T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
A K T Ü E L 17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mektuplarda kalan aşklar

İstanbul sahaflarının unutulmuş raflarından toplanan aşk mektupları "El Yazması Aşklar" adıyla kitaplaştı. 1929 ile 1969 arasında yazılmış 300'den fazla mektubun arasında Abdulhamit'in kızı Şadiye Sultan'ın mektubu da var.

Seda
Baştuğ
Yazar ve tiyatrocu Kaan Erkam, "özlenen aşkları" derledi; üstelik hepsi gerçek, hepsi duygu dolu. Erkam, aşk mektuplarıyla başlayan yolculuğunu, İstanbul sahaflarının unutulmuş raflarında sürdürdü. Sonra da tozlu raflardan topladığı aşk mektuplarını, "El Yazması Aşklar" adlı kitapta bir araya getirdi. Günümüzde bilgisayar klavyelerine ve cep telefonlarına sıkışan aşkın, o yıllarda ne kadar özel ve derinlikli olduğunu anlatan Erkam, "O zaman kavuşmak zormuş. Ev telefonunun bile kullanılamadığı zamanlar... Şimdiki aşklar ise sms aşkları" diyor.

GÜL KOKULU MEKTUPLAR

Kaan Erkam, önce Celal Bayar ailesine ait mektuplar, ardından Sultan Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'a gelen mektuplar ve derken çok sayıda ilginç aşk mektubuna ulaşmış; Osmanlıca'dan Türkçe'ye çevirilerini yaptırmış. Bu mektuplardan sonra şimdiki aşkları "çok boş" bulduğunu söylüyor Erkam ve devam ediyor: "Şimdi aşk mektupları yok; elektronik posta ve telefon mesajları var. Eskiden aşk mektuplarına kokular sürülürdü. Elektronik postalar ve telefon mesajları kokmuyor. Her şeyin kolayına, basitine gitmişiz."

  • İSTANBUL

    Samanlıktan kaldıramadım...

    Bir adam Erzurum'dan kadınla buluşmak için 44 saat yol katederek İstanbul'a geliyor. Buluşamıyorlar. Telefon da yok. Adam geri dönüyor. Sonraki yazışmada kızın evden çıkamadığı anlaşılıyor ve tekrar randevulaşıyorlar, bu kez buluşuyorlar. Mektupları yazan kişi "Samanlıktan Kaldıramadım Samanı da Zühtü" türküsünün bestecisi Sabahattin Akdağcık.

    60 yıl sonra ölümünü hissetti

    Maşukiye'de askere giden gençler, sevdikleri kızlara "el verirmiş". El verdiği kız, onu beklemek zorundaymış. Zeki isimli genç askere giderken sevdiği kıza "sana el verdim" demek ister ama bunu söyleyemez. Kız da "el vermedi" diye başka biriyle evlenir. Askerden dönen Zeki bu durum karşısında yıkılır. Yıllar sonra 80 yaşında bir büyükanne olarak İstanbul'daki evinde oturan kadın, bir gün "ben Maşukiye'ye gidiyorum" der. Sabaha karşı vardıkları Maşukiye'de sela verildiğini duyar kadın ve "Bu Zeki'nin selası olmasın" diye üzülür. Zeki'nin evine gittiğinde, yıllar önce sevdiği adamın öldüğünü hissettiğini anlar.

    Şadiye Sultan'ın gizli aşkı

    Abdulhamit'in kızı Şadiye Sultan'a gelen mektupta, "Sultanım sakın bunu en yakın arkadaşınıza bile söylemeyiniz" ifadesi yer alıyor. Ancak Sultan dayanamayıp yakın arkadaşlarından birine durumu anlatıyor. Tabii ki verilen bu sır çok geçmeden Sultan'ın babası Abdülhamit'in de kulağına gidiyor ve aşığın kellesinin vurulmasını emrediyor.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi