T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Herkes sorumlu....

Danıştay saldırısı ne yazık ki bir de cana mal oldu, bir yargıç hayatını kaybetti. Bu saldırı aklı selim sahibi her insanda aynı duygu ve korkuyu yarattı:

Planlı ya da plansız ağır bir tahrik...

Şimdi sorun sistemin, devletin, toplumun bu tahrike nasıl yanıt vereceğinde, bu saldırının yarattığı sarsıntıyı nasıl dindireceğinde...

Dindirme ve yanıt olup bitene nasıl yaklaştığınızla yakından ilgilidir.

Olup bitene iki türlü bakabilirsiniz...

Birinci bakış açısı, içte ya da dışta, resmi ya da gayri resmi, idelojik ya da kişisel birilerinin kutuplaşmayı tahrik etmek, istikrarı bozmak ve demokratik değerleri örselemek için bu eylemi gerçekleştirdiğini varsaymaktır..

Bu durumda almanız gereken tavır bellidir:

Tahriki tüm ayrıntılarıyla gözler önüne sermek, suçluyu ait olduğu toplumsal gruptan ayırarak ele almak...

İkinci bakış açısı bu eylemi laikliğe yönelik sistemli ve derin bir tehdit olarak tanımlayarak, bu tehdidin arkasında yattığı varsayılan hükümet, başbakan, İslami kesim, vs her kişi, kurumu ve kesimi suçlu ilan etmektir...

Baykal'ın yaptığı gibi...

Danıştay ziyaretlerinde siyasilerin tepki görmesi, askerin alkışlanması gibi...

Bu ikinci tutum oynayan oyunun, tahrik bombasının aracı haline gelmeniz, onun hedeflediği rolü yerine getirmeniz demektir...

Örneğin Danıştay Başkanı ve üyelerinin tepkisini, öfkesini paylaşmamak mümkün değildir. Üstelik bir süre önce saldırıya uğrayan yargıçların resimlerinin bir gazetede çarşaf çarşaf yayınlanmasına gösterdiği reaksiyonu ve bu konuda yaptığı uyarıyı unutmak da mümkün değildir...

Bununla birlikte Danıştay Başkanı başta olmak üzere, muhalif siyasi parti liderleri ve hükümete muhalif basının suçu hükümete yıkmasının, sorumluluğu Başbakan'a ve etrafına çıkarmasının akılcı bir açıklaması yoktur...

Hükümetin bu konudaki sorumluluğu başörtüsü tartışmasına girmesi, Danıştay 2. Dairesi'nin kararını eleştirmesi olarak tanımlanıyor...

Bu eleştiriyi mantıklı bulmak söz konusu olabilir mi?.

Aksi halde yargı kararları eleştirilemez ve siyasi-toplumsal konular kimi kişi ve gruplar tahrik olur diye hiçbir şekilde tartışılamaz...

Şu aşamada devleti ve toplumu ağır yaralayan bu eylemle ilgili olarak iki sorunun altını çizmek gerek:

1. Nasıl oluyor da, bir ülkenin en üst mahkeme heyetlerinden birisi toplantı halindeyken o odaya silahlı bir saldırgan elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor?

Bu güvenlik boşluğu ya da zaafiyeti en az yapılan saldırı kadar vahimdir ve sorgulanmalıdır.

2. Nasıl oluyor da dolaylı tahrik konusunda kimi kişiler diğerlerini suçlarken kendi tavırlarını gözardı edebiliyorlar?

Nitekim bu olayda ortada dolaylı bir yönlendirme, etkilenme varsa hemen her kurum benzer sorumluluklar taşımaktadır. Ertuğrul Özkök de bunların arasında yer alır, Baykal da, Başbakan da, kimi anayasal organlar da...

Ülkede yasama-yürütme ve yargı arasında süren sürtüşme, anayasal organlar arasındaki iletişimsizlik ve gerginlik taraflaşma ve kutuplaşmanın hem başladığı hem meşrulaştığı ana yerdir...

Kimse bunu göz ardı etmesin...

Ne hükümet, ne YÖK, ne yüksek yargı organları, ne asker ne de Cumhurbaşkanı...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi