T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 MAYIS 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Yalnız kovboylar

Güneri Civaoğlu, Danıştay'a saldırı olayını irdelediği dünkü yazısında, Kartal Demirağ'ı hatırlamış... Benim de zihnimde Mehmet Ali Ağca figürü vardı; akşam Kanal-7'de Erhan Çelik "Bu olay size ne düşündürdü?" diye sorduğunda, çoğu kişiyi şaşırtacağımı bile bile, "Mehmet Ali Ağca'yı" cevabını verdim.

Sahi Kartal Demirağ nerede? ANAP Kongresi'ne silâhı belinde mi girmişti, yoksa Başbakan Turgut Özal'a doğrultacağı silâh önceden mi salona sokulmuştu? Kartla girilen salona sızmayı nasıl başarmıştı? Afyon'dan Ankara'ya yola çıkarken kafasından neler geçiyordu? Suikast için kimlerle görüşmüş, kimlerin onayını almıştı?

Bu soruların çoğunun cevabı bugün de yok. Resmî kayıtlara göre, 'bir yalnız kovboy' Kartal Demirağ...

Danıştay'a saldırı haberini alınca Ağca figürünün zihnime üşüşmesi tesadüfi değil. Önceki akşam, 1979 yılında meydana gelmiş İslam Dünyasını sarsan bir olayı kitaplaştırma çabası sürdüren bir Amerikalı gazeteciyle görüşürken, "Biliyor musun?" dedi konuğum, "O yılın en önemli figürlerinden biri de Ağca'ydı; cezaevinden kaçtıktan sonra yazdığı mektup ne kadar önemli, tahmin edemezsin..."

Biz akşam bunu konuştuk, ertesi gün, Ağca'yı zihnime taşıyan Danıştay baskını oldu.

Ağca elbette Demirağ'dan daha farklı bir tip. Malatya'dan çıkıp dünyanın dört bir yanına yolunu düşürebilecek, hayatına kast ettiği Papa'yı cezaevinde ayağına getirtecek 'zekâda' biri o... Zekâsına rağmen, Abdi İpekçi ve Papa suikastlarına kendisini yönlendirenleri bilse de, o eylemlerin neden yapıldığını bugün bile anlamadığına eminim.

Bir insan için en sıkıntılı durum herhalde 'piyon' olarak kullanıldığını bilmek olmalı. Üstelik Ağca, hayatının en değerli 25 yılını demir parmaklıklar arkasında geçirdi. Ne uğruna o kadar yıl hapiste yattığını bilmeyen yaşlı bir tetikçi olarak dışarı çıkacak; tabii çıkabilirse...

Alparslan Arslan, hiç kuşkunuz olmasın, Ağca ve Demirağ'dan çizgiler taşıyan bir tip... Hayatı hakkında bilgiler çoğaldıkça "Yok ya!" dedirtecek nice ayrıntıyla karşılaşacağız, göreceksiniz... Derslere girmeden, sınavlarda başarılı olmadan üniversiteden mezuniyet hakkı kazandığını duyarsam şaşırmam...

Ülkemizin son 30 yılına damgasını vurmuş tiplerden birinin hayatı da gizemli ayrıntılarla doludur. Tapu Kadastro Lisesi mezunu biri kendi alanında yüksek eğitim alırken nasıl Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne yatay geçiş yapabilmişti? Sağ yazarları okur, ibadetlerini yerine getirirdi o tip, sonra birden bire bölücü sol bir örgüt için hareketleniverdi. Uğur Mumcu, suikasta uğramadan hemen önce, onunla ilgili önemli bir bilgiye ulaşmıştı: Öğrenciliği sırasında bir grup eylemciyle birlikte gözaltına alınmış, diğerleri tutuklanırken bir tek o serbest bırakılmıştı; bırakan Deniz Gezmiş dâvâsının da savcısı olan Baki Tuğ'ydu. Evlendiği kızın babası MİT'te çalışıyordu; örgütünü evinde kurduğu Pilot Necati'nin de MİT elemanı olduğu biliniyor...

Ne kadar organize işler bunlar böyle...

Türkiye'yi sarsan son olayda, Alparslan Arslan, eylemini yakalanmayacağı varsayımıyla mı yapmıştı acaba? Hükümete yakın kaynaklar, kendilerine verilen, "Son anda müdahale olmasa elini kolunu sallayıp binadan kaçacaktı" bilgisine itibar ediyorlar. Olabilir tabii; ama üzerinden çıkan gazete kupürü, eylem mahalline yakın park ettiği otomobilinde bulunanlar, onun 'yakalanmak üzere' eyleme gönderilmiş biri olduğunu da düşündürüyor.

Güneri Civaoğlu'nun Kartal Demirağ'ı, benim Mehmet Ali Ağca'yı hatırladığım saatlerde, Can Dündar bir telefon almış; 'yıllarca üst düzey görev yapmış emekli bir komutan' diye tanımladığı birinden... Okuyalım: "Emekli Paşa'nın verdiği bilgi şu: / 1995-97 döneminde Bingöl Emniyeti, Hizbullah tarafından İran'ın Kum kentine eğitime yollanmış bir kişiyi saptıyor. / Adı: Alparslan Arslan... / Komutan, Kum'da eğitim gören Hizbullahçıların listesinin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat dairesinde ve Bingöl Emniyeti'nde bulunduğunu ve bu listeden bazı isimlerin çok önemli eylemlere imza attığını söylüyor."

Bilgiyi doğrulatamamış Milliyet yazarı...

Kim acaba o 'komutan'? Eylem akşamı Danıştay binası önünde 'nöbet tutanlar' arasında yerini alan Milli Güvenlik Kurulu'nun eski bir genel sekreteri olabilir mi? Verdiği bilgi dehşet verici, yine de eylemciye tam uymuyor: Alparslan Arslan babasının görev yeri olduğu için Bingöl'de doğmuş biri, yoksa Elâzığlı o... Sözü edilen yıllarda İstanbul'da avukatlık stajı yapıyor olması lâzım. Acaba, staj yapıyor görünürken Kum'a mı gönderilmişti?

Hükümete yakın çevreler, "Bekle, her şey ortaya çıkacak" diyorlar. Bekleyelim bakalım.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi