T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Ali Murat GÜVEN

Cenifır'a 'kürklerini' de soracak mısın sevgili Beyaz?

Geride bıraktığımız hafta, gösteri dünyası "bomba gibi bir haber"le sarsıldı. Sinema oyunculuğu ve şarkıcılıktaki performansıyla bu işten birazcık anlayanlara saç baş yolduran, buna karşılık -her fırsatta ön plana çıkardığı ve başına bir iş gelmesin diye de sigortalattırdığı- iri mabadıyla bu sanatsal açıklarını başarıyla kapatan çağdaş Amerikan kültürünün önde gelen bayan kırolarından Jennifer Lopez, "muhteşem bir konser vermek üzere" ay sonunda Türkiye'ye gelecekti.

Lopez hazretleri için "bayan kıro" ifadesini kullanmam yeni ve bana özel bir münasebetsizlik değil. ABD'nin ciddi müzik editörleri ve sinema yazarları, bu arada Amerikan kamuoyunun sanatsal beğeni açısından biraz daha evrilmiş olan kesimi, adı gösteri endüstrisinde JLO diye kısaltılan bu hatun için zaten yıllardan bu yana aynı anlama gelen yığınla aşağılayıcı ifadeler kullanmaktalar. Ki Lopez de onlara bu tezlerini haklı çıkartacak sayısız kozlar veren gayet hırt bir kişiliğe sahip.

"Öz"de fazla bir numarasının olmadığının kendisi de farkında olan bu Amerikalı köylü güzeli, o yüzdendir ki rol aldığı istisnasız her sinema filminde, çektiği her yeni video klipte ne yapıp edip kalçalarına da bir "yardımcı rol" verir. Zaten o istemese de keçiboynuzu tadı misali, ondan sıkıp bir şeyler çıkarmak zorunda olan yönetmenler bunu kendisinden öncelikli olarak talep ederler. Yoksa, JLO'nun kendinden menkûl sanatsal yeteneklerini kim ne yapsın?

Kendisiyle birarada olan erkeklerin "aşkının düzeyini" ölçebilmek için onlara bir kaç milyon dolar değerinde yüzükler alma şartı getiren, ayrıntılı kontratlarla evlenip yine benzer türden kontratlarla boşanan, bir giydiğini bir daha asla giymeyen, medya önündeki konuşmalarında dünya ahvali üzerine derin bilgisizliği sık sık alay konusu olan ve setlerde yaptığı inanılmaz kaprislerle Hollywood'un en kıdemli yönetmenlerini bile çileden çıkartan bu görgüsüz yıldız, Türk halkının onun müzikal performansına sanki çok ihtiyacı varmış gibi, 30 Nisan'da İstanbul'da konsere getirtiliyor. Herhangi bir klibini izleseniz, bütün numarası usta bir sinemacının elinde biçimlenmiş gösterişli (hattâ bazen de baygınlık getirecek derecede abartılı) bir dans gösterisinden ibaret olan bu hatunla popüler müzik sevenlerin kulaklarının pası giderilecek, hepimiz elit bir müziğe doyacakmışız. Peh peh peh! Hazır 20 Haziran Roger Waters konserine biletimizi almışken daha yakınlardaki bu büyük sanat olayına da kayıtsız kalmasak mı acaba... (Ekşi Sözlük'ün kâinattaki her şeyi çok iyi bilen allame sazanları buna da hemen atlarlar şimdi; Jennifer Lopez'in muhteşem müzikalitesinden anlayamayacak kadar zavallı biri olduğum üzerine bol küfürlü, aşağılayıcı yorumlar döşenirler adımın altına. Nasıl olsa internet bir çiftlik, kimsenin kimseden hesap sorduğu da yok. O yüzden rahat olun yavrularım...)

Şaka bir yana, beni bu müthiş "sanat olayı"nda asıl ilgilendiren bölüm, JLO'nun ülkemizi şereflendirecek oluşu falan değil. Medyaya yansıyan çığlık çığlığa haberlerden, kendilerinin Türkiye'deyken "Beyaz Show"a da konuk olacaklarını haber almış bulunmaktayım. Ki onun ziyaretiyle ilgili merakım da işte tam bu noktada başlıyor.

Jennifer Lopez, günümüzde ABD'den Japonya'ya dek bütün dünyada, hayvan haklarıyla ilgili mücadele veren kuruluşların en önde gelen boy hedefidir. Çünkü, her yönüyle olduğu gibi gündelik giyim kuşamıyla da tam bir "görmemişlik anıtı" olan bu hanımefendi, tuvalete giderken bile paha biçilmez kürkler giymesiyle tanınır. Üzerindeki kürklerin pek çoğu ise bedenine zarar gelmesin diye başına sivri kancalarla vurularak öldürülen, derisi henüz canlıyken bağırta bağırta soyulan nadide hayvan türlerine aittir. Ne yaptığının pekâlâ farkında olan, ama içindeki "hırslı kadın"a bir türlü engel olamayan Lopez de bu yüzden gerek ABD'de, gerekse gittiği Avrupa ülkelerinde halkın içine çıkmaktan bile korkar olmuştur. Kendisi sokağa adım attığı andan itibaren çevresi iki düzine kadar yarma zenciyle kuşatılır. Ki -daha önce bir kaç kez yaşandığı üzere- öfkeli bir hayvan hakları savunucusu, bu zengin hanımefendinin kırılgan bedenine yumurta, domates ya da boya atmaya kalkışmasın diye...

O vesileyle, Lopez'i büyük bir keyifle konuk etmeye hazırlanan sevgili Beyazıt Öztürk'e benim de küçük bir sorum olacak. Programında ona, güzelliği ve muhteşem sanat hayatıyla ilgili beylik soruların yanısıra, yıllardır giymekte olduğu kürklerin nasıl elde edildiğini gösteren -doğrudan doğruya kendisinin adı ve görüntüleriyle başlayan- internet âlemindeki o ünlü PETA videolarından herhangi birini izleyip izlememiş olduğunu da sorabilir mi acaba?

Benim arşivimde bunlardan bir sürü var. Dilerseniz, yapacağınız program öncesinde hepsini size iletebilirim. Hele de elimde bulunan kayıtlar arasında bir tanesi var ki onu her gördüğümde boğazıma yumruk gibi bir kitle oturuveriyor. Tamamen canlı olmasına rağmen bütün vücut derisi baştan aşağı soyulmuş, çektiği akıllara durgunluk veren acıyı kan içindeki gözlerinden de rahatlıkla okuyabileceğiniz yavru bir fokun son anları bu (Bilemiyorum, ya da tilki türünden, kürklü bir başka hayvanın... Durumu o kadar kötü ki türü bile anlaşılamıyor). Allah'ın o güzel gözlü kulu zorlukla doğrultabildiği kafasını kameraya doğru çeviriyor, vıcık vıcık kana bulanmış kirpikleriyle insanoğluna son bir bakış fırlatıyor. Ardından yine zorlukla yutkunuyor ve dermansız başını hemen yanındaki diğer ölmüş hemcinslerinin üzerine koyup son nefesini veriyor. Beni her gördüğümde perişan eden, ne zaman izlesem gün boyu her yediğimi içtiğimi zehire dönüştüren tokat gibi bir görüntü bu...

Ve ünlü hayvan hakları örgütü PETA da JLO ablamızda bu şekilde vahşice katledilmiş hayvanların kürklerinden oluşan zengin bir koleksiyon olduğunu tesbit etmiş durumda. O yüzden de bu kadın ağzıyla kuş tutsa, uygar dünyanın aklı başında insanlarının arasında üç kuruşluk bir yeri ve değeri yok. Kendisinin yegâne sevenleri de -seksî hatun düşkünü magandaları hariç tutarsak- onunla aynı görgüsüzlük ve cahillik düzeyinde yaşayan lümpen kesimler...

İşte 30 Nisan'da böyle bir kadını ağırlayacak Türkiye. Ve Kanal D yetkililerinin eli ayağı 4 Mayıs günü böyle bir "insan" için birbirine dolaşacak.

Bizleri bu sonu gelmez gaddarlıklarımız için ne olur bağışla Ya Rabbi! Biliyorum ki bu dünyada hem kendi cinsimize hem de başka canlılara karşı sergilediğimiz akıl almaz zulümlerin hesabını, gün gelecek hepimize paylaştırarak, misliyle soracaksın. Ve o gün hiç birimiz bu gibi konulardaki doğrudan ya da dolaylı sorumluluklarımızdan kaçamayacağız. Ama en azından okurlarımız şahit olsun; ben ve benim gibi düşünenler onaylamadık, onaylamayacağız.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi