T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Ancak açık zihinle...

Öfkesi burnunda insanlardan oluşan bir toplumuz. Zengin-fakir, okumuş-okumamış fark etmiyor, her etkiye derhal en sert tepkiyi veriyoruz. Tepkimiz yanlış istikametlere götürüyormuş, hatta beklediğimiz ve arzu ettiğimiz sonucun alınmasını engelliyormuş; bu kadar ince noktalara bakanımız pek yok.

Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik menfur saldırı, dün olayda hayatını kaybeden yargıç için yapılan törenlere ve cüppelerini giymiş hukukçuların Anıtkabir'e yürüyüşlerine yansıyan müthiş bir öfkeye dönüştü. Katılımcılardan kendilerine mikrofon uzatılanların çoğu, alçakça eylem sebebiyle siyasî iktidarı suçlayıcı konuşmalar yaptılar.

Öfke baldan tatlı olabilir, ama bazen insanı zora düşürecek sonuçları da olabilir öfkenin...

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kitleleri kışkırtacak eylemler bazı sonuçlar almak için sahneye konulur. Siyasî eylemlerin büyük çoğunluğu, hedef seçilmiş kişilerin vücudunu ortadan kaldırmak için yapılmaz; bazen eylemin hedefi ile amacı arasında tersine bir ilişki de bulunur: Hedef lâikliğiyle tanınan bir kişilik olduğu halde, eylemi planlayanların amacı o kişinin kendilerine karşı acımasız bir mücadele verdiği bir kesimi sindirmek de olabilir...

Prof. Muammer Aksoy, Doç. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Prof. Ahmet Taner Kışlalı, Dr. Necip Hablemitoğlu gibi aydınları kurban verdiğimiz siyasî cinayetler yaşandı 1990 yılı sonundan itibaren... Her eylem sonrasında, öldürülen aydına fikrî yakınlık duyan binlerce insan sokaklara döküldü. Türkiye'yi derinden sarsan birer olaya dönüştü her eylem. Acaba bugün vardığımız noktada her eylemin sonrasında meydana gelen öfkeli ortamın haklı olduğunu iddia edebilecek durumda mıyız?

Daha önemli soru ise şu: Ülkemizde işlenen siyasî cinayetlerin fâillerinin yakalanmaması, yakalananların da sorumlu tutuldukları eylemleri gerçekten işlediklerinden emin olunamaması, öldürülen aydınlara fikrî yakınlık duyanların her eylemden sonra sokaklara taşıdıkları öfke selinin dizginlenememesiyle ilgili olmasın? Öfke yerine serinkanlı bir tutum sergilense, önyargılar yerine kuşkular hâkim olsa, her ihtimal enine boyuna irdelense, ulaşılacak sonuç, büyük ihtimalle, daha tatmin edici olabilirdi.

Geçmişin hatasını bugün tekrarlamamız gerekmiyor. Evet, bu defa da, eylemleri planlayanların ekmeğine yağ sürecek ilk öfkeler dışa vuruldu... Kışkırtılmış kitleler yine 'olağan şüpheliler' tarafına bakarak içlerini boşalttılar... Gazete manşetleri, sütunlar hep aynı hedefi dövdü; olay için "Rejimin 11 Eylül'ü" çılgın yorumunu yapanlar bile çıktı aramızdan. Fakat bu kadarı yeter. Bugünden başlayarak, önyargılarımızı bir kenara koyarak, hedef-amaç çelişkisine, sebep-sonuç ilişkisine dikkat edilen yeni bir değerlendirme üslubu yakalamalıyız.

Şöyle bir senaryoya ne dersiniz: Bir yerlerde hazırlanmış bir proje olarak düşünebiliriz son eylemi; eylemciyi de böyle bir olaya sebep olmak üzere özel yetiştirilmiş biri olarak kabul edebiliriz. Buraya kadar kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Eylemcinin hedefi Danıştay 2. Dairesi üyeleri; peki, böyle bir eylemin amacı ne olabilir?

Gelecek ilk cevap belli: "Türbanla ilgili olumsuz karar vermiş lâik yargıçları ortadan kaldırmak..." Bu cevabı verenlerin hatırlaması gereken bir ayrıntı var: Kararla ilgili gazete kesiğini cebinde taşıyan eylemci, o haberde 'karşı görüş' sahibi olduğu yazan bayan yargıca neden kurşun sıktı?

'Hedef-amaç' çelişkisine dayalı soruya benim farklı bir cevabım var: Hedef seçilenler Danıştay yargıçları, bu tamam; ama eylemin amacı yargıçlar üzerinden topluma farklı bir mesaj vermek olabilir. Son günlerde zaten gerilmiş olan sinirleri daha da gerecek, bozulmuş olan toplumsal ilişkileri iyice berbat edecek bir kanlı eylem...

Eyleme ve eylemciye öfke duymamızda hiçbir mahzur yok; sadece zihnimizi biraz daha açık tutalım yeter...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi