha olup olmadığını sordu.

Soruyu mânidar bulduğumu belirttim kibarca; meraklanan Başbakana da sebebi açıkladım: "Daha önce kedi hediye ettiğiniz Hürriyet yazarı, Kanal-D'de haber sorumlusuydu, sizin kedi hediyenizden sonra o konumunu kaybetti." Hiç güleceği olmayanlar bile yüksek sesle güldü bu takılmam üzerine...

Galiba konut, Tayyip Erdoğan zamanında, yakın tarihinin en kadri bilinen dönemini yaşıyor. Turgut Özal, başbakanken, o konutta yaşadı. Süleyman Demirel devletin işini merkezdeki başbakanlık binasında görürken, özel hayatını da Güniz Sokak'taki evinde sürdürdü; konut ihmale uğradı o dönemde. Benzer bir durum Necmettin Erbakan'ın bir yıllık başbakanlığı döneminde de görüldü. İkisi arasında, Çiller Ailesi konutta yaşadı, Tansu Çiller konutun ofis bölümünü de kullandı. Tayyip Bey, günlük işlerini orada görmüyor, ama konuklarını konutta kabul ettiği için ve konuk trafiği de fazla olduğundan etrafı daha derli toplu buldum...

Eşyalar elden geçirilmiş, daha ev havasına benzer bir hale gelmiş konut...

Bu yazıya gazetecilerin manşet merakıyla başladığım için kimin bu beceriyi gösterdiğini bilmek istemek sizin hakkınız. Bana kalırsa benim sorularıma verdiği cevaplar manşet değerindeydi. Ahmet Taşgetiren'e, Mustafa Karaalioğlu'na, Mehmet Ocaktan'a, Ali Bayramoğlu'na ve Kürşat Bumin'e sorsanız, herhalde onlar da benim gibi düşündüklerini söyleyeceklerdir. Benim değil, kendilerinin sorularını ve aldıkları cevabı manşet değerinde görerek...

Genel yayın yönetmenleri işte bunun için var: Hangi soruya verilen cevabın manşet olacağına sonunda Selâhattin Sadıkoğlu karar verdi.


4 Haziran 2005
Cumartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED