T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 28 MAYIS 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Kim ileri, kim geri?

İlericilik yeniliklere açık olmaktır, gelişmelere kendini kapatmak da gericilik... Bugünün dünyasında haber iletimi için güvercin beslenir mi hiç? Uçak, tren, otobüs, otomobil dururken, şehirlerarası seyahatlerde atlı araba tercih edilir mi? Bugün herkesin evinde de cebinde de telefon var; daktiloları attık, ihtiyaç olduğunda hepimiz bilgisayar kullanıyoruz.

İyi de yapıyoruz. Seyahatlerde motorlu araçlar yolları kısalttı. Her yerde ve kolay ulaşılır olma sayesinde pek çok zahmetten kurtulduk. Çocuklar bilgisayar önünde doğuyor, her işlerini daha çabuk ve elverişli biçimde görmeyi erken öğreniyorlar. Yeniliklere açık olduğumuz için elde ettiğimiz yeni değerlerin hesabını yapan yok; ama şu kadarını hepimiz biliyoruz: Keşifler ve icatlar sayesinde bugün dünden çok daha iyi durumdayız...

Bugünün insanı, ne ise o olarak değişen şartlara kendini uyarlamanın derdinde. Sadece bizde değil, dünyanın her tarafında insanların eskisinden daha fazla kendisine ayırabileceği zamanı oluyor. Artan zamanda yaptıklarıyla kendini daha değerli kılabiliyor insanlar. Kimi hayır-hasenat işinde, kimi güzel sanatlarla ilgileniyor. Vakit ayrılan konuların başında da mânevi yönden zenginleşme geliyor. Bütün dünyada dindarlığın daha göze çarpar bir hal alması, muhafazakârlaşma, biraz da bu yüzden...

‘Dindarlık’ ile ‘gelişen şartlara uyum’ arasında ilk bakışta bir çelişki var gibi görünebilir. Keşifler ve icatların yoğun yaşandığı 19. yüzyıl sonu şartlarında en fazla tartışılan konuların başında ‘din ilerlemeye engel midir?’ sorusuna aranan cevap gelirdi. O dönemlerde çok sayıda kitap, risale ve makalenin bu konuda yazılması ilgi yüksekliğindendir. İlk başlarda soruya verilen en kestirme cevap “Engeldir” olmuş, hemen her coğrafyada, konu, “Din döneminin kapandığı”, “Tanrı’nın öldüğü” erken ilânıyla kapatılmıştı.

19. yüzyılın son çeyreğinde kendini belli etmeye başlayan bu akımın ideolojik karşılığı olan ‘pozitivizm’, etkisini 20. yüzyılın ilk yarısında da sürdürdü. O dönemin filozofları, düşünürleri, eli kalem tutanları hep aynı çizgide ürünler verdiler; yazdıkları dünya liderlerini de etkiledi, bir çok ülkede devlet yönetimlerine damgasını ‘pozitivizm’e dayalı ideolojiler vurdu.

Bugünlerde yaşanan o geçmişe bir tepki... Her inançtan insan, yakalanan gelişmeyi inancıyla bağdaştırmanın yolunu kendi kültür çevresinde buldu. Din ile dünya arasında denge kuran düşünceler her yerde egemen hale geldi. Dindarlar kendilerini yeniliklere açmakla kalmadılar, bir adım daha ileri gittiler: Yeniliklerden inanç ve uygulamalarında yararlanmanın yollarını da buldular.

Geçmişin şabloncu yaklaşımlarını terk etmeyle sonuçlanan bir dönüşüm bizim coğrafyamızda da yaşanıyor. İslâm Dünyası’nda bir çok insanın Türkiye’ye ‘örnek’ olarak bakması, bizim bu alanda erken davranmamız ve dönüşümü daha az sancılı sağlamamızdır. Cumhuriyet, bu yönüyle, büyük bir başarı öyküsüdür.

Geçen gün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Almanya’daki Türkler ile buluşmasında, Türk görevlilerin, başörtüsüne itiraz ederken, “Babaanneleriniz gibi bağlayın” tavsiyesinde bulunduğunu bir kadın katılımcıdan işitmek çok şaşırtıcıydı. Her konuda babaanneler ve dedelerden daha ileride olmak istenirken, başı örtülü kadınlarımıza babaanne örneğini sunmanın ne gibi bir mantığı olabilir? 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı ideolojisi “Dindar olmayın” öğüdünü verirdi böyle durumlarda; 21. yüzyılda ise, eğer bir akıl verilecekse, bu, “Başörtünüzü babaanneniz gibi bağlayın” olmamalıydı.

Dindar kadınlar, yalnız seyahatlarda, haberleşmede, bilgiye ulaşmada yenilikleri izlemiyorlar, güne uygun ufak-tefek değişiklikleri kılık-kıyafetlerine de yansıtıyorlar. Başlarını örtmek için kullandıkları kumaştan örtünme biçimine kadar neredeyse her şeyleri kendilerince ‘bugüne’ uyum sağlamak için... Yani dünden daha iyi ve ileri...

En başta ne demiştim: “İlerilik yeniliklere açık olmaktır, gelişmelere kendini kapatmak da gericilik...” Yazının sonuna geldim, hâlâ aynı kanaatteyim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi