T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Neye karşı?

Cumhurbaşkanı yüksek seviyede bir hakim; bir konuda hüküm vermenin nelere bağlı olduğunu iyi bilmesi beklenir, ama o, meş'um hadise üzerine Danıştay'ı ziyaretinde hükmü açıklıyor: "Bu saldırı şahıslara ve kurumlara değil, çumhuriyetin laiklik gibi değişmez niteliklerine karşı yapılmıştır". Şimdi bu hükmü hukuk ve mantık kuralarına göre irdeleyelim:

Perişan medyada çıkan ilk haberlere bakılırsa saldırgan eylemini, "türban konusundaki kararları sebebiyle yapmış". Henüz sorgulama tamamlanmadı, eylemcinin arkasında birilerinin olup olmadığı ortaya çıkmadı. Bu sebeple ihtimaller üzerinden yürüyelim.

İlk akla gelen ihtimale ve saldırganın ifadesine göre olay bir gruba değil, bir şahsa aittir; kendisi alınan karardan etkilenmiş, kinlenmiş ve cezalandırma yoluna gitmiştir. Bu takdirde "hakka, hukuka ve ahlaka aykırı olup kamu vicdanının asla kabul etmeyeceği münferit bir eylem" ile cumhuriyet ve laikliğin ortadan kaldırılacağını düşünmek mümkün değildir. Böyle yüzlerce olay vardır, birçok önemli şahsa karşı suikast yapılmıştır, yapanlar da ya mechul kalmış veya yakalanıp cezalarını çekmişlerdir; bu yüzden rejim filan değişmiş değildir.

Belli bir grubun kasıtlı ve planlı olarak bu eylemi düzenlediklerini ve bir avukatı da (Niçin bir avukat?) tetikçi olarak kullandıklarını varsayalım; bundan çıkacak sonuç, ulaşılacak hedef ne olabilir? Türkiye'de halk, Meclis ve güvenlik güçleri, suikastlarla, adam öldürmelerle yola çıkanların rejim değiştirmelerine izin verir mi? Böyle bir şeyin en küçük bir ihtimali var mı? Olmadığına göre "laikliğe karşı bir saldırı" hükmünün hukuktan önce mantıklı bir dayanağı yoktur. Laiklikle bir ilgi kurulacaksa akla en yakın olanı şu olabilir: "Avukat, Danıştay üyelerinin laiklik anlayışlarını beğenmemiş, buna karşı tepkisini de çılgınca bir eylem ile ortaya koymuştur". Bu ihtimal bile olayın, laiklik ve cumhuriyete değil, belli bir laiklik anlayışına karşı ve münferit olduğunu gösterir

Peki eylem bu son ihtimale göre yapılmış ise amaca mı , tersine mi götürür?

Hiç şüphe yok ki, bu eylem, laikçilerin ekmeklerine yağ sürecek, laikliği daha sert ve radikal olarak uygulamayı savunanların işine yarayacaktır. Laikliği din ve düşünce özgürlüğünün koruyucusu olarak anlama ve uygulamayı ise zora sokacaktır. Şu halde bu eylemi, aklı başında dindarların ve ılımlı laiklerin düzenlemesi, desteklemesi mümkün ve muhtemel değildir.

İster münferit, ister bir grup tarafından yapılmış olsun bu çirkin, haksız ve zararlı eylemin yapıldığı siyasi zemin, hal ve şarta bakarak da bazı sonuçlara varmak mümkündür:

Muhalefet lideri yakında yaptığı bir konuşmada, "Cumhurbaşkanlığı seçimi, cumhuriyet tarihinde önemli bir kırılma noktasıdır" dedi ve böyle düşünenler, iktidarı erken seçime zorlamak ve Cumhurbaşkanı'nı bu Meclis'e seçtirmemek için ellerinden geleni yapmaya karar verdiler. Siyasi gözlemciler de işte bu yüzden önümüzdeki ayların tehlikeli eylem ve gelişmelere gebe olduğunu defalarca ifade etmişlerdi. Görünen köy kılavuz istemezse ortada apaçık bir sebep var: Siyasi ve sosyal buhran çıkarmak, bölücülerin bulanık suda balık avlamaya kalkışması, demokrasiyi hazmedemeyenlerin antidemokratik tedbirlere zemin hazırlamaları, siyasi ihtiras sahiplerinin de bir an önce seçimlere giderek şanslarını deneme imkanına kavuşmaları...

Eğer olaya bu açıdan bakılırsa hem iktidarın hem de güvenlik birimlerinin daha köklü ve isabetli tedbirlere başvurmaları kolaylaşır. Bunları dindarların üzerine kışkırtmak hastalığı arttırır ve tedaviyi güçleştirir.

Bilgili ve şuurlu bir Müslümanın, dine dayalı gerekçelerle böyle bir eylemi gerçekleştirmesi şundan dolayı da muhtemel değildir: İslam'a göre hiçbir şahsın veya grubun kendi başına cihad ilan etmesi, insanları yargılayıp -veya yargılamadan- ölüm hükmü vermesi ve bunu infaz etmesi caiz değildir, günahtır, haramdır ve bu konuda bir görüş ayrılığı da yoktur.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi