T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

'Dünya Savaşı'nda yeni hamleler ve Amerikan gücünün sınırları!

İnanmakta zorlansak da, karşı çıksak da, hayal kırıklığına uğrasak da dünya tehlikeli bir bölünmeye, çatışmaların belirlediği bir bloklaşmaya doğru sürükleniyor. Bazılarının iddia ettiği gibi, daha doğrusu temenni ettiği gibi, özgürlüklerin ve refahın adil biçimde paylaşıldığı bir dünyayı muhtemelen göremeyeceğiz. Paylaşım, sadece ve sadece güçle, nüfuz çatışmalarıyla, restleşmelerle şekilleniyor. Burada, merkez güçlerin dışındaki ülkelerin pozisyonları gerçekten belirsiz. Vizyonsuz, dirayetsiz olan, geleceğe geçmişin önyargı ve ön kabulleriyle bakan orta ölçekteki güçlerin 21. yüzyılı müthiş çalkantılı olacak gibi. Üstelik merkez güçlerle tek taraflı işbirliği ya da sadakat artık tam bir gelecek güvencesi sunmuyor.

Küresel kaynak, pazarlar ve iktidar üzerinde hemen her gücün müdahil olduğu ya da olmaya çalıştığı ürkütücü bir yarış var. Bizler, çatışmaları Irak, Afganistan veya yeryüzünün başka köşelerindeki işgaller, iç savaşlar ya da terör üzerinden izleyebiliyoruz. Ama derinden, şimdilik sessiz, hiçbir ilkesi ve ölçüsü olmayan küresel çatışma giderek su yüzüne çıkmaya başladı. Üstelik bu çatışma dar bir coğrafya, somut bir alan ya da konu ile sınırlı değil. Enformasyon savaşından güvenlik stratejilerine, silah ticaretinden enerji kaynakları ve pazarlarına, kültürel dönüşüm projelerinden yeni harita çizimlerine kadar çok farklı alanlarda yaşanan kapışma, yeryüzünün bütün bölgelerini etkisi altına aldı.

Anglo-Amerikan blokun tek yanlı küresel egemenliği artık eskisi kadar muhtemel değil. Daha şimdiden sınır çizgileri belirginleşmeye, zaafları ortaya çıkmaya başladı. ABD ne kadar kapsamlı güvenlik stratejileri geliştirmeye, ne kadar silahlanmaya, ne kadar siyasi ve diplomatik nüfuzunu arsızca kullanmaya devam ederse etsin, beklenen daha erken, tahmin edilenden daha kolay yara almaya başladı. Onlar işgallerin ağır faturalarıyla boğuşurken bazıları Amerikan gücünün daha da tahrik edilip yayarak zayıflatılmasının önünü açıyor. Bu arada Anglo-Amerikan blok dışındaki güçlerle askeri, siyasi ve ekonomik alanda dev ortaklıklar geliştiriyor.

Birkaç yıl içinde ipliği pazara çıkarılan ama hâlâ birilerinin büyük umutlar bağladığı ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi"ni, "Avrasya'yı çevreleme stratejisi"ni, "Yeni Avrupa" tasarımını, "Afrika'yı yeniden sömürgeleştirme" planlarını tartışırken, taraf olsak da, karşı çıksak da Amerika'nın gözünden değerlendiriyoruz. Bu iradenin dışındaki gelişmeleri dikkatle izlemiyoruz ya da küçümsüyoruz. Ama dünya, bir çok alanda Amerika'ya rağmen, Amerika'nın müdahale edemediği olaylarla şekilleniyor.

Latin Amerika'daki gelişmeler, yeni bir blok olarak tartışılıyor. Kafkaslar/Orta Asya sanıldığı kadar ABD/İngiliz tasarrufunu açılabilmiş değil. Bölgede Rusya ve Çin'in oluşturduğu ciddi bir direnç var ve giderek güç kazanıyor. Washington'ın Asya'nın iki büyük gücü olan Çin ve Hindistan'ı birbirine düşürme stratejisi başarısız olursa, ABD'nin Asya macerası çok ağır yaralar alacak. Doğu ve Güneydoğu Asya, birkaç geleneksel ABD müttefiki dışında kendine çok farklı bir yol çizme arefesinde. 21. yüzyılın en dinamik bölgelerinden biri olması beklenen bölge, nüfus gücü, ekonomik ve teknolojik gelişimi, dünyanın en büyük serbest pazarı projesiyle göz dolduruyor.

Ortadoğu, şimdilik büyük oranda Anglo-Amerikan blokun kontrolünde. Gerek kaynaklar, gerek siyasi bakış, gerekse sermaye olarak belirleyici bir konumda olan bölgenin kaderini sanıldığı gibi Amerika değil, bölgede yaşanacak toplumsal hareketlilikler ve hızla büyüyen yeni siyasal dalga belirleyecek.

Özellikle enerji projeleri, silah ticareti, savunma anlaşmaları ve sermaye hareketliliğine dikkat etmek gerekiyor. Serbest girişimin sembolü olan ABD'nin Dubai Port Worlds şirketinin ABD limanlarının işletme hakkını engellemesi, Türkiye'de inanıldığı gibi güvenliğin bir ülke için hâlâ en belirleyici etken olduğunu ortaya koydu. Buna kızan Arap dünyası, dolar rezervlerinin bir kısmına euro'ya dönüştürme kararı aldı. Aslında dolardan kaçış 11 Eylül'den bu yana devam ediyor. Sadece Körfez sermayesi değil, bölgesel ve küresel ölçekte birçok ülkenin bu eğilim içinde olduğu biliniyor.

ABD'nin tek yanlı dünya tasavvuru dibe vurabilir. Tek süper güç rolünü çoktan kaybetti!

Dev enerji ve silah anlaşmaları

İran'ın Çin'le yaptığı enerji anlaşmalarının toplamı 100 milyar dolara ulaştı. ABD baskısına rağmen İran-Pakistan-Hindistan boru hattı projesi uygulanma aşamasında. Yine İran'la OPEC'in tek Asyalı üyesi Endonezya arasında 2.5 milyar dolarlık enerji, rafineri anlaşması yapıldı, D-8 toplantısında imza atılacak. İran-Rusya arasındaki enerji, silah ortak projelerini tartışmaya bile gerek yok. Yine İran-Irak-Suriye arasında petrol boru hattı projesi hazırlık aşamasında. Rusya Cezayir ile 7,5 milyar dolar gibi dev bir enerji silah anlaşması imzaladı. Savaş uçaklarından Sahra'da petrol aramaya, füze sistemlerinden teknik eğitime uzanan kapsamlı bir anlaşma. Kazakistan'dan Çin'e ulaşacak 962 kilometrelik boru hattı, Hazar'a ve Basra Körfezi'ne ulaşıyor.

Hazar'a giren Çin, İran'la yaptığı anlaşmalarla da Basra Körfezi'ne, Ortadoğu'ya girdi. Hatta Afrika'da enerji ve silah ticareti öncülüğünde müthiş bir nüfuz mücadelesi yaşanıyor. Bu mücadele olmasaydı Darfur sorununu kim fark edecekti?

JSF kod savaşı

134 bin çalışanı ile dünyanın en büyük silah üreticilerinden olan Lockheed Martin şirketinin yaptığı, ABD, İngiltere, Hollanda, Türkiye, Avustralya, Danimarka, Norveç, İsrail ve Singapur'un müşterisi olduğu, geleceğin savaş uçağı olarak bilinen F-35 Joint Strike Fighter savaş uçakları üzerinde büyük bir kavga başladı. İngiltere, uçakların bilgisayar kod sistemlerini kendisine vermemesi halinde 12 milyar sterlinlik anlaşmayı iptal edeceğine dair ABD'yi uyardı. Gerekçe, bu kodların sadece ABD'nin elinde olacağı, istediği zaman düğmeye basıp uçakları çalışamaz hale getireceği...

Türkiye'nin bu konuda bir itirazı var mı acaba?

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi