T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
G Ü N D E M 5 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Asker istedi biz de yayınladık

28 Şubat dönemi ve andıç olayına dair şok açıklamalarda bulunan Dinç Bilgin, gazeteci Birand ve Çandar'ı işinden eden PKK'ya destek haberini, ordu ve kamuoyu baskısından korktukları için yayınladıklarını ama doğru yapmadıklarını söyledi

Medya dünyasının önemli isimlerinden Dinç Bilgin, yıllar sonra ilk kez önceki akşam canlı yayında Nazlı Ilıcak'ın Sözün Özü programına katıldı. Yaşadığı olaylarla hata ve pişmanlıklarını anlatan Bilgin, birbirinden ilginç itiraflarda bulundu. Bankacılık serüveninden Zafer Mutlu'ya, 28 Şubat'tan andıç olayına her konuda özeleştiri veren Bilgin, gazete patronlarını her şeye saldıran köpek balıklarına benzetti. "O dönemde her gazetenin askerle yakın teması vardı" diyen Bilgin, güçlü olduğu zamanda lükse düşkün olduğunu ve çok kişinin canını yaktığını belirterek, şimdi en büyük destekçisinin ailesi olduğunu söylüyor. "Haksızlığa da uğrasam sonuçta yaşananlardan ben sorumluyum" diyen Bilgin'in bir döneme çok yakından tanıklık eden itirafları:

KÖPEK BALIĞI GİBİ

28 Şubat döneminde her şey zıvanadan çıktı. Gazeteler, hükümet yıkıp hükümet kurmaya başladılar. Bütün kamu ihaleleri medya patronlarına dağıtılır oldu. Medya patronları köpek balıkları gibi her tarafa, her şeye saldırdılar. O devirde gerekli görülen bir psikolojik harp vardı. Devletin bazı kademelerinde uzman kişilerce bir plan hazırlanıyor ve uygulama devreye sokuluyordu. Birileri bildirileri size uçuruyor ve yayınlamanızı istiyor. Siz de yayınlamak zorunda kalıyorsunuz. Andıç olayında Hürriyet'in yayınladığı haberi biz de yayınladık. Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve Altan kardeşler hakkında 'Abdullah Öcalan'dan para aldılar' söylentilerine inanmadım ama gazetemi andıçın hazırlandığı merkezden ve kamuoyundan korumak durumundaydım. Hürriyet gazetesi bu haberi yayınladığı için biz de vermeye mecbur kaldık. Şimdi baktığımda doğru yapmadığımızı görüyorum. O dönemde her gazetenin askerle teması vardı.

TEMİZEL'DEN AHLAKSIZ TEKLİF

Medya patronlarının bankacılık kervanına sonunda ben de katıldım. Etibank temiz bir banka değildi. Bana ayıplı bir banka sattılar. Bankayı aldığım günden itibaren büyük zararım oldu. Şirketlerime konan tedbirlerin kaldırılması için çareler aramaya başladık. Başbakan ve başbakan yardımcısıyla sürekli görüşmeye çalıştım. Niyetleri bankaya değil medyaya el koymaktı. Zekeriya Temizel bizi Ankara'ya bir yemeğe davet etti. O zamanki başyazarımız Güngör Mengi ve Ankara temsilcimiz Bilal Çetin gittiler. Temizel, Mengi'ye, 'Ben grubun yönetim kurulu başkanı olayım, 50 milyon dolar verelim, sen de kayyum ol' teklifinde bulundu. Enteresandır, Mengi o dönemde beni koruyarak, bu ahlaksız teklife çok sert cevap verip masayı terkediyor. Çok garip oyunlar oynanıyordu. Bir siyasi suikaste kurban oldum.

Andıç olayı nedir?

28 Şubat döneminin en vahim yanlışlarından ve Türkiye basın tarihinin en kara olaylarından birisi olarak değerlendirilen "andıç olayı", PKK'lı Şemdin Sakık'ın yakalandığı sürece denk geliyor. Gazetelere Sakık'ın ifadesi diye sızdırılan bir belgeyle aralarında Cengiz Çandar ve M.Ali Birand gibi gazeteci ve yazarların bulunduğu bazı kişilerin PKK'ya hizmet ettiği ima ediliyordu. Hürriyet ve Sabah belgeyi yayınlamış Birand ve Çandar, işlerini kaybetmişti. Ordunun üst kademesindeki değişikliğin ardından ifadenin sahte olduğu ve Çevik Bir'le Erol Özkasnak'ın talimatıyla basına verildiği ortaya çıkmıştı.

Patronlar için iyi mesaj

Bilgin'in kötü bir niyetle böyle bir şey yaptığına inanmadığını belirten Mehmet Ali Birand, "Şimdi bunları açıklaması beni çok memnun etti. İnsanlar çeşitli nedenlerle hata yapabilir. Önemli olan sonradan o hatada ısrar etmemek. Ben, andıç olayından dolayı kimseye bir kırgınlık duymadım. O olayı olmaması gereken bir yol kazası olarak gördüm hep. İz bırakmadı ve doğrular çok çabuk ortaya çıktı. Dinç Bey açıklamalarıyla bundan sonra gelecek olan patronlara bir mesaj vermiş oldu. İnşallah o tavsiyeyi tutarlar. Cünkü Türkiye gene zor bir dönemde" dedi.

Zafer Mutlu oğlum gibiydi

Zafer Mutlu ile hukukumuz çok güçlüydü. Neredeyse oğlum gibiydi. Onunla benim ilişkim, Bülent Ecevit ile Hüsamettin Özkan arasındaki ilişkiye çok benziyor. Mutlu, batan gemisinin içinde boğulmayı tercih eden kahraman kaptan olamadı. Filikasıyla canını kurtaran adam oldu. Sanırım o ve diğer arkadaşlar bana olan güvenlerini kaybettiler. Benim yanımda kaldıkları takdirde başları zorda olacağını düşünerek kendilerine yeni bir yol çizdiler. O günkü zor şartlarda ulusal bir gazete çıkardılar ve başarılı oldular. Bir daha kendilerini görmedim. Mutlu'nun benimle ilgili iyi duyguları olduğunu dışarıdan duyuyorum. Mehmet Ali Ilıcak da cin gibi bir çocuktu. Patronluğumun uzun sürmeyeceğini anladı. Sabah'tan transferler yapınca sırtımdan hançerlendiğimi düşünerek gazetesinin dağıtımını durdurdum. Haksızlık yaptığımı sonradan gördüm ama geriye dönüş olmadı.

  • MUSTAFA CAMBAZ/ İSTANBUL

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi