T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 14 NİSAN 2006 CUMA | ||
|
Tepki göstermek haktır, hatta kimi zaman görev haline bile gelebilir. Ne var ki çoğunluk bu hakkını kullanmaktan erinir. "Nasılsa benim yerime tepki verecek birileri çıkar" düşüncesi, insanları harekete geçmekten alıkoyar. Bu yüzden demokratik hakkımızı kullanmak yerine, beklemeyi ve seyretmeyi tercih ederiz. Beklemek âdetimiz, gecikmek geleneğimiz, seyretmek millî hasletimiz. Hasletimizden prangalar eskitiriz. Şairin 'hasretten' eskitmesi kalabalığı ırgalamaz.
Bir siyaset adamı açıklama yapar, bir devlet adamı toplantıda konuşur, bir yazar-çizer yazar, çizer... Söylenenler ve ileri sürülen iddialar hoşumuza gitmese bile sessiz kalırız. (Sessiz çoğunluk diye bir tabirin doğuş sebebi belki bu özelliğimizdir.) Çünkü nasılsa birileri o işi bizim yerimize yapacak, karşı çıkacak, eleştiri getirecektir. Biz seçim zamanı gelince, mahalledeki okula gider, oyumuzu atarız. Demokratik hakkımızı kullanmaktan çoğunluğun anladığı, dört-beş yılda bir sandığa gidip mührü basmak, zarfı dar ağızlı tahta sandığa tıkıştırmaktan ibarettir. Bazıları onu da yapmaz.
Sessiz çoğunluğun aksine davrananlara "sesli azınlık" diyebiliriz bu durumda. Onlar arasında, demokratik hakkını kullanmayı ileri götürüp 'meslek' boyutuna getirme çabasında olanlar bile mevcut. Devlet adamı, siyasetçi, bürokrat ve yazar-çizerleri tepki alma yoğunluğuna göre tasnif edecek olursak, gazete yazarları en önde gelir. Özellikle son on yılda internetin yaygınlaşmasıyla, telefonların artmasıyla, yazar milletine tepki göstermek çocuk oyuncağı haline geldi.
Yazısını beğenmediğine yaz iki satır gönder, haddini bildir... Fakat tehdit etmemek ve küfürlü ifadeler kullanmamak gerektiği göz ardı edilmese iyi olur. Bazıları tespit edilemez gibi bir yanılgı içine düşüyor ki bu elinin altındaki teknolojik imkânın yalnız kendisine ait olabileceğini düşünmekten kaynaklanmakta. Kökten yanlış. Hâlbuki zatı âlinize o imkânı sunan teknoloji sahipleri, meselenin enini boyunu önceden düşünüp hesap etmişler ve kayıt-kontrol yöntemini geliştirmişler. Bu sebeple kim kiminle ne zaman ne konuşmuş, kim kime ne yazmış, hepsi gerektiğinde dökülebiliyor.
Dünkü yazıda terör örgütünün kalabalık yerlere bomba koyması ve diğer eylemleri üzerinde durmuş, bu yöntemin (terörün) yanlışlığına vurgu yaparak, bir parça eleştiride bulunmuştuk. Şöyle bir cümle geçiyordu: "Tam da haklar ve özgürlükler konusunda önemli ölçüde ilerleme kaydedildiği sırada, terör örgütünün eylemlere yeniden başlaması, bırakın devleti, bu kafayla turşu bile kurulamayacağının işaretidir." İşte bu cümle bazılarını rahatsız etmiş. Kimi biraz kabaca itirazda bulunurken, kimi de nezaketten uzaklaşmadan, sözümü geri almam yönünde telkinde bulunuyor. O nezaket karşısında, hiç tereddütsüz şapka çıkarılır. Sözümü geri alıyorum... Turşu kurulabilir. Sakıncası yok. Kaliteli turşu kurmak isteyenler için, yardım maksadıyla, Gedelekli Arif'ten tarif bile getirebiliriz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |