T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Ortadoğu'da nükleer savaş senaryosu ve nükleer Türkiye!

Amerika "İran'la ilgili bütün opsiyonlar, askeri müdahale de dahil, masada" derken, BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi İran'a bir ay süre tanımışken, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UEA) Başkanı Muhammed el Baradey'in karar için etkili olacak İran ziyareti başlamışken, Tahran artık dünyanın sekizinci nükleer gücü olduğunu ilan ediverdi. Bağımsızlığın ve güvenliğin tek yolunun nükleer güçten geçtiğine inanan İran yönetimi ve halkı, nükleer klübün ve onların korumasındaki diğer nükleer güçlerin itirazına, ağır hava saldırıları tehdidine, iç savaş tehdidine, rejimi devirme tehdidine rağmen bugüne kadar hiç geri adım atmadı.

Avrasya üzerindeki büyük savaşın merkezinde olduğunu, kartlarının güçlü olduğunu, dünya enerji projelerinin merkez ülkesi olduğunu çok iyi takdir eden İran, bu meydan okumasıyla Ortadoğu'nun en etkili gücü haline geldi. Tahran'daki siyaset cambazları, hem ABD hem de ABD hegemonyasına karşı duranların zaaflarını en etkili biçimde kullandı. ABD sayesinde Afganistan'daki düşmanından, Irak'taki Saddam rejiminden kurtulan Tahran, ABD'nin Irak'taki başarısızlığının da önemli mimarlarından biri ve kendisine saldırmaya hazırlanan bu gücü önünde diz çöktürdü. Washington Irak'ta zafer kazanmak için İran'la görüşmeyi denedi. ABD'nin önünde iki seçenek var: Ya İran'ı etkisizleştirecek, ki bu neredeyse imkansız, ya da ondan yardım isteyecek. Başka bir seçeneği kalmadı.

ABD yönetiminin 21. yüzyıla yönelik uzun ve sınırsız savaşının merkezi Avrasya. Ortadoğu/Asya ekseninde yüzyılın mücadelesi veriliyor. İran-ABD krizi aslında bir Avrasya savaşı. Sadece enerji değil, ABD'nin askeri ve siyasi üstünlüğünün geleceğini, Ortadoğu'daki varlığını, küresel liderlik rolünü büyük oranda belirleyecek bir savaş. Dolayısıyla Türkiye, diğer bölge ülkeleri ile Asya'nın merkez güçleri bu savaşın içinde olacak.

Kuzey Kore'ye "Şer ekseni" ilan etmesine rağmen dokunamayan, nükleer silahları nedeniyle 1963'te Çin'le konvansiyonel hava saldırısı ve taktik nükleer saldırı planlayıp başaramayan, İsrail'i nükleer klübün beş üyesinin dışındaki en etkili nükleer güç haline getiren ABD, İran'ı kontrol edebilecek mi? Hiç sanmıyorum. BM Güvenlik Konseyi'nin "28 Nisan'a kadar" uranyum zenginleştirme çalışmalarına son vermesini istediği İran, tarih gelmeden bunu başardığını, artık kendi teknolojisi olduğunu, yoluna yalnız devam edebileceğini açıkladı. Yani meydan okudu. 100 ton uranyum gazı üretmeyi başardığını, 164 sentrifüj kullanarak ihtiyacı olan zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 3.5'ini elde ettiğini "resmi" olarak açıkladı. Natanz'da 54 bin sentrifüj üretebileceği, bunları kullanarak yüksek zenginlikte uranyum elde edebileceği belirtiliyor. Batılı uzmanlar, Tahran'ın nükleer silaha ulaşması için önünde yıllar olduğunu söylerken, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Güvenlik ve Silahsızlanma'dan sorumlu ismi Stephen Rademaker, "İran'ın 16 gün içinde nükleer silah edineceğini" iddia ediyor. Bu doğruysa, Güvenlik Konseyi'nin Tahran'a verdiği 28 Nisan tarihi kritik bir önem kazanacak. Savaş için geri sayım 28 Nisan'da başlayacak demektir.

Şimdi beklenti şu: ABD Başkanı George Bush, Cheney, Rumsfeld ve neocon şahinlerin baskısıyla İran'ın nükleer tesislerine saldırıyı içeren bilinen senaryoyu uygulayacak. İşte İran da buna hazırlanıyor.

İran İslam Devrimi'nin lideri Ayetullah Humeyni 1980'de şu fetvayı yayınladı: "Nükleer silah üretilmesi, sahip olunması ve kullanılması İslam'a aykırıdır." Dini lider Ali Hamaney bu fetvayı hatırlatan çok sayıda açıklama yaptı. Ancak sonuç ortada. İran nükleer silaha ulaşmak üzere. ABD bunu engelleyemedi. Ve İran, bütün Avrasya'yı sıcaktan kavuracak bir savaşın nükleer çekirdeği haline geliyor. Bu savaş, ABD'yi Ortadoğu'daki hesaplarını yeniden yapmak zorunda bırakacağı gibi, Hazar çevresi ve Orta Asya'da kartların yeniden dağıtılmasını zorunlu hale getirecek. Tabiî Türkiye'nin Irak sonrası sarsılmaya başlayan bölgesel pozisyonu ciddi biçimde sorgulanacak.

İsrail, bütün uluslararası sözleşmelerden korunarak en az 200 nükleer bomba ile bölgemizde duruyor. İsrail'in bu gücü İran'ı da nükleer silah edinmeye itti. Artık Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması imkansız. Bundan sonrası ne olacak? Amerika'nın nükleer doktrinine, İran'a yönelik askeri planlarına, İsrail'deki nükleer hazırlığa bakılırsa, Ortadoğu'daki bütün savaş senaryoları bundan sonra nükleer silahları da içerecek demektir. Afganistan ve Irak'ta kullanılan nükleer içerikli bombalardan soz etmiyoruz. Bölgenin hiç tanık olmadığı mantar bulutlarından söz ediyoruz. İran'a saldırıya ilişkin bütün tartışmalar, Bush'un yalanlamasına rağmen, nükleer saldırıyı içeriyor.

Sadece bu mu? Bölgede nükleer silahlanmanın önü açıldı. S. Arabistan'ın Pakistan'dan nükleer teknoloji transfer ettiği iddia ediliyor. Mısır'ın benzer çalışmalara girişmesinden endişe ediliyor. Türkiye'nin, uranyum zenginleştirmeyi de içeren, nükleer enerji projeleri ile silahlanma arasında bağlantı kuruluyor. 1960'larda Kanada, Japonya, Fas, Filipinler, Güney Kore, Tayvan, Belçika, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerle birlikte Türkiye'ye de yerleştirilen ve hâlâ bir kısmının İncirlik'te olduğu iddia edilen nükleer bombalardan sonra bu sefer bölge ülkeleri nükleer silah edinme yoluna gidiyor. Bu korkunç silahlanma yarışının biriktirdiği enerji nereye karşı kullanılacak?

Türkiye, İran'a yönelik saldırı senaryolarının hepsinin merkezinde. Büyük Ortadoğu Projesi'nin ihalesini alan Türkiye, gerçekten ABD'nin yanında olabilecek mi? İran'a kapılarını kapatabilecek mi? İran üzerinden bir Büyük Ortadoğu Savaşı'na evet diyebilecek mi?

Türkiye'nin bu krizde üsleneceği rol ne? İsrail'in Bolu ve Hakkari'deki dağ komando birliklerine ilgisi ne? PKK'nın tasfiyesi, K. Irak Kürt devletinin Ankara'yla uyum içinde olması vaadine karşı ABD-İsrail ittifakına Türk hava koridorunun açılması ihtimali ne? Konya'daki nükleer saldırı tatbikatları ne? İran'a karşı işbirliğinin rüşveti olarak nükleer silah imtiyazı mı almayı düşünüyoruz?

Türkiye, ABD ile İran konusunda anlaştı mı? Artık İran'ın nükleer güç olduğunu, sürprizler barındırdığını, bu savaşın nükleer savaş senaryolarıyla tartışıldığını, Türkiye'de hiçbir iktidarın bu bu yükü kaldıramayacağını bilmiyor mu?

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi