T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Dinî Boşanma-Resmî Boşanma

Boşanmalar konusunda günümüzde sıkça karşılaşılan bir tartışma da, dinî ve resmî boşanma ayrımıdır.

Dinî boşanma/hukukî (resmî) boşanma ikilemi, özellikle kadınların gerek hukukî-malî açıdan, gerek dinî açıdan ve gerekse psikolojik huzursuzluklar açısından mağduriyetine yol açmaktadır. Özellikle erkekler, dindar kadınları, nişanlılık dönemindeki ayrılıktan ya da resmen boşanmadan sonra, "dinî nikâhın benim elimde", "dinî nikâhını vermedim" gibi bir takım gerekçeler öne sürerek tehdit etmekte, ya kadının yeni bir evlilik yapmasını engellemeye çalışmakta, ya da yapmış olduğu yeni evlilikte âdetâ gayri meşru ilişki yaşadığı suçlamasını yöneltmektedirler. Din açısından bir önemi olmasa da, kadınların dindarlık duyarlılığına yönelik bu suçlamalar, bazen gönüllerini tırmalamakta ve iç huzursuzluğu yaratmaktadır. Bu yüzden, kadınları çok mağdur eden böyle bir ikilem ortadan kaldırılmalıdır.

Geleneksel anlayış, evlilik ilişkisini, özellikle kuruluşu açısından aileler ve daha çok da evlenmeye aday çiftler arası bir ilişki olarak görmüştür. Bu çerçevede velâyet, evlenmeye zorlama (icbar), denklik gibi, evliliğin kuruluşunda ebeveyn başta olmak üzere ailenin diğer bireylerine de kimisi çok tartışmalı ya da uygulanması zor bazı haklar tanınmıştır. Evlilik birliğinin boşanma yoluyla sona erdirilmesi açından ise, geleneksel anlayış boşamayı daha çok kocanın irade ve yetkisine vermiştir. Koca bu irade ve yetkisini, yine bu geleneksel anlayışta belirlenen çerçevede ve sistematik içinde sorumlulukla ve titizlenerek kullanmak zorundadır. Kocanın bu irade ve yetkisini böyle bir sorumlulukla kullanması için, boşama bir süreç olarak düşünülmüş, karı-koca anlaşmazlıklarının öncelikle çiftler arasında giderilmesi (Bakara, 2/228; Nisa, 4/28), çiftlerin anlaşmazlığı durumunda ailelerinden kurulacak hakeme başvurulması istenmiş (Nisa, 4/35), boşama ehliyetini sakatlayacak veya aşındıracak durumlardan uzak biçimde iradesini kullanması istenmiş, ayrıntısını daha sonra ele alacağımız dönüşlü veya dönüşsüz boşama biçimleri geliştirilmiş, boşama sayısı üçle sınırlandırılmıştır.

Kadın ise, geleneksel anlayışta, boşanma konusunda sınırlı yetkilidir. Bu yetkiler; -daha sonra ele alacağımız gibi- boşama hakkının kadına devredilmesi (tefvîzü't-talâk), irade ilkesi çerçevesinde bedel ödeyerek karşılıklı rızayla boşanma (muhâlea) ve son olarak evlilikte zarar görmesi ve mağdur olması durumunda kusur ve uygunsuzluk ilkeleri çerçevesinde mahkemeye başvurarak boşanma (tefrîk) olmak üzere üç tanedir.

Geleneksel anlayışta boşama yetkisinin öncelikle kocaya verilmesinde, bir takım gerekçelere dayanılmıştır: 1) Malî Yaptırımın Caydırıcılığı: Koca, hem boşadığı eşinin belli bir süre nafakasını ödemekle yükümlü, hem de yeniden evlenmek için masraf yapmak zorunda olduğundan, boşama yetkisini gelişigüzel kullanamaz, boşama kararından önce iyi düşünüp tartması gerekir. 2) Aile Mahremiyetinin Korunması: Mahkemeye taşınan boşanma davası, tarafların aile sırlarının açığa çıkmasını, yerli yersiz bir takım ithamlar yapılmasını, çiftlerin ailelerinin uzaklaşmalarını, boşananların yeniden eş bulup yuva kurmalarının güçleşmesini ortaya çıkarabilir. Bu yüzden koca, boşama yetkisini kolayca kötüye kullanamaz. Kullanırsa hem kendisi, hem de ailenin güven ve istikrarı zarar görür.

Kocanın irade ve yetkisindeki boşama (:talâk/tatlîk) durumunda, Osmanlı Devleti'nin özellikle yakın zamanlardaki uygulamasında, kocanın boşanmayı mahkemeye bildirimde bulunarak tescil ettirmesi zorunluluğu getirilmiştir. (Halil Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, Ankara 1976, 132-133) Günümüzde boşanma, yalnızca mahkeme kararıyla olmaktadır. Taraflardan birinin veya her ikisinin boşanma davası açması sonucunda, mahkemece boşanan eşler, dinen de boşanmış olurlar. Resmî mahkemenin verdiği karar kesindir. Bu mahkemenin, laik bir devletin mahkemesi olmasının sonuç açısından bir önemi yoktur. Mahkeme boşanma kararını verdikten sonra, taraflar ayırıcı boşamayla (bâin talâk) boşanmış olurlar. Bu boşanmadan sonra, yeniden evlenmek istediklerinde, yeni bir nikâh yaptırmaları zorunludur.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi