T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 17 ŞUBAT 2006 CUMA | ||
|
Sonsuz "Uzun Savaş"a hazırlık...
The Guardian, Başyazı
YENİ BİR "İZM" VE SONSUZ UZUN SAVAŞ Rumsfeld, raporda, şu ân "Uzun Savaş" sürecini yaşadığımızı söylüyor. Raporda, yeni bir tehditten sözediliyor: Uluslararası teörizm tehdidinden: Faşizm ve komünizm tehdidinin yerine geçtiği söylenen yeni bir "izm"den. Dünyanın tek süpergücünün, güvenlik sorununu, yalnızca bir iç mesele olarak görmesini beklemek elbette ki, aptalca bir şey olur. Öte yandan, İngiltere de, uluslararası terörizmle savaş projesine ayırdığını açıkladı. Burada sorulması gereken soru şu: Amerika'nın düşmanları, zorba olabilir; ama bunların, hakikaten Amerikan hayat tarzını yok etmek için çalıştıklarını söyleyebilmek mümkün mü? Üsame bin Ladin ve "ortakları", gerçekten Hitler ve Stalin çapında bir tehdit mi? Terörizmi, bir ideoloji katına yükseltmek, yapılan işi abartmaktan başka ne işe yarayabilir ki? Daha da önemlisi, sonsuz savaş konsepti, kendi-kendini vurma tehlikesini de beraberinde getirecektir: Bu, çok daha sayıda ve çok kemikleşmiş kişinin cihad davası gütmesine yol açacaktır. Oysa, zor gibi görünse de, meselenin kökenleri üzerinde kafa yormak çok daha elzemdir. AVRUPA'NIN ABD İLE İTTİFAKI ZARARLI Rumsfeld'in 92 sayfalık raporunu "hazmeden" ABD'nin Avrupalı müttefiklerinin, terör zanlılarına karşı yapılan ve bu arada sayısız masum sivilin hayatını kaybetmesine yol açan, daha fazla sayıda "önceden-saldırı" teşebbüslerinden kaygı duymamaları imkânsız. Amerika'nın "sürücü koltuğu"nda oturduğu NATO'nun 11 Eylül olayından sonra dahil olduğu bütün operasyonlar fiyaskoyla sonuçlanmasına rağmen Rumsfeld'in raporunda, müttefiklerle birlikte çalışılması ihtiyacından sözedilmesi [Avrupa açısından-YK] düşündürücüdür. Benzer ittifaklar, Avrupa'nın çıkarları açısından hiç de olumlu şekilde sonuçlanmamıştır. Artık bunca tecrübeden ders alınmasının vakti gelmiştir: Küresel bir güç olmak, dünyanın en ücra köşesindeki ülkeleri ve toplumları daha yakından tanımayı zorunlu kılıyor. Raporda bu meseleye de dikkat çekiliyor ve "gelecek operasyonlarda, Amerikan sivil ve askerî görevlileri, yabancı kültürleri ve toplumları daha iyi tanımak, ... yabancı ülkelerin güvenlik güçlerini eğitmek, onlara gerekli danışmanlık servisini gereği şekilde yapmak zorundadırlar" deniliyor. DEMOKRASİ BAŞIMIZA İÇ AÇIYOR Arapça, Farsça [ve Türkçe-YK] konuşan askerlerin ve casusların sayısını arttırmaya eyvallah; ama Amerikalıların İslâm ile demokrasinin bağdaşmadığı konusundaki önkabullerini gözden geçirmeleri ve demokrasinin İslâm dünyasında ne tür beklenmedik sonuçlara yol açabileceği gerçeğini bundan böyle daha fazla dikkate almaları gerekecek. Çünkü, örneğin, HAMAS, Filistin'de [Batı'nın çıkarları açısından-YK] bir problemdir. Yine, özgür seçimler yapıldığında seçime rıza gösterilmemesi üzerine büyük bir iç savaş yaşayan ve Rumsfeld'in güvenlik ve enerji sorunlarını gündeme alarak gerçekleştirdiği ziyaretlerden birini yaptığı Cezayir de başka bir problem. Hoşumuza gitse de, gitmese de, tıpkı küreselleşme ve hava gibi Amerikan hâkimiyeti de, artık hayatımızın bir parçası. Amerikan hâkimiyetine karşı yapacak bir şey yok. Bu bağlamda, en büyük konvansiyonel tehdidi oluşturan Çin'in de yapabileceği pek fazla bir şey yok. Ancak Rumsfeld'in o kâbus dolu gelecek tasarımı ve terörizme karşı verilen en uzun savaşın gerçek anlamda kazanılıp kazanılamayacağı, büyük bir soru işaretidir. Yine, dünyamızın, bu 21. yüzyılın nevzuhûr yeni "izm"inin de tarihe karıştığı bir dünyaya dönüşüp dönüşemeyeceği de bir başka büyük soru işaretidir. Bu makale, The Guardian gazetesinin 15 Şubat 2006 tarihli nüshasında yayımlanan başyazının çevirisidir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |